blank
Berkay Doğan tarafından
24 Ağustos, 2025 14:40 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Karabük’te Ağaç Kurudu, Siyaset Alevlendi

Karabük Belediye eski Başkanı Rafet Vergili ile mevcut Başkan Özkan Çetinkaya arasında sosyal medyada başlayan tartışma, kamuoyunda 'Karabük’te yapılacak başka iş kalmadı, eski ve yeni başkan birbirine girdi' yorumlarına neden oldu.

Karabük’te siyasetin tansiyonu sosyal medyada gece yarısı yükseldi. Önceki dönem Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili ile mevcut Başkan Özkan Çetinkaya, sosyal medya hesapları üzerinden sert sözlerle birbirine yüklendi.

Gece yarısı kendi hesabından bir paylaşım yapan Vergili, şehirdeki kuruyan ağaçların videosunu yayınlayarak Karabük Belediyesi’ni ve Başkan Çetinkaya’yı hedef aldı. Vergili paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

"Kuruyan yüzlerce ağaç, çalı, bitki, çimen, çiçek ve gül... Suskun gazeteciler, entelektüeller, siyasetçiler… Şehrimizin emanetçilerine ithaf olunur."

 ÇETİNKAYA’DAN SERT YANIT: “ACİZ VE ACINASI”

Vergili’nin paylaşımına sessiz kalmayan Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya, kendi sosyal medya hesabından yaptığı sert çıkışta selefini “aciz” olmakla suçladı.

Çetinkaya, "Bu müzik ne kadar aciz ve acınası olduğunu net özetliyor Rafet efendi. 15 yılda damlama sulama çekemedin mi dibine. Merak etme, oralarda var aklımızda. 15 yılda yapamadığın, yapmadığın ne varsa hepsini yapacağız." dedi.

 “AFERİN ÖZKAN” POLEMİĞİ

Çetinkaya’nın çıkışına kısa süre içinde yanıt veren Vergili ise yorumunda, “Aferin Özkan”  ifadesini kullandı. Bunun üzerine Çetinkaya, Vergili’nin sosyal medya profilinde hala “Karabük Belediye Başkanı” yazdığını hatırlatarak şu sözlerle yüklendi:

"Gözlük numaranı değiştir. Hafızayı tazele, seçim geçeli 16 ay oldu Rafet efendi." Vergili ise buna karşılık olarak, “Önceden kuruyan ağaç yoktu” diyerek cevap verdi.

 “KAHVE İÇMEYE BEKLERİM” DAVETİ

Gerilimi artıran Çetinkaya, tartışmayı sosyal medya yerine belediye binasına taşımayı önerdi. Çetinkaya, "Rafet Vergili bey, sizi bunları konuşmak üzere 15 yıl temsil ettiğiniz Karabük Belediyesine kahve içmeye davet ediyorum. Buyrun, orada konuşalım." diyerek Rafet Vergili'ye çağrıda bulundu. Ancak Vergili bu daveti geri çevirerek, "Sokak ağzıyla konuşup çay içmeye davet etmek usule uygun değil. Bir sürü danışmanın olduğu yerde konuşulacak bir şeyin olduğunu sanmıyorum. Danışmanlarına sor, onlar sana anlatsın" yanıtını verdi.

TANSİYON YÜKSELİYOR

Gece yarısından itibaren karşılıklı sert sözlerle süren tartışma, Karabük’te siyasi gündemin ilk sırasına oturdu. Daha önce selefinin eleştirilerine sessiz kalan Çetinkaya’nın bu kez bizzat yanıt vermesi dikkat çekti. İki isim arasında başlayan bu atışmanın önümüzdeki günlerde de devam etmesi bekleniyor.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

blank
Avatarı
Fikret Gökçe tarafından
24 Ağustos, 2025 14:49 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 4dk
Yorum Sayısı: 0

BU ŞAPKA BAŞKA ŞAPKA…

Bundan tam 100 yıl önce bugün, 24 Ağustos 1925 günü Çankırı'ya giden Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK kendisini karşılayan halka elindeki şapkasını sallayarak "HANİ SİZİN ŞAPKANIZ" diye soruyordu.

Vali utangaç bir tavırla, " Efendim şapka ile teşrif buyuracağınızı bilmiyorduk " diyebildi.

