Karabük amatör liginin 2021-2022 sezonun ismi “Cengiz Ünal” oldu

Karabük Postası tarafından
13 Kasım, 2021 07:58 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Karabük 1. Amatör Lig'in yeni adı " 2021-2022 Sezonu Cengiz Ünal Karabük 1.Amatör Ligi" oldu. Karabük Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı İhsan Çevik ve Ünal Mühendislik sahibi Cengiz Ünal ile yapılan anlaşma sonucunda Karabük'te amatör futbol liginin yeni adı "2021-2022 Sezonu Cengiz Ünal Karabük 1.Amatör Ligi" oldu. Karabük Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı İhsan Çevik konu ile ilgili yaptığı açıklamada, sponsorluğundan dolayı şahsım ve tüm kulüpler adına Cengiz Ünal'a teşekkür ederek, "Biz istemeden sadece hayırlı olsuna gitmemize rağmen 80 bin TL gibi ciddi bir rakamla sponsor olması bizleri ziyadesiyle mutlu etmiştir. Kendisiyle görüşmemizde bizlere selamınızı aldım ben sizin için neler yapabilir dedi. Bize kendisine lig ismini önerdik ve hiç düşünmeden kabul etti. Kendisiyle sponsorluk anlaşmasını karşılıklı olarak imzaladık. Sponsorluğun içeriği ise kulüplerimize dağıtılmak üzere 40 bin TL peşin 20+20 bin TL ise iki taksit halinde ödenecektir. Tüm sponsor anlaşması a takım ve alt yapı kulüplerine dağıtılacaktır" dedi. Kulüplerden tek isteklerinin centilmence mücadele etmek olduğunu belirten Çevik, Bizim kulüplerimizden ve sporcularımızdan tek isteğimiz sahaya çıkıp fair play çerçevesinde dışardakilere örnek olacak şekilde mücadele etmeleridir. Saha içerisinde ve saha dışarısında kendilerine yakışanları yapmalarıdır. Amatör kulüplerimizi ayakta tutma çalışmalarımı sürdürüyoruz. Görüşmelerimiz devam ediyor. Bu liglerde çocuklarımız gençlerimiz oynuyor ve mücadele ediyor bunlara destek olmak asli görevimiz olması gerekir. Tekrardan amatör ligimize ve amatör takımlarımıza destek olan sponsor olan herkese gönülden teşekkür ederim ayrıca destek olmak isteyen herkese kapımız açıktır" ifadelerini kullandı. 2021-2022 Sezonu Cengiz Ünal Karabük 1.Amatör Ligi 20-21 Kasım'da oynanacak maçlarla başlayacak.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
İlyas Erbay tarafından
13 Mayıs, 2025 15:27 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

NEREDE O ESKİ BOSTANLAR ?

Geleneksel doğal yöntemlerle yapılan tarım uygulamalarından artık eser yok! Yediğimiz içtiğimiz hiç bir şeyin tadı da yok.

Çocukluğumdan hatırlıyorum. 60 lı - 70 li yıllarda yaz tatillerinde köye giderdik. Anneannemin, babaannemin bostanından koparıp yediğim salatalığın, domatesin, biberin , meyvelerin kokusunu, tadnı unutamıyorum. Herşey geleneksel yöntemlerle, organik ata tohumlarıyla üretilirdi. Üzüm bağlarımız, kavun, karpuz tarlamız bile vardı.
O dönemde köyde evlerde su yoktu. Köy meydanındaki çeşme ( oluk/ pınar)) sürekli akardı. Bu ortak çeşmenin su gideri sıra ile bostanlara verilirdi. Köyde buna su nöbeti denirdi. Sırası gelen bostan sahipleri gece bu suyu; sebze ve meyvelerin dibine; yaptıkları ark denilen su kanalları vasıtasıyla yönlendirirlerdi. Bereketli Anadolu toprakları köylünün emeğinin karşılığını vermede cömertti. Binbir emekle üretilen Herşeyin tadı da bambaşkaydı.
Şimdi öyle mi? Alzheimer, diyabet gibi endokrin hastalıkları, kanser neden bu kadar arttı? Yediğimiz bir çok ürün vücudumuzda kronik hastalıklara yol açan kalıntılar bırakıyor. Denetimsiz, kontrolsüz bilinçsiz gübre tüketimi, daha fazla ürün elde etme hırsı sağlığımızı fena halde bozuyor. Mevsimi olsun, olmasın bir şekilde üretip her şeyi piyasaya sürüyorlar.

