blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
06 Aralık, 2024 12:52 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Kastamonu’da su sayacı okuma yüzünden öldürülen muhtar cinayetinde sanık hakim karşısında

Kastamonu’da muhtarlık seçimlerinin ardından su sayacı okuması sebebiyle muhtarı öldüren şahıs hakim karşısına çıktı. Duruşmada konuşan öldürülen muhtarın avukatı, “İdama elbette karşıyız ama ömrüne üç tane cinayeti sığdırmış birisinin toplumdan tasfiye edilmesi gerekiyor” diyerek sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını talep etti.
Olay, 28 Nisan’da Kastamonu’nun merkez ilçesine bağlı Kuzyaka köyü Baylar Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin ardından Kuzyaka köyü Muhtarı olarak seçilen Mehmet Başoğlu, mahalledeki evlerden su sayaçlarını okuyarak ücretlerini toplamak istedi. 2014-2019 yılları arasında aynı köyde muhtarlık yapan Mehmet Depişgen, kendisini telefonla arayan ve husumetli olduğu yeni muhtar Mehmet Başoğlu’na su parasını ödemeyeceğini söyledi. Bu sebeple eski muhtar Depişgen ile yeni muhtar Başoğlu arasında telefonda tartışma çıktı. Yaşanan tartışmanın ardından Başoğlu, azası ile su faturası için mahallede yaşayan bir vatandaşın evine gitti. Bu sırada Depişgen, Başoğlu’nun bulunduğu evin önüne gelerek pompalı tüfek ile üç el ateş açtı. Bahçede beklerken kurşunların isabet ettiği muhtar Başoğlu, olay yerinde hayatını kaybetti.
Olayın ardından 2014-2019 yılları arasında aynı köyde muhtarlık yapan cinayet zanlısı Mehmet Depişgen, jandarma ekiplerince yakalandı. Adliyeye sevk edilen şahıs tutuklandı.

Cinayet sanığı ilk kez hakim karşısında kendisini savundu
Sanık Mehmet Depişgen hakkında “kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme” suçundan Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. İlk kez hakim karşısına çıkan tutuklu sanık Mehmet Depişgen, “Telefon kayıtlarında görülebilir. İlk onlar beni aradı. Sonra ben onları aradım. Ben şoka girmiştim, ne olduğunu anlamadım. Telefonda küfür etti bana, yanlarına gidince komşunun evinden çıktılar. Karşıma elinde silahla çıktı. Bana bir sebep yokken telefonda hakaret etti. Ben rahatsızlandım, istiğfar ettim. Muhtar beni beklemiş, köy meydanında niye beklemişler. Beni yanlarına onlar çağırdı. Savcılık ve jandarmada susma hakkımı kullandım. Ben kimseyi tehdit etmedim, kimseye hakaret etmedim. Beni onlar çağırdı. Başkasının evinden çıktı. Elinde silah vardı. Bende ateş ettim. O anda düşünemedim, fenalaştım. Tüfekle onların yanına gittim” diyerek kendisini savundu.
Geçmiş dönemlerde köyünde iki kez muhtar seçildiğini anlatan Depişgen, “Ben namussuz birisi değilim. 100 lira için adam aranmaz, hakaret edilmez. Telefon edilip yanına çağrılmaz. Bu benim zoruma gitti” diye konuştu.

