Direksiyon başında rahatsızlanınca zincirleme trafik kazasına sebep olan sürücü yaralandı
Bilecik'te direksiyon başında rahatsızlanan ve zincirleme trafik kazasına sebep olan sürücü yaralandı.
Alınan bilgilere göre; Beşiktaş Mahallesi İpek Sokak üzerinde seyir halindeki 11 AAT 806 otomobil araç sürücü İbrahim A., bir anda direksiyon başında rahatsızlandı. Kontrolden çıkan araç ilk olarak park halindeki 43 UN 081 plakalı araca arkadan çarpıp önüne katarak 20 metre sürükledi. Araç ardından park halindeki 11 AJ 493 plakada araca da çarparak, bir evin bahçe duvarına çarparak durabildi. Kazada 11 AAT 806 otomobil araç sürücü İbrahim A. yaralandı. Yaralı Bilecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi altına alınırken, polis kazayla ilgili inceleme başlattı.(İHA)
AT KİMDİR, İT KİMDİR, İZ BELLİ DEĞİL, MASKELER TAKILMIŞ YÜZ BELLİ DEĞIL..!
Hiç bir dönemde at izi it izine bu kadar karışmamıştı!
Bak, ülkücü, milliyetçi kimliği taşıdığını iddia eden değerli kardeşim. Sende bak, kendini Atatürk milliyetçisi, Kemalist, Cumhuriyetçi, Sosyal Demokrat… olarak tanımlayan sevgili kardeşim; siz menfaatlerinizin peşinde koşarken, yada gaflet uykunuzda iken birileri harıl harıl çalışıyor. Kimliğin yok ediliyor! Milli değerlerin, ahlakın örseleniyor. Demografik yapın bile değiştirildi. Eğitim sistemin, tarımın, üretimin ne halde görmüyor musun? Dünyanın en bereketli topraklarında açlık ve yoksulluk çekiyorsun! Gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa'da birinci, dünyada ilk sıralardasın. Paran pula döndü. En büyük bank notunla bir çorba bile içemiyorsun. Dilinden başladılar farkında bile değilsin! Şimdi sırada ne var? Biliyor musun? Hiç zannetmiyorum. Çünkü derin uykudasın! Yada kişisel menfaatlerin ülke menfaatlerinin önüne geçmiş.
Bu aziz millet bunları da gördü. Kimleri mi? Siyasetin Bukalamunlarını, Siyasetin Yüzkaralarını, Omurgasız Siyasetçileri, Kapıya Bağlananları, Kraldan çok Kralcıları.. Yazıklar olsun! Çocuklarınızın, torunlarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz?
Bir milleti meydana getiren en önemli değerler şöyle sıralanıyor; Dil birliği, Kültür birliği,Tarih birliği, Vatan birliği, Ahlak birliği, Örf ve adet birliği, Din birliği. Görüldüğü gibi ilk sırada dil birliği yer alıyor. İngiltere'de ilkokul 1. sınıftan, üniversite son sınıfa kadar okuyan çocukların ders kitapları 72 bin kelime ile yazılıyor. Bu rakam Japonya'da 42 bin, İtalya'da 30 küsür bin kelime. Bu rakam; Atatürk'ün ifadesiyle, "Çağdaş medeniyet seviyesine yükselmek" zorunda olan Türkiye'de 7 bin ile 10 bin kelime arasında değişiyor. 10 bin olduğunu kabul edelim. Bizim çocuklarımız bu 10 bin kelimenin yüzde 10'uyla düşünüp konuşuyorlar. Bu bir sokak Türkçesi. Yani; gittim, geldim, baktım, gördüm, acıktım, güldüm, ağladım, kızdım kelimeleriyle konuşuyorlar. Üniversite son sınıfa gelen bir öğrenci de bu kelimelerle konuşuyor. Ne acıdır ki, üniversite son sınıfa gelen çocuklarımız bizden önceki neslin edebiyatını okuyamıyor. Neden? Dilleri zenginleşmediği için de ondan. Anne babaların ve eğitim sistemimizin en büyük vazifesi; çocuklarımıza zengin bir Türkçeyi öğretmekten geçiyor. Hangi ana baba ile, hangi eğitim sistemiyle yapacaksın bunu? Orta okul, lise çağındaki gençlerin konuşmalarına hiç şahit oldunuz mu? Kızlar bile ağza alınmayacak küfürleri uluorta sarfediyorlar. Ahlak ülkenin en büyük sorunu olmuş.
Konfiçyus'a sormuşlar. "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu? Büyük düşünür şöyle yanıtlamış. "Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dil düzensiz olursa, sözler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler doğru yapılmaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, adetler ve kültür bozulur. Adetler ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, İşin nereye varacağını bilemez. İşte bunun için hiçbir şey dil kadar önemli değildir." Oktay Sinanoğlu, "Türkçe giderse Türkiye gider" diyor ve ekliyor; "Önümüzde iki yol var. Ya uyanıp dilimizi koruyacağız. Yada iki nesil sonra, Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz. Seçim sizin" Bizim dilimiz muhteşem bir dildir. Ne mutlu bu dille konuşan canlara, ne mutlu bu dille sevişen gönüllere, ne mutlu bu dille düşünen beyinlere…
Vatanına, Cumhuriyetine, Kimliğine, Diline, Bayrağına, Toprağına, Milli değerlerine Sahip çıkmaz, seyirci kalır, gaflet uykusundan uyanmazsan, senin kişisel menfaatlerin ülke menfaatlerinin önüne geçerse, yakındır yok oluşun. Milliyetçilik sözkonusu olduğunda mangalda kül bırakmayanlar neredesiniz? Bu mu sizin milliyetçiliğiniz? Pabucumun milliyetçileri, Tatlı su milliyetçileri, Menfaat milliyetçileri, Sahte Atatürkçüler, Sahte Cumhuriyetçiler, Sahte Demokratlar, Sahte Kemalistler… Şehitlerimizin kemiklerini sızlatanlar… Yazıklar olsun size !
1982 Anayasasında ifadesini bulan Atatürk'ün anladığı ve benimsediği Türk milliyetçiliği, bölücü ve dağıtıcı olmayıp, hatta ırk, mezhep ve sınıf farklılıklarını bile milli birlik ve beraberlik duygusu içinde eriten, bütün vatandaşları kaynaştıran ve bütünleştiren bir milliyetçilik anlayışıdır. 1982 Anayasasında Atatürk milliyetçiliği 2. Madde gerekçesine göre; "Türkiye Cumhuriyeti her şeyden önce Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, yani bütün fertlerinin kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, diğer bir deyişle, milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisinde yaşayan bir toplumdur.
Planlı bir şekilde, kurnazca, ustaca, sabırla, yavaş yavaş zehirlendik, özümüzden, değerlerimizden koparıldık. Bunun tek bir panzehiri var! O da Atatürk Milliyetçiliğidir.
Günümüz siyaseti artık ideolojik temelli değil. Hangi siyasi oluşumun, hangi ideolojiye sahip olduğunu söylemek çok zor. İdeolojik temeller üzerine siyaset yapan partiler maalesef geçmişte kaldı. Şimdi, geçerli tek bir şey var. O'da menfaat!
İlkeli ve dürüst siyasetçilerin, bireysel menfaatlerini değil, ülke menfaatlerini gözeten yönetimlerin iş başına gelmesi özlemiyle…
Derdi, davası, sevdası Vatan, Bayrak ve Millet olan herkese selam olsun. Vatan, millet uğruna can veren aziz şehitlerimize rahmet olsun, dua ve saygı ile…