İki saat kaldığı Çankırı'da verilen yemek sırasında çevresindekilere hep şapkayı anlattı. Kastamonu'ya doğru yola çıktığında uğradığı köylerin halkını hep şapka ile selamladı.

Ekte görselde gördüğünüz şapka ise ; 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu öncesi düzenlenen ANAYASA’YA HAYIR kampanyasının şapkasıydı. AKP iktidarı 1982 Anayasa’sını “Darbe Anayasası” olarak adlandırıyor, değiştirmek istiyordu. Aslında asıl amacın kuvvetler ayrılığını kaldırmak, meclisi etkisizleştirerek denetim gücünü zayıflatmak ve yönetim erkini tek elde toplamak olduğu görülüyordu. 21 maddeden oluşan değişiklik önerisi muhalefetin direnciyle 18 maddeye indirildi. Bu şekliyle halkın oyuna sunulan yeni anayasa YSK’nun aldığı kararla 2.5 milyon mühürsüz oyun kullanılması sonucu az bir farkla kabul edildi. Kullanılan oyların yüzde 51.43’ü olan 25 milyon 133 bin 351 oyla EVET, yüzde 48.57’si olan 23 milyon 758 bin HAYIR oyla iktidar amacına ulaşmıştı.

Biz bu referandum öncesinde HAYIR diyor ve kampanyaya destek veriyorduk. Bu amaçla 3 Mart 2017 günü FETÖ örgütünün Balyoz kumpaslarıyla tutuklanan mağdur komutanlarımızla Karabük girişinde buluştuk Ben Ankara’dan gelmiştim, onlar Kastamonu’dan. Halkla görüştük, esnafları ziyaret ettik. Koramiraller Atilla KIYAT, Atilla KEZEK, Tümamiraller Semih ÇETİN, Fikret GÜNEŞ, Tümg. Ahmet YAVUZ, Dnz. Kur. Alb, Ali TÜRKŞEN ve rahmetli Dnz. Yrb. Ali TATAR’ın ağabeyi Ahmet ile Karabüklülere değişikliğin asıl amacının başka olduğunu anlatmaya çalıştık.

Bugün AKP yeniden bir Anayasa değişikliği istiyor. 23 yıllık iktidarı sırasında Darbe Anayasası dediği 177 maddeden oluşan 1982 Anayasası’nın 134 maddesini değiştiren AKP iktidarının ilelebet iktidarda kalmak için bunu istediği açıkça belli oluyor.

Unutmadan yazayım. Karabük’te o gün aramızda Teğmen Mehmet Ali ÇELEBİ’de vardı. O, FETÖ tuzağıyla hükümlü olarak cezaevinde yatarken CHP Genel Başkanı KILIÇDAROĞLU nikah şahitliğini yapmış ve sonra milletvekili olarak meclise göndermişti. Teğmen Mehmet Ali şapkasını çıkarıp attı, AKP’li oldu ama benim şapkam yeniden lazım olacak diye düşündüğüm için evde dolabımda duruyor.

Aynı gün Kastamonu’ya ulaşan ATATÜRK geceyi hükümet konağında geçirdikten sonra İstiklal Savaşı'nda top mermilerini yüklediği kağnısıyla kışla önüne kadar gelebilen ve orada donarak şehit olan ama mermiler arasına koyduğu yeni doğmuş bebeğini kurtaran Şerife Bacı hep aklındaydı. Bu yüzden önce kışlayı ziyaret edecek, askeri birliği teftiş edecekti. Mareşal üniformasını giydi, akşama kadar hiç çıkarmadı. Sırmalı şapkası hep elindeydi.

Kışlanın kapısındaki " BİR TÜRK 10 DÜŞMANA BEDELDİR "yazısını sildirdi. " BİR TÜRK DÜNYAYA BEDELDİR " tabelasını yazdırdı.

Akşama doğru Belediye binasından alanda toplanan halka seslendi. Şapkadan ve modern giyimden söz ederken “ Biz medeni olmalıyız. Fikrimiz, zihniyetimiz tepeden tırnağa değişmelidir. İslam Alemi medeniyete uymadığı için büyük ızdırap içindedir. Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona ilgisiz kalanları yakar, yok eder” der. O konuşurken halk başlarındaki fesleri fırlatır atar.

