Karabük Postası tarafından
13 Mayıs, 2015 14:05 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 4dk
Yorum: 0

KESK’ten SOMA Yıldönümü Açıklaması

Kamu Emekçileri Konfederasyonu Karabük Şubeler Platformu, 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği Manisa'nın Soma ilçesi'ndeki madem faciasının yıldönümü ile ilgili basın açıklaması yaptı. ONEL AVM önünde bir araya gelen KESK Şubeler Platformuna Karabük Üniversitesi öğrencileri de destek verdi. Basın açıklamasını okuyan KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Ahmet Avdancı; “Yüreğimiz Soma’da! Öfkemiz Sokakta! Kaza Değil, Kader Değil, Fıtrat Değil, Katliam! Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz” dedi. KARDEMİR A.Ş.’de Salı günü meydana gelen iş kazasında hayatını kaybeden İrfan Yılmaz için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunulmasının ardından bir açıklama yapan Avdancı, Bugüne dek iş kazalarında, işçi cinayetlerinde kaybedilen binlerce canın acısının yüreklerinde olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Başta ailelerinin ve hepimizin başı sağolsun. Biz aslında iyi biliyoruz. İş cinayetleri ve işçi katliamları kader değildir. Olmamalıdır, engellenebilir, durdurulabilir. Yeter ki, çalışmaların öznesine insan konsun. Yüzyılın en büyük işçi katliamı olan Soma faciasının yıldönümüne yaklaştığımız bugünlerde 13 Mayıs 2014’te Soma’da yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini anmak için, artık katliama dönüşen iş cinayetlerine dikkat çekmek için, sorumlularının açığa çıkartılması için, iş cinayetlerinin durdurulması için DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak bir dizi etkinlik gerçekleştiriyoruz. Öncelikle belirtelim ki, 13 Nisan’da başlayan, 301 maden emekçisinin ölümüne sebep olanların yargılandığı Soma davasının başından beri takipçisiyiz. Davada gerçek sorumluların açığa çıkarılması için de sonuna kadar takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiriyoruz. Ne yazık ki böylesine büyük bir facianın ardından sorumluların görünen bir kısmının yargılandığı Soma davası bu haliyle kamuoyunu tatmin edecek bir tablo çizmemektedir. Soma’da 13 Mayıs günü yaşanan facianın, bu katliamın sebebi, uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaştırma, örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, köleci çalışma sistemi; kamu madenciliğinin yok edilmesi ve kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikiminin dağıtılması gibi neoliberal politikalardır. Soma’da yaşanan kaza değil cinayettir. 301 maden emekçisinin ölümü kader değil katliamdır. Bu katliamın gerçek sorumluları ise hala kamuoyu önünde hesap vermemiştir. Ülkemizde Soma gibi bir facia yaşandıktan sonra dahi her ay onlarca emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye devam etmektedir. Türkiye’de özellikle AKP iktidarı döneminde uygulanan politikalarla üretim; teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz, deneyimi ve deneyimli uzmanı bulunmayan kişi ve şirketlere bırakılmıştır. Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş cinayetlerinin Soma’da olduğu gibi katliama dönüşmesine neden olmuştur. Ülkemiz, iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Bu tablo AKP’nin iktidara gelmesiyle daha da vahim bir hal almıştır. Bugün ülkemizde uygulanmakta olan neoliberal ekonomi politikaları sonucunda iş güvencesinin azalması, esnek çalışma biçimleri, çalışma koşullarının ağırlaşması; özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaşmanın yaygınlaşması; sosyal güvenlik ve güvenceden yoksun kayıt dışı işçilik ve çocuk işçi çalıştırma, yasal düzenlemelerdeki yanlışlıklar iş cinayetlerinin başlıca nedenidir. Bugün işçiyi her türlü korumadan uzak bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan, işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıyayız. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çalışma yaşamı koşulları açısından hem hükümetin hem de kamuoyunun olağanüstü hassasiyetle üzerine eğilmesi gereken son derece olumsuz bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz tüm açıklığı ile ortadadır. Çalışma hayatının yeniden düzenlenmesi, çalışma şartlarının iyileştirilmesi, işçi ölümlerinin durdurulması için mücadele etmeyi temel görevi sayan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, piyasalaştırılmış değil insan odaklı bir işçi sağlığı ve güvenliği düzenlenmesi için önerilerini defalarca gerek iktidarla gerekse kamuoyu ile paylaşmıştır. Ne yazık ki; görüşlerimizin hiçbiri dikkate alınmamıştır. Bilimi ve tekniği hiçe sayan siyasi iktidar, gerekli düzenlemeleri, denetimleri yapmak yerine “işçinin kaderi”, “işin fıtratı” şeklindeki ifadelerle gerçeğin üstünü örten, art niyetli bir yaklaşım sergilemektedir. Burada altını bir kez daha çizmekte fayda görüyoruz. Emek-meslek örgütlerinin önerileri dikkate alınmadan hazırlanan “yama” tedbirlerle iş cinayetlerinin engellenmesi mümkün değildir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği için “Önce insan, önce sağlık, önce güvenlik” anlayışı taşımayan hiçbir düzenleme sorunlara çözüm getirmeyecek, iş cinayetlerini durduramayacaktır. İş cinayetlerinin son bulması, ancak ve ancak işçilerin, emekçilerin ve tüm halkımızın kendilerini ilgilendiren tüm konularda söz, yetki ve karar hakkının olduğu eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye ile mümkündür. Biz emek-meslek örgütleri olarak, ülkemizin tüm emekçilerini, yoksullarını, işsizlerini, kadınlarını, erkeklerini, gençlerini, yaşlılarını, örgütlü örgütsüz tüm insanlarımızı iş cinayetlerine, işçi katliamlarına karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz. Bu mücadele için Mart ayında “Kader Değil! Fıtrat Değil! Kaza Değil! Cinayet!” başlığı ile başlattığımız imza kampanyamıza tüm emekçileri, emek dostlarını, halkımızı destek vermeye çağırıyoruz. 16 Mayıs Cumartesi günü Soma’da bir miting düzenleyeceğiz. Soma’da yakınlarını yitiren ailelerin yanında olmak, Soma’yı unutmadığımızı, unutturmayacağımızı, bu işin takipçisi olacağımızı göstermek için bir kez daha Soma’ya gideceğiz. Bizler KESK olarak tüm işçi sınıfını, emekçileri ve emek dostlarını, Soma’daki işçi kardeşlerimiz için, güvenceli iş ve insanca yaşam hakkımız için bu etkinliklerde yanımızda olmaya çağırıyoruz. Yüzyılın en büyük iş faciasını, 301 canımızı unutturmamak için 13 Mayıs’ta tüm illerde alanlarda, 16 Mayıs’ta Soma’da olacağız. Yüreği insandan yana atan herkesi, tüm emek dostlarını, siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini ve halkımızı bu mücadelemizde birlikte olmaya davet ediyoruz. Yüreğimiz Soma’da! Öfkemiz Sokakta! Kaza Değil, Kader Değil Katliam! Unutmayacağız, Unutturmayacağız, Affetmeyeceğiz!”

