blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
12 Aralık, 2024 00:07 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Kasisten hızlı geçen otobüsün içinde düştü: Pipetle besleniyor

Bolu’da 1 ay önce özel halk otobüsünün kasisten hızlı geçmesi sonucunda yolcu konumunda bulunan 78 yaşındaki Şefika Çınar’ın beli kırıldı. 1 aydır ayağa kalkamayan ve pipetle beslenen Çınar, sorumlulardan şikayetçi olacağını söyledi.
Bolu’da 10 Kasım tarihinde memleketi Göynük ilçesine gitmek üzere 78 yaşındaki Şefika Çınar, Kalıcı Konutlar’dan merkeze giden 10 numara hattındaki seyreden özel halk otobüsüne bindi. Kalıcı konutlardan şehir merkezine giden otobüs, iddiaya göre hızını artırdı. Dönel kavşağa gelmeden önce bulunan bir kasisten otobüsün hızlı geçmesi sonucunda yolcular savruldu. Bu esnada otobüsün arka koltuğunda oturan Şefika Çınar ise yere düştü. Yolcuların otobüs içerisinde savrulması sonucunda şoför otobüsü durdurdu. Kaza nedeniyle Şefika Çınar düştüğü yerden kalkamadı. Olay yerine ambulans çağırıldı. Ambulans doktoruna ayaklarını oynatamadığını ifade eden Çınar hastanede çekilen MR sonrasında belinin kırıldığını öğrendi. Yaklaşık 1 aydır yatağa bağımlı olarak yatan Çınar, besin ihtiyacını pipetle karşılıyor. Sorumlular hakkında şikayetçi olacağını dile getiren yaşlı kadın, “Şikayetçi olacağım. Çektiğim acıyı tarif bile edemem. On beş, yirmi gün boyunca ne kadar bağırdım, siz bilemezsiniz. Kimse gelip halimi hatırı sormadı” dedi.

“Havaya fırladık ve sert bir şekilde düştük”
Olayın nasıl yaşandığını anlatan Şefika Çınar, “O gün, Göynük’e gitmek için buradan otobüse bindim. Otobüs aşağıya doğru giderken birden hızlandı. Ben en arkada oturuyordum; inmem kolay olsun diye kapının yakınında bir yer seçmiştim. Otobüs hızlı gidince kapının yanındaki direkten tutunmaya çalıştım. Bir kasisten geçerken öyle bir sarsıldık ki anlatamam. Hepimiz havaya fırladık ve sert bir şekilde düştük. O anda beynimin patladığını sandım, çok büyük bir acı hissettim. Belimde korkunç bir ağrı başladı. Bağırıp yardım istedim. Yanımda bir anne ve kız oturuyordu. Kazadan sonra kızın annesinin üzerinde olduğunu gördüm. İçler acısıydı” dedi.

“Ama ben kalkamadım”
Kaza sonrasında yerinden kalkamadığını ve ayaklarını oynatamadığını dile getiren Çınar, “Otobüs durdu. Ama ben kalkamadım. Gelen ambulans ilk başta başka yaralıları aldılar. Onlar çıkıp başka bir araca bindirildi. Beni ise ikinci bir ambulans aldı. Doktor hemen ‘Ayaklarını oynatabiliyor musun?’ diye sordu. Beni ambulansa bindirip hastaneye götürdüler. Çok korkmuştum. Hastanede MR çekildi ve belimde kırık olduğu söylendi” ifadelerini kullandı.

“Şu anda yürüyemiyorum”
Yaklaşık bir aydır yatağa bağımlı olduğunu ve sorumlulardan şikayetçi olacağını söyleyen Şefika Çınar, “Şu anda yürüyemiyorum. Doktor yürümeme izin vermiyor. Hatta tuvalete gitmeme bile izin yok. İlk günlerde ne olduğunu bilmiyorduk. Acıdan bağıra bağıra tuvalete gitmeye çalışıyordum. Sonra doktor, ‘Kesinlikle yataktan kalkmayacaksınız’ dedi. Kaza 10 Kasım’da oldu. Yani bir ayı geçti. Bir ay daha yatakta kalmam gerekecek. 20 gün sonra tekrar kontrole gideceğim. O zaman doktor ne söylerse, ona göre hareket edeceğiz. Şikayetçi olacağım. Çektiğim acıyı tarif bile edemem. On beş, yirmi gün boyunca ne kadar bağırdım, siz bilemezsiniz. Kimse gelip halimi hatırı sormadı” diye konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Fikret Gökçe tarafından
25 Haziran, 2025 13:21 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

NAZIM HİKMET BUGÜNLERDE KORE’DE TUTSAK ASKERLERİMİZLEYDİ…

Bugün, tam 75 yıl önce Kore Savaşı başlamış, Birleşmiş Milletlerin ve ABD'nin çağrısına uyan, bir aylık iktidar Demokrat Parti TBMM kararı alınmadan Başbakan Adnan MENDERES'in talimatıyla Kore'ye bir Tugay göndermişti.

