Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
23 Ocak, 2024 11:26 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 4dk
Yorum Sayısı: 0

Emre Belözoğlu’nun avukatı Mosturoğlu: “Paraları fazla fazla alanların yanına kar kalmayacak”

“Fatih Terim Fonu” olayında Emre Belözoğlu ve kuzeni Volkan Bahçekapılı’nın Avukatı Şekip Mosturoğlu, geçtiğimiz günlerde görülen 2’nci duruşmayı değerlendirerek, “Çelişkinin artık giderilmesi gerekiyor. WhatsApp’taki diyaloglar yardım eden veya suç işlendiğini bilen çok kişi olduğunu gösteriyor. Tanık 2 kişi, 14 Mart’ta Erzan’ın kendilerine her şeyi anlattığını anlatıyor, bildirseler Emre Belözoğlu sistemde olmayacaktı. Maç trafiğiyle ilgili duruşmaya gelemedi, SEGBİS ile Ankara’da ifade versin diye teklifte bulunduk, ‘Yok, bizzat gelip ifade vereceğim’ dedi. Bir dahaki duruşmaya kesin gelecek, onların anlatacakları belki davaya yön verecek, bu paraları fazla fazla alanların yanına kar kalmayacak” dedi.

Yüksek karlı fon vaadiyle Fatih Terim gibi isimlerin de bu fona dahil olduğunu söyleyerek Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan gibi ünlü futbolcuların da aralarında bulunduğu kişileri milyonlarca dolandırdığı iddia edilen Denizbank Levent Şubesi eski Müdürü Seçil Erzan geçtiğimiz günlerde ikinci kez hakim karşısına çıkmıştı. 12 Ocak’taki duruşmaya uzayan saatlerin ardından 15 Ocak’ta devam edilirken tanıkların dinlenmesi ve Erzan’ın ifadelerinin ardından duruşma 8 Mart tarihine ertelendi. Davada Emre Belözoğlu ve kuzeni Volkan Bahçekapılı’nın avukatlığını yürüten Avukat Şekip Mosturoğlu da süreci İhlas Haber Ajansı muhabirine değerlendirdi. Mosturoğlu, duruşmaya gelemeyen kişilerin anlatacaklarının davaya yön verebileceğini ifade ederken tutarsızlıkların sürdüğüne dikkat çekti. “Çelişkinin artık bir şekilde giderilmesi gerekiyor” Davadaki son gelişmeleri değerlendiren Emre Belözoğlu ve kuzeni Volkan Bahçekapılı’nın Avukatı Şekip Mosturoğlu, “Emre Belözoğlu’nun fon adı altında yatırdığı paranın kimlere, ne şekilde dağıldığını anladık. İlk defa bu duruşmada açık açık banka müdürü olmasa bu işlemin kendisiyle yapılmayacağını söyledi. Emre Belözoğlu ile ilgili çok net olarak ‘Bu sistemin tek mağduru odur’ dedi. Tatmin olmadığım konular da var, mahkeme de bence olmadı. Büyük ölçüde çelişen sayılar, kişiler, yer ve zaman belirtti. Hatta mahkeme başkanını da sinirlendirdi, başkan da bunun yazılı olarak verilmesi gerektiğini söyledi, bir dahaki duruşmaya yine vereceğini söyledi. Duruşmanın sonunda tutuklu banka müdürünün avukatı bence enteresan bir savunma yaptı. Çok geniş kapsamlı bir tanık listesi verdi. Uzayacağa benziyor çünkü her duruşmada yeniden sanıklar olayı genişleterek, ilk ifadelerini değiştirerek açıklamalarda bulunuyorlar. Seçil Erzan’ın ilk ifadesinde bankanın hiç sorumluluğu yok, 2‘nci ifadesinde tek sorumlu banka, 3’üncü ifadesinde banka hiç yok, son duruşmalarda yine banka sorumlu. Bu çelişkinin artık bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Elinde not olmadığı için onu da şöyle izah ediyor; ’Konuyla ilgili defterlerime, belgelerime banka tarafından el kondu, bende yok’ diyor. Mahkeme onların da celbini istedi. Paranın dağılımını söylüyor, 1 saat sonra başka bir ifade sırasında değiştiriyor. İlk duruşmada kendisiyle bu eyleme katıldıkları için yargılanan kişilerle ilgili daha pozitifti, aklayıcı konuşuyordu şimdi çok daha suçlayıcı konuştu. Onların da sorumluluğunun kendisi kadar olduğunu söyledi. Tutuklu banka müdürü ‘Beni ilk bankaya davet ettiklerinde, banka kendi sorumluluğu içerisinde mağdurların mağduriyetini gidereceğini söyledi’, mağdurların mağduriyeti giderildiğinde banka hiçbir hukuki süreç yaşatmadan tutuklu banka müdürü normal hayatına devam edecekti diye düşünüyordu herhalde kendisi ‘Ben buna güvenerek onların istediği yönde, gerçek olmayan bir ifade verdim’ gibi bir şey anlatıyor. Nasıl güvenmiş, anlayamadım ama bir pazarlık yapacak durumu yok zaten ceza davaları açılmış, iddianameler düzenlenmiş, hukuk davaları devam ediyor. Bu saatten sonra zaten banka onunla pazarlık yapacak bir durumda olamaz, olsa da bankaya bir faydası olamaz” şeklinde konuştu. "Mesajlar suç işlendiğini bilen çok sayıda kişi olduğunu bize gösteriyor" Seçil Erzan’ın telefonunda yer alan mesajlarla ilgili konuşan Avukat Mosturoğlu, "Çözülen Whatsapp