Yoğun ülke gündeminden, yerel sorulara pek zaman ayıramıyoruz. Oysa, yerel de gündemimizde olmalıdır.
Bugünkü yazımızda, Karabük’le ilgili bir soruna parmak basmak istiyoruz.
Geçtiğimiz günlerde, bir minibüsle şehir içi yolculuk yaptık. Bu minibüsün hattını yazmayı uygun bulmuyoruz.
Araçtaki son yolcu da inince, sürücüsüyle kısa bir sohbet olanağımız oldu.
Sürücümüz, yolcu azlığından ve pahalılıktan yakınıyor.
Yakınmasında da haksız sayılmaz.
“Sabahleyin dört yolcu ile geldim. Şimdi de gördüğünüz gibi dokuz yolcum var” diyor.
Ardından, akaryakıta her gün zam gelmesinden söz ediyor ve kazanamadıklarını belirtiyor.
Bu sürücümüzün yakındığı bir konu da “sarı minibüsler”. Bu minibüslerin emekliye ve engelliye ücretsiz olmasından dolayı yolcularının azaldığını ekliyor, sözlerine.
Ancak, en ilginç görüşü de “Karabük’ün bir köy olduğu” şeklinde.
İl olan bir yerde, tuvaletlerin bulunmayışından yakınıyor.
“Bir il merkezinde, tuvalet olmaz mı” diyor.
Bu durumun dışarıdan gelen konuklara karşı, mahcupluk nedeni olduğunu da sözlerine ekliyor.
Bir başka tespiti ise, il merkezinde doğru dürüst otel olmaması.
Merkezdeki trafik keşmekeşliği de başka bir derdi.
Siyasi otoritenin, popülist yaklaşımlarla, bir kesimi sevindirirken bir sektörü batırdığına işaret ediyor.
Esnafın, sorunlarının büyük olduğunu, ücretsiz yolcu taşıma ile de bunun kendilerine zarar verdiğini söylüyor kızgınlıkla.
Karabük’te emekli sayısının çok olması nedeni ile, ücretsiz taşımanın zaten az olan yolcuyu belediye araçlarına yönelttiğini, bunun da kendilerine büyük zarar verdiğini dile getiriyor. Diyor ki, “ Belediye bizim paramızla araç alıyor, bizim rızkımızla oynuyor”. Keyif için bu araçları kullananlara karşı bir çeki düzen verilmesini de istiyor.
Haklı mıdır, haksız mıdır, okur karar versin.