blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
09 Nisan, 2024 20:00 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Gümüşhane’nin yeraltı sarayı Karaca Mağarasında sezon başladı

Gümüşhane’nin Torul ilçesinde bulunan dünyaca ünlü Karaca Mağarası, 9 günlük Ramazan Bayramı tatilinde ziyaretçi akınına uğradı. Türkiye’nin sayılı damlataşı mağaralarından biri olan Karaca, sarkıt, dikit ve diğer oluşumlarıyla görenleri kendine hayran bırakıyor.
Türkiye’de halo terapiye uygun az sayıdaki mağaralardan birisi olan ve Gümüşhane’nin yer altı sarayı olarak kabul edilen dünyaca ünlü damlataşı mağarası Karaca Mağarası yeni turizm sezonuna merhaba dedi.
Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı Cebeli köyü sınırları içerisinde yer alan, sarkıt, dikit ve damlataşı şekillerinin en yoğun, en güzel, en görkemli ve görenleri büyüleyici örneklerine sahip olan Karaca Mağarası, oluşumların yoğunluğu bakımından Türkiye ve dünyanın en zengin mağaralarından birisi olarak kabul ediliyor.
Mağaranın yeni salonu ziyaretçilerin ilgi odağı oldu
Yeni sezona Ramazan Bayramı tatiliyle başlayan mağarada gerekli çalışmalar İl Özel İdaresi ekipleri tarafından yapılırken, özellikle bugüne kadar hiç açılmayan yeni açılan salon ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Özellikle astım hastalığı olmak üzere solunum yolu hastalıklarının tedavisinde kullanılan alternatif tedavi yöntemlerinden birisi olan ve tuz terapisi olarak da adlandırılan halo terapiye Türkiye’de uygun olan az sayıdaki mağaralardan birisi olarak bilinen Karaca Mağarası, yoğun sarkıt, dikit ve damlataşı şekilleriyle dünyanın sayılı damlataşı mağaralarından birisi olarak kabul ediliyor ve “Gümüşhane’nin yer altı sarayı” olarak nitelendiriliyor.

“Buraya geldiğim zaman nefes alışım bile değişiyor”
Bayram tatili için memleketine gelen ve ailesiyle birlikte, ana kayası 150 milyon yıl yaşındaki Karaca Mağarasını ziyaret eden Murat Köprülü, “İstanbul’da yaşıyorum. Her bayram geldiğim zaman Karaca Mağarasına uğruyorum çocuklarla beraber. Özellikle bu sabah da direkt yolumuzun üzeri uğradık. Çok güzel şeyler yaşadık. Yeni açılan salonu ilk defa gördüm. Orası çok farklıydı. Daha önce geliyorduk ama bu salon daha farklı bir yer çıktı. Daha çok güzel. Buraya geldiğim zaman nefes alışım bile değişiyor. Bu rakıma çıkıp burayı görmek çok mutlu ediyor bizi. Nefes darlığı var. Burada rahatlıyorum. Şu an nefes alışım, verişim bile değişti. Benim gibi astım hastası olan herkese davet ediyorum buraya” dedi.
Köprülü’nün kızı Gül Sena ise mağara içerisindeki taşların parlak ve çok güzel gözüktüğünü belirterek, oluşumları kışın oluşan buz kütlelerine benzettiğini söyledi.

“İçerisinin farklı bir aurası var”
Eşiyle birlikte İzmir’den gelen Beyhan Akkoyunlu da “Ben ilk defa buraya geldim ve çok beğendim. Herkese tavsiye ederim. Havası çok farklı. Astım hastalarına iyi geldiğini de dinleyince daha da etkilendim açıkçası. Farklı bir aurası var gerçekten içerisinin. Sarkıtların ne kadar uzun sürede oluştuğu da çok dikkatimi çekti. Herkese de tavsiye ederim. Daha çok yere batan sarnıcına benzettik” diye konuştu.

“Ben çok büyülendim girdiğim zaman”
Manisa’dan gelen Seda Esen ise “Ben çok büyülendim girdiğim zaman. Hiç hayatımda böyle bir yapı görmemiştim. Gerçekten çok güzel korunmuş. Gayet güzel görünüyor. Böyle bir mağaraya gitmedim. Sarkıtlar, dikitler inanılmaz. Daha çok böyle Romalıların yaptığı sütunlara, kendi eliyle yaptığı sütunlar gibi duruyor oluşumlar” ifadelerini kullandı.

“Çok güzel bir ambiyans, anlatılabilecek gibi değil”
İstanbul’dan gelen Köksal Öztürk de “Kızımın böyle yerlere duyarlı olduğu için getirme ihtiyacı duydum. Burada yeni bir salon da açıldığını duyduğumuz için bir görmek istedik. Burası gerçekten doğa harikası. Çok yerlere de gidiyorum, geziyorum. Fakat bu yeni açılan salon daha başka bir doğa harikası olarak görünüyor. Herkesin de görmesini tavsiye ediyorum. Çok güzel bir ambiyans. Anlatılabilecek gibi değil. Yani doğa harikası” dedi.