Akşam yanında bulunanlardan biri de müftüdür. O’na “ İslam’da kıyafet şekli nedir “ diye sorar. Müftünün yanıtı nettir. “ İslam’da kıyafetin şekli yoktur. Kıyafet menfaat ve ihtiyaca tabidir “ deyince mutlu olur.

Daha sonra özel bir sevgi duyduğu İnebolu’ya geçen ATATÜRK, Türk Ocağı’nda yine fesle ve şapkayla ilgili konuşmalar yapar, elindeki şapkayı gösterir.” Buna şapka derler, buna İslam’da caiz değildir diyenler cahildir. Onlara sorarım, Yunan serpuşu olan fes giymek caiz de şapkayı giymek neden caiz olmaz ? “

Atatürk dönüşte tekrar uğradığı Kastamonu’da “ Efendiler, ey millet biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır “ der.

Büyük Önderimiz ATATÜRK’ün şapka konusundaki bu kararlılığı bir devrim olarak 1925 tarıh ve 671 sayı ile kanunlaşır.

İşgal edilmiş, parçalanmış vatan toprakları üzerinde büyük mücadelelerle kurulan genç cumhuriyet yorgun, bitkin ve yoksul ulusun büyük sorunlarını çözmek, bunun için radikal kararlar almak zorundaydı. Çağdaş ülkeler arasına girebilmek, cehaleti yenmek, gelişmeyi ve kalkınmayı gerçekleştirmek konusunda kararlı olan ATATÜRK, bazı dava arkadaşlarının muhalefetine karşın, birer birer devrimleri hayata geçirdi. Saltanat zaten 1 Kasım 1922’de kaldırılmıştı. 3 Mart 1925’te Şeriye ve Evkaf Vekaletleri, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaleti ve Hilafet kaldırıldı, Tevhid-i Tedrisat Kanunu yürürlüğe girdi. Ardından Kadın Erkek Eşitliği,Yazı ve Harf Devrimi, Tarikatların kaldırılması, Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, Köy Kanunu vb. köklü değişiklikler, gelişme ve uygarlık kapısını aralamaya başlamıştı.

Kuşkusuz bu devrim ve düzenlemelerden Şapka ve Kıyafet Kanunu, yüzyıllarca padişahın kulu olduğuna inandırılmış, değişmeyen yaşam biçimine sahip toplum tarafından kolay benimsenmedi. Yurdun farklı bölgelerinde tepkiler kalkışmaya dönüştü. Erzurum, Rize ve Giresun’da özellikle cahil din adamlarının teşvik ve tahrikleriyle büyüyen olaylar isyana dönüştü. Bu arada Doğu’da yaşanan büyük isyanın elebaşı Şeyh Sait ve arkadaşları yakalanmış, 27 Temmuz’da sonuçlanan davada 389 kişi yargılanmış bunlardan 39 isyancı idam edilmişti.

7 Mart 1925’te göreve başlayan Ankara İstiklal Mahkemesi ise (Dört Aliler Mahkemesi) Şapka ve Kıyafet Kanunu’na karşı çıkan 8 kişiye idam, 55 kişiye de 15 ile 5 yıl arasında hapis cezaları verdi.

Büyük ATATÜRK’ün silah arkadaşlarıyla canlarını ortaya koyarak kurtardıkları vatanımızın, kurdukları Cumhuriyetimizin çağdaş, gelişmiş ve kalkınmış modern bir ülke olması için yaptıkları mücadeleler ile hayata geçirdikleri devrimlerin son yıllarda din kisvesi altında, bağnaz saldırıların hedefi haline gelmesi toplumda kaygılar yaratıyor ama asla umutsuz değiliz.

Türklüğü ve Türkçemizi inkar edenler, ATATÜRK Devrimlerine bilinçli olarak saldıranlar asla kazanamayacak, tarihin çöplüğünde yok olacaklardır.

Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi – Mak. Müh.

Kaynakça ;
1- Cumhuriyet’e Baş Kaldıranlar, Aydın OLGUN, Sistem Ofset, 1997
Ankara
2- 810 Yıllık Anayasa, Magna Carta . F.GÖKÇE 13 Haziran 2025
3- Açık kaynaklar

blank

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.