blank
Asuman Doğan tarafından
21 Aralık, 2025 12:55 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum: 0

“Endonezya Festivali” Renkli Görüntülere Sahne Oldu

Karabük Üniversitesinde gerçekleştirilen "Endonezya Festivali"nde tiyatrodan dansa, geleneksel kıyafetlerden dövüş sanatlarına uzanan gösteriler büyük ilgi gördü.

Karabük Üniversitesi (KBÜ) Uluslararası Öğrenci Koordinatörlüğü ile Endonezyalı Öğrenciler Birliği iş birliğinde düzenlenen “Endonezya Festivali”, renkli görüntülere sahne oldu. 15 Temmuz Şehitler Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen etkinlikte, Endonezyalı öğrenciler ülkelerine ait kültür, sanat ve gelenekleri tanıttı.

Festival kapsamında sahnelenen Malin Kundang Tiyatrosu, dövüş sanatı gösterisi, geleneksel dans performansları ve yöresel kıyafetler büyük beğeni topladı.

Etkinliğin açılışında konuşan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İsmail Rakıp Karaş, Türkiye ile Güneydoğu Asya arasındaki tarihsel bağlara dikkat çekerek, Osmanlı döneminden bu yana Endonezya ve Malezya ile güçlü ilişkilerin bulunduğunu ifade etti. Karabük Üniversitesinin 2006’dan itibaren bölge ülkeleriyle akademik iş birlikleri yürüttüğünü belirten Karaş, Endonezyalı öğrenci sayısının 400’ün üzerinde olmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Karaş ayrıca, öğrencileri proje odaklı çalışmalara ve lisansüstü eğitime yönelmeye davet etti.

Uluslararası Öğrenci Koordinatör Yardımcısı Arş. Gör. Esad Kamil Tosun ise Türkiye ile Endonezya arasındaki dostluğun yüzyıllara dayandığını belirterek, coğrafi mesafelere rağmen iki ülke arasında güçlü bir gönül bağı bulunduğunu söyledi.

Endonezyalı Öğrenciler Birliği Başkanı Muhammad Dilvan Hadzig, etkinliğin iki kardeş ülke arasındaki dostluğu pekiştirmeyi amaçladığını ifade ederek, katılımcıları Endonezya kültürünün sıcaklığıyla buluşturmak istediklerini dile getirdi. Endonezya Festivali Sorumlusu Muhammad Rizal AlFarisi de festivalin; Endonezya’nın sanat, müzik, dans, mutfak ve el sanatları gibi zengin kültürel değerlerini tanıtmayı hedeflediğini belirterek, kültürel etkileşimin ve dostluk bağlarının güçlenmesini amaçladıklarını kaydetti.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

blank
Berkay Doğan tarafından
21 Aralık, 2025 13:02 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

Osmanlı’dan Safranbolu’ya Abkâme Mirası

Safranbolu’da, yaklaşık iki bin yıllık bir mutfak tekniği yeniden gün yüzüne çıkarıldı.

Uzman Sanat Tarihçi Esra Oğuzkağan Özkan ile Yüksek Mimar İbrahim Canbulat, II. Ulusal Tarihte Safranbolu Sempozyumu’nda sundukları bildiride, “Osmanlı’dan Safranbolu’ya Uzanan Bir Miras: 15. Yüzyıl Geleneğiyle Kaplarda Üretilen Sirkeler” başlığı altında Abkâme geleneğini anlattı.

Sunumda, Osmanlı mutfağında önemli bir yere sahip olan Abkâme’nin yalnızca bir sirke türü olmadığı, aynı zamanda köklü bir fermentasyon ve aroma tekniği olduğu vurgulandı. Haber Sitemizin Yazı İşleri Müdürü ve Uzman Sanat Tarihçi Esra Oğuzkağan Özkan, Abkâme’nin tarihsel serüvenine ilişkin şu ifadeleri kullandı:

“Abkâme, yüzlerce yıldır adı aynı kalan fakat her çağda yeni bir anlam kazanan bir fermente sıvıdır. Sadece bir sirke çeşidi değil; hem ekşilik hem aroma taşıyan bir mutfak tekniğidir. Şirvânî’nin ‘Bu karışım tatlı ile ekşinin ustalıkla bir araya getirilmesidir’ sözü, Abkâme’nin tarih boyunca geçirdiği dönüşümü tek başına özetler.”

Özkan, Şirvânî’nin tarifinde Abkâme’nin küflenmiş ekmek unu, sirke ve tarçın, karanfil, safran gibi aromatik baharatların bir araya getirilmesiyle hazırlandığını belirterek, karışımın yaklaşık kırk gün boyunca güneş gören bir ortamda, üstü açık şekilde bekletildiğini ifade etti.

Abkâme’nin yalnızca ekşilik veren bir unsur olmadığını vurgulayan Özkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Burada özellikle vurgulamak isterim: Abkâme yalnızca sirke değildir; içindeki baharat karışımının kokusunu ve tadını yemeğe taşıyan aromatik bir sıvıdır. Bu yönüyle Osmanlı mutfağında sıradan bir ekşilikten çok daha fazlasını ifade eder.”

Sunumda, Safranbolu’da günümüzde bazı üreticilerin sirkeyi aynı küp ya da fıçıda yıllarca olgunlaştırmasının, Şirvânî’nin açık fermentasyon tekniğiyle benzerlik taşıdığına dikkat çekildi. Küp ve meşe fıçılarda oluşan doğal mikrofloranın, sirkenin tadını yumuşattığı ve aromayı derinleştirdiği belirtildi.

Yüksek Mimar İbrahim Canbulat’ın, sekiz yıldır aynı küpte olgunlaştırdığı Safranbolu sirkesiyle, Şirvânî’nin yöntemlerine uygun olarak Abkâme hazırladığı aktarılan bildiride, bu uygulamanın yalnızca teorik bir bilgi değil, yaşayan bir mutfak geleneği olduğu ifade edildi.

Özkan, Abkâme’nin tarihsel önemini şu sözlerle özetledi:

“Tarifler değişebilir, malzemeler dönüşebilir; ama tekniklerin taşıdığı kültürel hafıza kolay kolay kaybolmaz. Abkâme de tam olarak böyledir. Sasanîlerin pişirme tekniği, Abbasîlerin tat–denge anlayışı ve Osmanlı’nın aromatik fermentasyonu bugün Safranbolu’nun küp ve meşe fıçısı sirkelerinde yankı bulur.” Sunumda, Abkâme’nin Sasanîlerden günümüze uzanan yaklaşık iki bin yıllık bir tekniğin Safranbolu’da hâlâ yaşatılan son miraslarından biri olduğu vurgulandı. Oturumun sonunda ise Canbulat'ın hazırladığı Abkâme tadımları katılımcılara tek tek ikram edildi.

Haber videosu için TIKLAYINIZ!

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.