Karabük Postası tarafından
11 Nisan, 2017 15:01 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Eskipazar’da Halk Oylaması Bilgilendirme Toplantısı

 

TBMM eski Başkanı ve AK Parti Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, halk oylamasına ilişkin, “Kılıçdaroğlu diyor ki, ‘Cumhurbaşkanı bir partiden, Başbakan başka bir partiden. Aynı partiden olsa bile sorun çıkıyor. Bu böyle olmaz, mutlaka sorun çıkar.’ İşte bizde Kılıçdaroğlu’nun isabetle söylediği gibi bu sorunu ortadan kaldırmak için bu iki görevi tek şahısta birleştiriyoruz.” dedi.

Eskipazar ilçesinde bulunan Gençlik Merkezi’nde düzenlenen halk oylaması bilgilendirme toplantısında konuşan Şahin, Anayasa değişikliğiyle getirmek istedikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini, ülkeyi son 50 yılda yöneten önemli devlet adamlarının da arzu ettiğini ve gündeme getirdiğini, ancak bir türlü gerçekleştiremediklerini anlattı.

“Şimdi Rahmet-i rahmana kavuşmuş bu büyüklerimizin bir nevi vasiyetlerini yerine getiriyoruz. Onların arzularını yerine getiriyoruz.” diyen Şahin, bunu yaptıklarında darbe ürünü anayasadan bir kaç taş daha kopartacaklarını, aslında gönüllerinden geçenin yeniden sivil bir anayasayı yapmak olduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye’nin vites büyüteceğini, daha hızlı koşacağını ve bir üst lige çıkacağını vurgulayan Şahin, sistemle getirilecek yenilikleri anlattı.

“Başbakanın olmadığını bilmiyor bu sistemde”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir radyo programında yaptığı konuşmayı cep telefonundan dinleten Şahin, “Kılıçdaroğlu diyor ki, ‘Cumhurbaşkanı bir partiden, Başbakan başka bir partiden. Aynı partiden olsa bile sorun çıkıyor. Bu böyle olmaz, mutlaka sorun çıkar.’ İşte bizde Kılıçdaroğlu’nun isabetle söylediği gibi bu sorunu ortadan kaldırmak için bu iki görevi tek şahısta birleştiriyoruz. Tabi Sayın Kılıçdaroğlu bu sistemin Başbakanlığı kaldırdığını bilmiyor. Okumamış ki. Bu sözlerini bir radyoda yeni söyledi daha. Başbakanın olmadığını bilmiyor bu sistemde.” diye konuştu.

“Sevr’i hiç bir zaman gündemlerinden çıkartmadılar”

Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadan kaynaklanan beka sorunu yaşadığına dikkat çeken Şahin, şöyle devam etti: “Suriye’de şu anda kendilerini süper güç olarak ilan eden iki ülke bilek güreşi yapıyor. ‘Suriye’ye kim hakim olacak?’ Ellerinde haritalar, kaça bölecekler. İran, Irak, Suriye ve Akdeniz’e ulaşan bir koridor oluşturmak istiyorlar. PKK’nın kolu PYD, orayı güvenlik altına almak istiyorlar. 100 yıl önce hazırlayıp, Osmanlının son döneminde imzalattıkları ama Meclis-i Mebusandan geçmediği için yürürlüğe girmemiş olan Sevr’i hiç bir zaman gündemlerinden çıkartmadılar müstevliler bilesiniz. İki hedeflerini gerçekleştiremediler 100 yıl önce. Birisi Büyük Ermenistan diğeri Büyü Kürdistan. Hala gündemlerindedir. Fırsat bulsalar bunu da uygulayacaklar. Türkiye’de şu anda güçsüz bir yönetim olsa. 3’lü 4’lü bir koalisyon hükümeti olsa, kendi aralarındaki ihtilaflar nedeniyle güçsüz hükümet bunların baskılarına fazla dayanamaz ve geçmişte olduğu gibi ‘evet efendim, sis ne buyurursanız efendim, nasıl takdir ederseniz.’ derdi. Böyle hükümetler Türkiye’de çok gelmiştir. Ama şimdi onların plan ve projelerini, amaçlarını bilen, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünde hassas bir yönetim var, bir Cumhurbaşkanı var, Recep Tayyip Erdoğan.”

Anayasa değişikliğinin ardından farklı siyasi görüşleri temsil eden partilerden oluşacak bir meclis olabileceğini gördüğünü aktaran Şahin, siyasi partilerin dahada işlevsel hale geleceğinin altını çizdi.