mesajlarındaki diyaloglar aslında bu suçun işlenmesi kapsamında yardım eden, iştirak eden veya suç işlendiğini bilen çok sayıda kişi olduğunu bize gösteriyor. Mahkemeden talepte bulundum, duruşmadaki sorgu tutanakları, Whatsapp mesajları, sanıkların Whatsapp mesajlarındaki ifadeleri bir araya getirilip savcılığa yeni bir iddianame hazırlanması konusunda suç duyurusunda bulunsun dedim, mahkeme taraflar yapabilir dedi, biz de yapabiliriz. Whatsapp mesajlaşmasında adı olan, tanık olarak dinlenilen 2 kişi, 14 Mart’ta Seçil Erzan’ın kendilerine her şeyi anlattığını, itirafta bulunduğunu, bunun bir fon olmadığını, sistemin nasıl çalıştığını anlatıyor. Müvekkilim Emre Belözoğlu sisteme 17’sinde dahil ediliyor. Bu kişiler emniyete veya bankanın üst yetkililerine bu suç işlendiğini bildirseler, ceza kanunumuzda işlenen bir suçu bildirmemek de suç, Emre Belözoğlu bu istemde olmayacaktı. 4 milyon 200 bin dolar zararı olmayacaktı, bu tanıklar açısından orada çok normalmiş gibi anlatılan bir durum. Aylarca süren inanılmaz olaylar olmuş bu banka şubesinde ve şubede hiç kimse bunu görmemiş, duymamış çalışanlar da öyle ki mahkeme bütün çalışanların isimlerini istedi, muhtemelen onları da dinleyecek. Tabi bunlar bankanın şu an çalışan insanları, banka aleyhine ifade vermek istemeyeceklerdir muhtemelen. Bu kadar ciddi, Türkiye’nin önemli bir bankasında yaşanan böyle bir olayın anlaşılamaması veya duyulmaması konusunu kabul edemiyorum. Burada en kritik delillerden bir tanesi; kamera görüntüleri, günler sonra savcılığa teslim edildi ve bir bölümünün içeriği yok. Emre Belözoğlu günlerce gitmiş oraya, diğer mağdurlar anlatıyorlar, parayı bankada vermişler. Paranın verildiği orada da kameralar var ama onların hiçbir tanesinin görüntüsü yok. Bu dahi aslında kuşku uyandırıyor ki bununla ilgili bir soruşturma var, delillerin karartılmasıyla ilgili bakalım" dedi. "Bir dahaki duruşmaya kesin gelecek, onların anlatacakları belki davaya yön verecek" Emre Belözoğlu’nun duruşmaya gelememesine yönelik konuşan Mosturoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Emre’nin maç trafiğiyle ilgili gelemedi, yine bir trafik sıkıntısı çıkabilir çünkü cumaya duruşma, daha lig takvimi açıklanmadı. Bu sefer gelecek, kesin gelecek. O da gelmeyi çok istiyor, hatta bir ara biz ona SEGBİS imkanıyla Ankara’da ifade versin diye teklifte bulunduk, ‘Yok, ben bizzat gelip ifade vereceğim’ dedi. Bir dahaki duruşmaya gelecek, onların mağduriyeti, anlatacakları belki davaya yön, şekil verecektir. Süren soruşturmalar var, o soruşturmalar bu dosyayı başka bir boyuta taşıyacak. Atıyorum; tefecilikle, bu fazla para alanlarla ilgili orada muhtemelen MASAK araştırması var. Delillerin karartılmasıyla ilgili bir dosya var, banka müdürünün darp edilmesi, alıkoyulmasıyla ilgili bir dosya var. Onun için sadece bu davaya odaklanıp çok büyük beklentiye girmemek gerekiyor. Bu paraları fazla fazla alanların yanına kar kalmayacaktır. Erzan, bazen çok profesyonel bir bankacı, bazen sıradan, sokaktaki bir insan ve bu anlattıkları büyük çelişki oluşturuyor. Aldığı paralarla ilgili belge düzeninde birtakım sıkıntılar var ama verdiği paralarda mesela olmaması gerekir diye düşünüyorsunuz. Tahmin ediyorum önümüzdeki duruşmalarda daha ayağı yere basan, anlaşılabilir, daha kabul edilebilir savunmalar yapacak. Bugün para nerede sorusu sorulduğunda o da salona dönüp ‘Para nerede’ diye soruyor”(İHA)
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Fikret Gökçe tarafından
13 Eylül, 2025 17:21 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

BUGÜN GÜNLERDEN ” SAKARYA” …


13 Eylül 2025

13 Eylül 1921’de kazanılan Sakarya Zaferi’nin hemen ardından, 14/15 Eylül gecesi, Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa ile Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa, Edirne ve Kozan Milletvekilleri sıfatıyla Büyük Millet Meclisi Reisliği’ne cepheden telgrafla şu öneriyi gönderdiler:

“Bizzat muharebe meydanındaki tedabiriyle muzafferiyetin amil ve müessiri olmuş Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine müşirlik rütbesi ile gazilik ünvanı tevcihini teklif ve istirham ederiz. Büyük Millet Meclisi’nin bu teveccühünün milletimiz tarafından doğrudan doğruya bütün orduya müteveccih bir eser-i takdir ve taltif olacağı kanaatinde bulunduğumuzu arz eyleriz.”