25 Haziran 1953'te yapılan "Ateş Kes" ilanına kadar gönderdiğimiz 4 tugayımızın 741 şehidi Kore topraklarında yatıyor. Bunların 462'sinin bulunduğu Pusan Şehitliği'ni Mayıs 2008'de ziyaret ettiğimde şehitlik direktörüne çelik döküm bir Atatürk maskı hediye etmiştim. Diğer şehitlerimiz Kuzey Kore topraklarında kaldığı için kabirlerinin nerede olduğu bilinmiyordu.

Nazım HİKMET 1952 yılının Haziran ayında, yine bugünlerde İtalyan, Yunan ve Fransızlardan oluşan, Dünya Barış Konseyi denilen bir heyetle Kore'ye gitmiş, esir kamplarını ziyaret etmişti. Yalu Nehri kenarında bulunan 5 no.lu esir kampında siyah-beyaz Amerikalılar, Güney Koreli ve Filipinlilerle birlikte 5 subay, 3 astsubayla 239 Türk tutsak ta bulunuyordu. Nazım onlarla görüştü, çok kötü ve olumsuz koşullara dayanmaya çalışan askerlerimizin son derece disiplinli ve yüksek moralli olduklarını yazdıklarıyla anlattı. Emir-Komuta disiplinine uyarak, hastaları koruyarak, yardımlaşarak ve güreş yaparak zinde kalan askerlerimiz Ateş Kes'ten sonra 5 Ağustos 1953'te serbest kaldıklarında hiç kayıp vermeden yurda dönmüştü. Kampta bulunan 7 bin 245 Amerikalı tutsaktan sadece 2 bin 806' sı kötü koşullara dayanabilmiş, diğerleri hastalık, kurallara uymama ve ölümle sonuçlanan birbirleriyle kavgalar sonucu ölmüşler, 21'i ise Kuzey Kore ordusuna katılmışlardı.

Nazım HİKMET, Kore'ye yaptığı bu ziyaretten çok etkilenmiş ve Adnan MENDERES'e hitaben bir asteğmenin duygularını betimleyen aşağıda yer verdiğim DİYET şiirini 25 Haziran 1959'da yazmıştı.

Bugün, Kore Savaşı'na katılan yaklaşık 21 bin gazimizden 350 kadarı yaşamlarını sürdürüyor. Demokrat Parti'nin Amerikan sevdası ve emperyalizm uğruna feda ettiğimiz şehitlerimizi ve yitirdiğimiz gazilerimizi rahmetle ve saygıyla anarken, hayatta olanlara sağlık ve mutluluklar diliyorum.

DİYET

Gözlerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki gözünüzle bakarsınız,
iki kurnaz, iki hayın, ve zeytini yağlı iki gözünüzle bakarsınız kürsüden Meclis'e kibirli kibirli ve topraklarına çiftliklerinizin ve çek defterinize.
Ellerinizin ikisi de yerinde, Adnan Bey,
iki elinizle okşarsınız, iki tombul, iki ak, vıcık vıcık terli iki elinizle okşarsınız pomadlı saçlarınızı, dövizlerinizi ve memelerini metreslerinizin.

İki bacağınızın ikisi de yerinde, Adnan Bey, iki bacağınız taşır geniş kalçalarınızı,
iki bacağınızla çıkarsınız huzuruna Eisenhower'in,
ve bütün kaygınız iki bacağınızın arkadan birleştiği yeri halkın tekmesinden korumaktır.

Benim gözlerimin ikisi de yok.
Benim ellerimin ikisi de yok.
Benim bacaklarımın ikisi de yok.
Ben yokum.
Beni, Üniversiteli yedek subayı, Kore'de harcadınız, Adnan Bey.
Elleriniz itti beni ölüme, vıcık vıcık terli, tombul elleriniz.
Gözleriniz şöyle bir baktı arkamdan ve ben al kan içinde ölürken çığlığımı duymamanız için kaçırdı sizi bacaklarınız arabanıza bindirip.
Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey, ölüler otomobilden hızlı gider,
kör gözlerim,
kopuk ellerim,
kesik bacaklarımla peşinizdeyim.
Diyetimi istiyorum, Adnan Bey,
göze göz,
ele el,
bacağa bacak,
diyetimi istiyorum,
alacağım da.

GÖRSEL : 25 Ocak 1951'de bir keşif taarruzu sırasında karşısındaki Çin Kolordusu'nun 1734 askerini süngü hücumuyla etkisiz hale getiren ve savaşın kaderini değiştiren birliğimiz anısına Kumyang Jang-Ni tepesine dikilen 15 m.lik Türk Süngü Anıtı'nda çelenk sunumu. ( Bu zafer sonunda Çin Kolordu'su çekilmiş, birliğimiz biri astsubay 12 şehit vermişti)

blank

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.