Meyve ve sebzelerle zehir tüketiyoruz. Soframıza gelen her şeyde zehir var. Hastalıklar, özellikle; kanser, neden bu kadar arttı? Obezite keza öyle. Genetiği değiştirilmiş ürünler, hormonlu gıdalar…

Tarımda bilinçsizce yapılan zirai mücadele ve daha fazla ürün alma hırsı sonucu, meyve ve sebzelerin kanserojen yapıcı etkilerine maruz kalıyoruz.

Çiftçiler, ilaçlar hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığı gibi, bu konuda doğru düzgün bir kontrol mekanizması da yok! Bilim insanları yaptıkları açıklamalarda; meyve sebze üretimini teknolojideki gelişmelerin olumlu etkilediğini ancak, zirai mücadelede kimyasal ilaç kullanımının artırmasıyla da önemli bir tehlikenin baş gösterdiğini söylüyorlar. Ülkemizde, özellikle meyve ve sebze üretiminde zararlılar ve hastalıklarla mücadelede bilinçsizce kimyasal ilaç kullanıldığını bilmeyen yok. Kimyasalların zararlı etkisi, sebzenin yada meyvenin iyi yıkanması ya da soyulması ile bir nebze ortadan kaldırılabiliyor. Ancak, bitkinin özsuyuna karışan doğrudan içine nüfuz eden kimyasal ilaçlar uzun süre kalıcı oluyor ve zararlı etkisini yok etmek mümkün olmuyor. Türkiye’de tarımda ilaç kullanımında yeterli bilincin henüz oluşmadığını konunun uzmanlarından hep duyuyoruz.

EN ÇOK TARIM İLACINA MARUZ KALAN BESİNLER

Sebze ve meyvelerin bazıları daha fazla tarım ilacına maruz kalıyor.
Bunlar; Armut, şeftali, nektarin, elma, ananas, çilek, kiraz, ahududu, kereviz, biber, yeşil fasulye, ıspanak, patates, marul… Belli başlıları bunlar.

Çiftçi, ürününde bir hastalık meydana geldiğinde; ilk başvurduğu yer ilaç bayisi. Bayiden kendisine yardımcı olmasını istiyor. İlaç bayileri bol miktarda ilaç satma eğilimi ile hem doktor hem de eczacı gibi davranarak, çiftçiye istediği kadar ilaç veriyor. Çiftçi ilacın etkileri hakkında bilgi sahibi olmadığından sorunu hemen çözmek için, ilacın dozuna ve yöntemine hiç dikkat etmiyor. Ne kadar fazla kullanırsa, etkisinin o oranda çok olacağını zannediyor.

Dünyanın gelişmiş ülkeleri çiftçilerini ilaç kullanımı konusunda çok sıkı kontrole tabi tutuluyorlar ve eğitiliyorlar. Bizde ise, gıda güvenliği, ihmal edilen, üzerinde yeterince durulmayan bir konu. Acil bir yasal düzenleme sıkı bir kontrol mekanizması olmazsa zehirlenmeye devam edeceğiz. İhraç ettiğimiz ürünler; aşırı kimyasal nedeniyle gümrük kapılarından geri dönüyor. İmha edilmesi gerekirken iç piyasaya sürüldüğü söyleniyor. Tabii bu bir iddia. Umarım doğru değildir. Amerikan Çevre Koruma Ajansına göre; pestisit zehirli bir madde olarak tanımlanmakta. Çünkü her yıl 5 milyondan fazla insan tarım ilacı yani pestisit sebebiyle yaşamını yitiriyor.

Sadece sebze ve meyve de mi zehir var? Boğazımızdan geçen hemen hemen her şey zehir içeriyor. Ekmeğimiz bile zehirli. Undaki katkı maddeleri saymakla bitmiyor. Sahte ballar, sahte peynirler, zeytindeki gıda boyaları, içtiğimiz sütler….hangi birini sayalım.

Hızla ata tohumuna ve organik tarıma yönelmeliyiz. Hibrit tohum kullanımını yasaklamalıyız. Gıda Laboratuvarlarının sayısını artırmalıyız. Sebzeyi ve meyveyi mevsiminde tüketmeye özen göstermeliyiz. Bu konuda, “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı”na çok iş düşüyor. Aksi halde, birileri ömrümüzden çalmaya Birileri de seyretmeye devam edecek! Buna seyirci kalamayız.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.