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
20 Kasım, 2025 20:52 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum: 0

Samanlıkta işlenen cinayetle ilgili yargılama devam etti

Kastamonu’da samanlıkta balta ile öldürüldükten sonra çuvala koyup dereye atılan vatandaşın vefatıyla olayıyla ilgili sanıkların yargılanmasına devam edildi.
Olay, 17 Temmuz 2023 tarihinde Kastamonu’nun Merkez ilçesine bağlı Ahlat köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye nazaran, meskenden ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan 57 yaşındaki Satı Doğruoğlu’nun cenazesi, Kastamonu Vilayet Jandarma Komutanlığı grupları tarafından dere yatağında, çuval içerisinde bulundu. Takımlar, çuvalın izlerinin köyün yaklaşık 300 metre yakınındaki Behice Ç.’ye ilişkin konutun samanlığına kadar devam ettiğini tespit etti. Jandarma grupları, samanlıkta yaptıkları incelemede, 57 yaşındaki Satı Doğruoğlu’nun balta ile öldürüldükten sonra cesedinin çuvala koyulduğu ve sürüklenerek dereye atıldığını belirledi. Olayın akabinde gözaltına alınan Behice Ç. ile eşi Bayram Ç. ve oğlu Ümit Ç., isimli makamlarca tutuklandı.
Olayın akabinde şüpheliler hakkında "kasten öldürme" hatasından açılan dava, Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye devam etti. Duruşma salonunda tutuksuz yargılanan sanıklar Bayram Ç., Ümit Ç. ile maktulün yakınları ve taraf avukatları hazır bulundu. Bakırköy Ruh ve Hudut Hastalıkları Hastanesine sevk edilen tutuklu sanık Behice Ç. ise duruşmaya katılamadı.
Duruşmada savunma yapan Bayram Ç. ile oğlu Ümit Ç. hatasız olduklarını söyleyerek, beraatlarını talep etti.
Behice Ç.’nin avukatı Hasret Çiftçi ise, müvekkilin taciz edilmek istendiği sırada baltayla kendisini savunduğunu ve bu sebeple en üst düzeyde tahrik kararlarının uygulanması gerekğini belirterek, "Olay yasal müdafaadır, bu farklı, birde tahrik indirimi verilmesi zaruridir. Müvekkilim, 2,5 yıldır cezaevindedir. Yargılamanın uzamasından kendisinin de bir kusuru ya da kabahati yoktur. Şu etapta kanıtlar toplanmıştır, kanıt karartma durumu, kaçma kuşkusu yoktur. Kendisi konut kadınıdır. Tüm bu konular göz önüne alınarak müvekkilimin isimli denetim kuralıyla tahliye edilmesini talep ederiz" dedi.
Mahkeme heyeti, Behice Ç.’nin İstanbul İsimli Tıp 4. İhtisas Konseyinde cezai ehliyetinin olup olmadığına dair rapor alınmasını ve bu raporun dönüşünün beklenmesini kararlaştırarak, duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

Bizi sosyal medyadan takip edin