Toplantı, AK Parti Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal ile AK Parti, MHP ve BBP’nin il başkanların konuşmalarının ardından son buldu.

blank
blank
Mustafa AKAY tarafından
08 Ocak, 2025 10:19 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

SUYA SABUNA DOKUNMAK

MUSTAFA AKAY

Gazetecilik yerlerde sürünüyor. Besleme basının yerini yandaş basın aldı günümüzde. Muhalefet yapan basın yaşama iklimini bulamıyor. Bir de “Ana akım medya” denilen bir şey uydurdular.
Çay simit gazeteciliği yerini dolar gazeteciliğine bıraktı. Maaşlarını dolarla alan gazeteciler her şeye sahip oluyorlar. Onların yatları, katları, hanları, apartmanları var. Muhalefet yapan gazeteciler ise geçimlerini zor sağlar durumdalar.
Muhalefet yapabilen, eleştiri getirebilen gazete sayısı bir elin parmakları kadar yok. Yandaş denilen basın ise onlarca… Onlar şak deyince yapan, yat deyince yatan cinsten gazeteciliği yeğliyorlar.
Haber artık namus olmaktan çıktı. Bir kazanç kapısı olarak görülüyor.
Peki, neden böyle oldu?
Çünkü İstanbul’da Cağaloğlu, Ankara’da Rüzgarlı öldü.
Gazeteleri artık gazeteciler çıkarmıyor.
Holding sahipleri, inşaatçılar, hortumcular, kaçakçılar, bankacılar, mafya bozuntuları bile gazeteci oldular.
Onların gazeteci olduğu yerde gerçek gazetecilere yer kalmadı.
İhale kapmak için, iş takipçiliği yapmak için gazetecilik yapanlar türedi. Onların bir elleri yağda bir elleri balda. Gerçek gazeteciler ise ay sonunu getirebilmek için dört takla atmaktalar.
Durum bu olunca yandaş basın mensupları, karalama, iftira, yalanla sayfalarını doldurabiliyorlar. Zaman zaman bunların aynı manşeti kullandıklarını görebiliyoruz. Aynı haber değişik gazetelerde servis edilebiliyor. Bunların işleri güçleri iktidara yalakalık yapmak, parlatmak ve muhalefete laf atmaktan ibaret.
Bir de ana akım medya dedikleri var. Bunların içinden “alo Fatihler” çıkabiliyor. Bu tür gazetecilerin en büyük özellikleri de ülke yangın yerine dönmüşken, gözlerini ve kulaklarını kapatıp, seslerini kesmek. Yani, suya sabuna pek dokunmuyorlar. Dokunamıyorlar desek daha doğru olur sanırız.
Rahmetli Celal Vardar, bu tipler için “Suya dokunmazmış, Sabuna dokunmazmış, Pise bak” demişti.
Şimdilerde, suya sabuna dokunmayanlar çoğaldı. Gerçi onlar, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” noktasındalar.
Bu tiplerin birçoğu mürekkebin kokusunu tatmış, haberin heyecanını duymuş olamazlar. Öyle olmasa, bu kadar yalaka, bu kadar yaltak, bu kadar yandaş, bu kadar duyarsız kalamazlardı.
Bu meslekte haber peşinde koşarken şehit olanlar oldu. Onlar, onurlarıyla yaptılar bu mesleği. Kalemlerini kırdılar ama satmadılar.
Mahalle yanarken, ” or..pu saçlarını tararmış”. Öyle demişler atalarımız. Ne de güzel demişler. Şimdi mahalle de yanıyor, kalemler de satılıyor.
Ülke yangın yerine dönmüşken, direnen kalemlerin varlığı bir teselli olmalı millete. Direnenler yüz akıdırlar. Tarihi onlar yazacaklardır. Kimi meslektaşlarımız mapusta ama bizler dışarıda özgür değiliz.
Halk böyle iken, direnirken küçük nüansları bırakıp tam anlamıyla bir dayanışmaya girmenin zamanı gelmiştir. Çünkü ülkemiz, ipek bir halı gibi aşağımızın altından kayıp gitmektedir.
Böylesine zorlu bir süreçte, bu toplumu yine gazeteciler, yazarlar, çizerler, aydınlar aydınlatabilir.
Hiç kimsenin yakınmaya, yüksünmeye hakkı yoktur. Karanlıktan kurtulmanın yolu,” bir mum da sen yak” olmalıdır.
Aynen, Ulusal Kurtuluş Savaşımız’da olduğu gibi çoban ateşlerini çoğaltmalıyız. Bu çoban ateşleri ülkeyi aydınlığa çıkaracaktır. Bu çoban ateşlerinden birisi de Karabük Postası ve diğer internet siteleridir. Onların paraları, pulları, televizyonları, gazeteleri varsa bizim de yurt sevgisiyle çarpan kalbimiz, kırılmayan kalemimiz vardır.
Suya sabuna dokunan, gerçekleri haykıranlar olduğu sürece karanlıklar aydınlığa tez zamanda dönecektir.
Bu aralar, ülke de yaşanan yeni bir süreç macerasını da halka en iyi duyuracak olan suya sabuna dokunan gazeteciler olacaktır. Susmayan, pes etmeyen gazeteciler ve yayın organları halkı en iyi biçimde bilgilendirecekler ve tarihe not düşeceklerdir.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.