“İdama elbette karşıyız ama ömrüne üç tane cinayeti sığdırmış birisinin toplumdan tasfiye edilmesi gerekiyor”
Maktul muhtar Mehmet Başoğlu’nun avukatı İ.D. ise, tanıkların beyanlarında olay yerinde herhangi bir şekilde silah olmadığını söylediklerini ve 3 kez farklı noktalardan ateş edilerek cinayetin işlendiğini kaydetti. Sanığın savunmalarının maddi delillere aykırı olduğunu belirten maktul avukatı İ.D., “Tanıklar, su parası vermem, benden alamazsın diyor. Buradan sonra olay başlıyor. Bunun üzerine gerekirse jandarma ile geliriz deniliyor. Kendi muhtarlığı döneminde de aynı şekilde paralar toplanmıştır. Daha evvel işlediği iki cinayet var. Farklı zamanlarda önce abisini, sonra babasını öldürüyor. Şimdide üçüncü cinayeti ömrüne sığdırmıştır. Bu da ben öyle bir dünya oluşturdum ki kendime devletinde, jandarmanın da, muhtarında gücü yetmez, ben istersem para veririm, istemezsem vermem algısını kurmuştur. Sırf bu imajı bozulacağı için öldürmüştür. Bu yüzden bu olay nitelikli adam öldürme suçu oluşturmuştur. Biz, bir hayatın içerisine kendi ailesinden babası ve kardeşi olmak üzere üç tane cinayet sığdırabilmiş olan birisinin tasfiye edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. İdam cezasına elbette bizlerde karşıyız. Böyle bir talepte bulunacak halimiz yok ama mevcut bulunduğumuz ortam içerisinde en ağır cezanın verilerek, artık toplumun da böyle bir tehlikeli kişi tarafından kurtarılmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“Tüfekle köy meydanına geldi ve bizi görür görmez ateş etmeye başladı”
Tanık İ.K. ise, “Su paralarını yazarken köyü geziyorduk. Evlere gidip su sayaçlarına bakıp parasını tahsil ediyorduk. Muhtar, bana Mehmet Depişgen’i ara dedi. Evde olup olmadığını sor dedi. Mehmet Depişgen, arar aramaz bana bir şey için gelmeyin dedi. Telefonun hoparlörü açıktı. Muhtarda duydu dediğini ve jandarma ile gelirim dedi. Mehmet Depişgen bize küfür etti. Muhtarda karşılık verdi. Bunun üzerine Mehmet Depişgen, geliyorum beni bekleyin dedi. Ondan sonra Mehmet Depişgen geldi ve ateş etmeye başladı. Biz, kendisini konuşmaya geldiğini zannediyorduk ama o, bize doğru gelesiye ateş etti. Muhtarın üzerinde silah yoktu, tüfekle geldi ve bizi görür görmez ateş etmeye başladı” dedi.
Tanığın beyanlarını kabul etmeyen sanık Mehmet Depişgen, “Tanık yalan konuşuyor. Beyanlarını kabul etmiyorum. Bu olayın olmasının tek sebebidir. Ben telefonda ne dediklerini anlamadım. Bunu sormak için yanlarına gittim” diye konuştu.
Maktul Mehmet Başoğlu’nun eşi Serpil Başoğlu da, “Şikayetçiyiz, duruşmaya katılma talebimiz vardır. Sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz. 5 tane evladım yetim kaldı. Adaletin yerini bulmasını istiyorum” dedi.
Mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı da ileri bir tarihe erteledi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Berkay Doğan tarafından
14 Ağustos, 2025 14:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

YRP İl Başkanı İsmail Özer’den Düşük Maaş Artışlarına Eleştiri

Yeniden Refah Partisi (YRP) Karabük İl Başkanı İsmail Özer, memur ve emeklilere yapılan düşük maaş artışlarını eleştirerek, yapılan düzenlemelerin “zam değil sadaka” niteliğinde olduğunu söyledi.

Özer yaptığı yazılı açıklamada, hükümetin maaş artışlarını esefle karşıladıklarını belirterek

"Üzülerek görüyoruz ki, memura ve emekliye verilen, zam değil sadakadır.

İsrafa, şatafata geldiğinde ek vergiler koyarak parayı bulan Hükümet, sıra memura, emekliye geldiğinde adaletsiz ve merhametsiz davranmayı tercih ediyor.

İtibardan tasarruf olmaz diyen iktidara hatırlatıyoruz: İtibar, israfta değil adaleti tesis etmektedir.

Hem faizlerin hem de enflasyonun çift hane olduğu Türkiye’de, çalışanların tek haneli maaş artışıyla enflasyona ezdirilmesi zulümdür.

Esasında enflasyon oranının altında kalan artışlar gerçekte maaşların artması değil erimesidir.

Sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen imtiyazlı holdinglere vergi afları, ballı ihaleler, yatırım indirimleri, kur farklarıyla milyar dolarları akıtan Hükümetin sıra ücretlilere geldiğinde kemer sıkması kabul edilemez.

Eşit işe eşit ücret, çalışanların anayasal hakkıdır. 54.Hükümet döneminde uygulanmış ve başarı sağlanmıştır. O dönemde memur ve emekli enflasyonun çok üzerinde muazzam maaş artışları ile rahatlatılmıştır.

Gelir dağılımında adaletin sağlanması, ücretlerde dengenin kurulması yine mümkündür.

Yeni vergiler koymadan, ek vergiler ihdas etmeden, üretimi artırarak, milli kaynak paketleriyle kaynak üreterek, kamudaki israf ve imtiyazlı holdinglere haksız kaynak aktarımı önlenerek, vergiyi tabandan tavana yayarak ve ‘önce millet’ anlayışıyla adalet sağlanabilir.

Görüyoruz ki, bu adımların atılması, adaletin sağlanması mevcut yorgun iktidarla artık imkansızdır. Bu çerçevede, Memur-Sen öncülüğünde ülke genelinde başlatılan “Yetersiz Teklife Hayır” eylemlerini desteklediğimizi, her zaman olduğu gibi çalışanların ve emeklilerimizin yanında olduğumuzu bildiriyoruz. Eşit işe eşit ücretin olduğu, gelirde adaletin, ücrette dengenin sağlandığı bir Türkiye zor değil! Gelir dağılımında ADALET Yeniden Refah’la mümkün" dedi.

Bizi sosyal medyadan takip edin