Bunun üzerine Büyük Millet Meclisi 19 Eylül 1921 günü çıkardığı 153 sayılı kanunla, Büyük Önder Mustafa Kemal’e mareşallik ve gazilik ünvanı verdi.

ATATÜRK”E VE ASKERE KARŞI DUYULAN RAHATSIZLIK

20 Aralık 2003 tarihli Milliyet Gazetesi, TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev KUTLU’nun, 20 Aralık 2003 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan açıklamasında “ Atatürk’ün mareşal üniformalı resmi sivil meclise hiç yakışmıyor, akşama kadar Muhafız Taburu’ndaki askerlerin sofra duasından ve söyledikleri marşlardan rahatsız oluyorum, kendimi kışlada zannediyorum” dediğini yazıyordu.

Sayın vekil bilmeliydi ki; Atatürk’e mareşallik rütbesiyle gazilik ünvanını kendisinin de içinde bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Yüce Meclis kanunla vermiştir. Polatlı’ya kadar gelen Yunan Ordusu’yla 23 Ağustos 1921’de başlayan ve 22 gün, 22 gece süren Sakarya Savaşı’nın 13 Eylül’de zaferle sonuçlanmasından sonra, TBMM’nin 19 Eylül 1921’de verdiği bu rütbe ve unvan, aynı zamanda Büyük Türk Milleti’nin Yüce Atatürk’e bir şükran ifadesidir. Bilindiği gibi bu tarih, yurdun her yöresinde GAZİLER GÜNÜ olarak kutlanmaktadır.

Yapılan bu açıklama sonrası hem TBMM Muhafız Taburu Meclis'ten çıkarılmış, hem de o muhteşem tablo kaldırılmıştı. Ben de, 30 Ocak 2010 tarihinde yayımlanan bir makalemde " Gözünüz aydın! İsteğiniz yerine geldi. Bundan böyle rahatsız olmayacaksınız " diye yazmıştım.

ATATÜRK’ün tablosunun kaldırılmasının kamuoyunda yarattığı rahatsızlık üzerine TBMM İdare Amiri, Çorum Miletvekili, eski HAK-İŞ Konfederasyonu Başkanı Salim USLU “ Biz kaldırmadık ki, depoya koyduk “ diyebilmişti.

O Tabur, “hababam taburu” değildi Sayın Vekil. Büyük Atatürk’ün direktifiyle Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na bağlı önce bir takım olarak teşkil edilmişti. Sadece Meclisin korunmasında değil, İstiklal Savaşı’nda da, İkinci İnönü Zaferi’nin kazanılmasında büyük katkıları olmuştu. Belki siz anımsamakta güçlük çekersiniz, ben anlatayım; 23 Mart 1921’de Yunanlılar Bilecik, Uşak ve İnönü’deki Metris Tepe’yi ele geçirmişti. Bu endişe verici gelişme üzerine Meclis Muhafız Taburu’da cepheye gönderildi. Kanlı muharebelerden sonra Yunan Ordusu mevzilerini terk ederek, 1 Nisan’da Bursa’ya çekilmek zorunda kaldı. İkinci İnönü Zaferi böyle kazanılmıştı.

Askere duyulan bu rahatsızlık bununla da kalmadı. 22. Dönemden milletvekili arkadaşınız Resul TOSUN’da; " Meclisin hemen karşısındaki Genel Kurmay Başkanlığını, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığını, Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı;nı da kaldıralım. Hatta az yukarıdaki Harp Okulu’nu da çıkaralım oradan. Ankara dışına taşıyalım " diyordu.

Bu istek te gerçekleşiyor. Birkaç yıldır bu komutanlıkların AYYILDIZ PROJESİ adıyla Etimesgut’ta bir alana taşınması çalışmaları yapılıyor.

Bu konuda benim farklı bir düşüncem var. Dilerseniz, komutanlık binaları için meşhur “Zir Vadisi” uygun olabilir örneğin., Hani “darbe” için toprak altına saklanan silahların bulunduğu o meşhur yer…Yok, yok en iyisi Samsun yolunun uzak bir noktasına taşıyalım. Belki bir 19 Mayıs sabahı o taraftan yine bir güneş doğabilir…

Sonra boşalan bu tarihi komutanlık binalarının boşalan arazısini özelleştirme kapsamına alalım. Yerlerine lüks siteler veya yabancı marka mağazalarıyla dolu, alışveriş merkezleri yaparız. İyi para eder.

Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.