“Yeni açılan salonu çok güzeldi”
Mağaranın minik ziyaretçilerinden Ankara’dan gelen Elif Keskinpala, “Ben böyle sarkıtlar gördüm, dikitler gördüm. Çok güzel bir yer burası. Havası çok güzel” ifadelerini kullanırken Ali Güngör ise “Karaca Mağarası’na bayağıdır geliyorum. Güzel bir mağara. Sarkıtları benim ilgimi çekti. Ama havuza para atılması beni biraz üzdü. Yeni açılan salonu da gördüm. Güzeldi. Bayağı bir uğraşmışlar. Güzel olmuş. Yani ellerine sağlık diyorum” diye konuştu.
Cebeli köyünün aynı isimli mahallesinin sınırlarında yer alan ve “Yer altındaki gizemli dünya” olarak da nitelendirilen Karaca Mağarası Gümüşhane-Trabzon karayoluna 4 kilometre mesafede, denizden bin 550 metre yükseklikte, ortalama tavan yüksekliği 18 metre ve toplam iç alanı yaklaşık bin 500 metrekare. Mağaraya gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler tavandan aşağıya doğru ve tem tersi istikametteki devasa sütunlar ve diğer oluşumları hayranlık ve şaşkınlıkla karşılıyor.
Yaklaşık 150 milyon yıllık dolomitik kireç taşlarının zengin yeraltı suları tarafından aşındırılmasıyla oluşan ve pasif karakterli bir mağara olan Karaca Mağarasındaki sarkıt ve dikitlerin 15 milyon yıl yaşında olduğu tahmin edilirken, yatay yönde gelişim gösteren salonların birleşmesinden bir araya geliyor. Mağaranın içerisinde çeşitli renk ve şekillerde sarkıt, dikit, sütun, org desenli duvarlar, bayrak şekilleri, perde damlataşları, mağara çiçekleri, mağara incileri, fil kulakları, traverten havuzları, traverten basamakları ve mağara gülleri yer alıyor.

BUNU KİM HAZMEDEBİLİR?
blank
İlyas Erbay tarafından
22 Aralık, 2024 14:39 tarihinde yayınlandı
A+ A-

BUNU KİM HAZMEDEBİLİR?

Ülkemiz küresel, fırsatçı vampirler tarafından sömürüldüğü sürece, ekonomide düzelme beklemek saflık olur. Sadece küresel vampirler değil, kanımızı emen, aç gözlü aşağılık vampirlerden kendi içimizde de var. Hem içeriden hemde dışarıdan sürekli sömürülüyoruz. Ne pahasına olursa olsun bu sömürü düzeninden kurtulmak zorundayız. Ülkenin bu sarmaldan bir an evvel çıkması gerekiyor.

Değerli okuyucularım, ülkemizin küresel para baronları ve büyük sermaye sahipleri tarafından yıllardır nasıl sömürüldüğünü 2 yıl önce kaleme aldığım bir makalemde o günün rakamlarıyla basitçe anlatmıştım. Şimdi, güncel rakamlarla, herkesin anlayabileceği bir şekilde bir kez daha bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Konunun daha iyi anlaşılması için, öncelikle, şu iki soruyu tekrar soralım.

1.) Bu kadar büyük parayı, daha doğrusu vurgunu dünyanın hangi ülkesinde yapabilir siniz?

2.) Bu para kimden çıkıyor?

Dolar düşüyor, ekonomi uçuyor! Dolar yükseliyor, ekonomi batıyor!
Öyle mi acaba? Buyrun bakalım! Yükselse de, düşse de birileri sürekli kazanıyor, kaybeden hep ülkemiz!

Düşük kur, yüksek faiz/Yüksek kur, düşük faiz! Yıllardır bu ikisi arasında gidip geliyoruz. Birilerinin işine gelen de işte bu!
Her ikisinin de düşük olması için üretime dayalı güçlü bir ekonomiye sahip olmak gerekiyor. Bu dalgalanma devam ettiği sürece güçlü bir ekonomiden söz edemezsiniz.

İçimizdeki ve dışarıdaki para baronları sürekli pusudalar. Bekledikleri fırsat ortamı; doların tavan yapmasıyla yine oluşmaya başladı. Eee, ne demişler? “Bekleyen derviş muradına erermiş”
1 dolar şu anda 35 ₺ Muhtemelen, harekete geçmek için biraz daha yükselmesini bekleyecekler. Aslında beklemelerine de gerek yok. 35₺ iyi bir rakam.

Biz doların 40₺ TL. olduğunu varsayalım. 100 milyon doları olan bir küresel yatırımcıyı örnek alalım. ( bu içimizdeki para babalarından biri de olabilir) Bunlar bu gün itibariyle, dolarlarını bozdurduklarında, karşılığında; 100 milyon dolar x 40=4 milyar TL elde edecekler. Malûm, şu anda TL mevduat faizleri % 50 seviyelerinde. Bizim yatırımcı, daha doğrusu fırsatçı vampir 100 milyon dolarını bozdurarak aldığı 4 milyar lirayı % 50 den, TL. mevduat faizine bağladığında, 6 ay sonra 1 milyar TL. faiz geliri elde edecek ve parası 5 milyar TL. olacak. Oyununun 2. perdesi işte tamda burada başlıyor. 5 milyar TL yi tekrar dolara çevirip karşılığında 125 milyon dolar alacak. Yani 100 milyon doları 6 ayda 125 milyon dolar olacak. 100 milyon doları kendi ülkesinde faize koysaydı, 6 aydaki getiri 2 milyon dolar civarında olacaktı.
Bizde ne oldu? 25 milyon dolar.
Belki farkettiniz. 6 aylık sürede doları TL karşısında sabit tuttum. Biraz yükseldiğini, 45 ₺ olduğunu varsaysak bile arada uçurum var! 100 milyon doları olmayan biri de ülkesinde %4 -%5 faizle bu parayı temin edip bu büyük fırsattan yararlanabilir. Ülkemizdeki elde ettiği 125 milyon dolardan çektiği kredinin 6 aylık faizi olan 2 milyon doları ve ana parayı aldığı bankaya ödediğinde, cebine en az 22-23 milyon dolar kalır ki, 6 ayda çok büyük getiri.

Ülkemizdeki bu fırsat ortamı küresel para baronlarının iştahını kabarttığı için, zaman zaman hızlı bir şekilde ülkeye çok yüksek miktarda sıcak para girişi oluyor. Ekonomide, sıcak paraya bağlı, suni, geçici bir canlanma hemen kendini gösteriyor. Yalaka basın her zaman olduğu gibi yine “Ekonomide bahar havası” manşetleri atıyor.

100 milyon dolara dünyanın neresinde; bu kadar kolay, bu kadar kısa sürede, 25 milyon dolar getiri elde edebilirsiniz? Böylesine büyük bir vurgunu yapabileceğiniz tek bir ülke var. TÜRKİYE
Örneği 100 milyon dolar üzerinden verdim. Aslında rakam korkunç boyutlarda.

Bu faiz kur oyunu; yıllardır bu şekilde oynanıyor. Küresel para baronları ile birlikte içimizdeki para babaları sürekli kanımızı emiyor. Olan zavallı Türk halkına oluyor! Zaman zaman notlar alırım. Arşivlerime baktım. Aynı oyun; 2020 yılında da oynanmış. doların tavan yaptığı Kasım 2020 de. 1 $ = 8.567₺ yi görmüş. O zamanda bu küresel vampirler ülkemize çökmüşler. 4 ay sonra dolar 6.95 TL ye düş(ürül)müş. Ülkenin milyarlarca doları yine bunların cebine akmış!

Bu şekilde gelen yabancı sermayenin faydadan çok zararı vardır. Yabancı sermayeyi, yatırım amaçlı, istihdam yaratacak şekilde çekebilirsek ancak o zaman ülkeye bir faydası olur.

İşin özeti şu; bu bir kısır döngü. dolar yakında tekrar düşecek, sonra tekrar yükselecek. Faiz / kur karşılıklı oyna(tıl)maya devam edecek. Küresel vampirler ( içimizdeki para babası vampirler de dahil ) kanımızı emmeye devam edecekler. Tam bir win win durumu ! Şimdi yukarıda sorduğum iki soruyu tekrar okuyun ve yanıt verin. Bunu hangi akıl, vicdan kaldırabilir? Bu ülkenin bir vatandaşı olarak bunu hazmedemiyorum, öfke doluyum. Ülkemizin sömürülmesine neden olan, bu fırsat ortamını yaratan; küresel oyun kuruculara ve içimizdeki işbirlikçilerine söyleyecek söz bulamıyorum!

Ekonomist değilim, bunları görmek için ekonomist olmaya da gerek yok. Haddim olmayarak alanlarına girdim kusuruma bakmasınlar!
Aslında, biraz sorgulamak, araştırmak yeterli. Araştırmadan, sorgulamadan ekonomi iyi, dolar düşüyor. Aaa dolar yükseliyor batıyoruz diye düşünenlere; ülkemizin nasıl sömürüldüğünü umarım anlatabilmişimdir.

Mehmet gider, Ahmet gelir. Hafize gider, Pakize gelir, bu döngü bitmez! Bu acımasız kısır döngüden, bu girdaptan kurtulmanın tek bir yolu var. ÜRETMEK. Aksi halde kurtlar sofrasında yem olmaya devam ederiz.

İlyas Erbay

Görüş Bildir

blank

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.