Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘Türkiye yerli gazını kullanmaya başlayacak’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “20 Nisan'da Karadeniz gazı devreye girecek. Karadeniz gazının ateşini Filyos'ta yakacağız. Sonra da Türkiye yerli gazını kullanmaya başlayacak” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 TV, 360 ve tv4 ortak yayınında gazetecilerin sorularını cevapladı.
Köy evlerini bir kısmını bayrama yetiştirmenin gayreti içinde olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem bölgelerinde konteyner kentler kurduklarını, prefabrik konutlar yaptıklarını söyledi. Erdoğan, prefabrik konutlarla adeta yeni yeni şehirler oluşturulduğunu belirterek, geçtiğimiz hafta İslâhiye ve Nur Dağı'nı ziyaret ettiğini hatırlattı. Erdoğan, imkanların seferber edildiğini, NATO'nun gönderdiği çadırların önem taşıdığını belirtti.
Bunların alışılmış çadırlar olmadığını belirten Erdoğan, “Benzer bir çadır sistemi İsveç'in var. Bundan sonraki dönemde seçimden sonra gerek Kızılay gerek AFAD bu çadırların projelerini alıp ülkemizde üretsinler istiyorum. Hayatı süratle normalleştirmek için insanlarımızın temel ihtiyaçlarını eksiksiz tamamlamamız gerekiyor, barınma ve beslenme büyük önem teşkil ediyor. Ara karar aldık bu kararla online sisteme geçelim yurtlarımızı boşaltıp depremzedelerimizi bu yurtlarda misafir edelim istedik” dedi.
Yüksek kira uygulaması yapanların hesabının yargı vasıtasıyla sorulacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bizim için şu an önemli olan can. Kentsel dönüşüm ile ilgili sözümüz var bu dönüşümü yerine getirdiğimizde biz tekrar sizleri yerlerinize alacağız diyoruz. Seçimi hayırlısıyla atlatalım bundan sonraki dönemde Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla burada yasal düzenlemelerle yerel yönetimlerle merkezi yönetimin bir görev dağılımına gitmesi şart. Bu görev dağılımına gitmedikten sonra yerel yönetimlerde farklı yaklaşımlar meydana geliyor. Mimar ve Mühendisler Odası ile ilgili atacağımız adımlar var. Bunların elinde olan yetkiler bir çok yerde olumsuz şekilde kullanıyor. Belediye, çevre şehircilik burada yük paylaşımı yapsın, bu tür yanlışlara fırsat vermesin. TOKİ inşaatında dikkat çeken zemin etütleri. Bu inceleme bitmeden hiçbir proje başlamaz” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun seccade üzerindeki fotoğrafının sorulması üzerine şöyle konuştu,
“Seccadenin üzerinde ayakkabı ile basılıp basılmayacağı ilim, irfan hikmet işi. Adap, edep meselesidir. Bu farkında olmuş olmamış bizi ilgilendirmiyor. Benim halkım bunlara çok önem verir. Bizim medeniyetimizde seccade bir halı parçası, başörtüsüne diyor bez parçası. Sen kalkıp başörtüsüne bez parçası diye yaklaşırsan bizim değerler silsilesinde bizim kutsalımızdır. Mahremiyetin ifadesidir. Bunu bu şekilde diyen Kur'an-ı Kerim için kağıt parçası der. Aynı şekilde cami taş tuğla parçası, ekmek hamur parçası değildir. Cennet annelerin ayakları altındadır, hadisi yanlış söylüyor. Erbakan hocamızın özellikle ayetle ilgili yaptığı açıklamaları filan kalkıyor iftar sofrasında değişik şekilde anlatıyor. Manevi değerlere hassasiyeti olmayanın seccadede de gözü olmaz. Vatandaşlarım bu fotoğrafları iyice belleğine kazısın bu CHP zihniyetinin ne olduğunu gayet net ortaya koyan bir fotoğraf bu. Bu fotoğraflardan sonra inanıyorum ki seccadenin de kıymeti anlaşılacaktır.
Bu kadar cesurca bu ifadeleri kullananların bekledikleri şey bu seçimi kazanacağız, bu seçimi kazandıktan sonra yargıda kendilerine göre reformlar yapacaklarını, bu ülkenin hukuk devleti olduğunu kabullenmiyorlar bu anayasayı da değiştirecek güce sahip olacağız. Bu güce sahip olacağımıza göre daha önce Öcalan ile ilgili verilen kararı bir kenara koyarız, Edirne'dekinin de aldığı cezayı bir kenara koyarız, teröristleri de çıkarırız. Bu ülke hukuk devleti değil. Selo'nun Diyarbakır'da attığı adımla 51 Kürt vatandaşımızın ölümüne neden olması Kürt kardeşlerimin gözünden kaçıyor. Daha sonra Selo içeri girdi, aldığı ceza ortada. Nereden bakarsan bak 5 yıla mahkum oldu. Ne kadar cesurane Bay bay Kemal bunları çıkaracağız diyor. Bu ülke onlarla ilgili böyle bir ceza verdi. Yargı verdi bu cezaları. Verilmiş olan cezaya rağmen sayın Kılıçdaroğlu hangi cesaretle bunları konuşuyor. Sen nasıl olur da yargı devletinde bunları konuşabilirsin. Yargıyı hiçe sayıp verilmiş cezalarla ilgili bunları konuşuyor. 14 Mayıs'ta bunlar beklediklerini bulamayacaklar. 14 Mayıs'ta benim milletim gerçek yargı olarak son sözü söyleyecek ve gerekli olan kararı verecek sonraki süreçte adalet tecelli ederek yolumuza devam edeceğiz.“
Bugüne kadar hiçbir CHP yöneticisinin PKK'yı, HDP''yi, PYD'yi eleştirmediğini söyleyen Erdoğan, ”Bunların bölücü emelleri ve insanımızın arasına düşmanlık sokmaya çalışan zehirli dili konusunda eleştirdiklerini gördünüz mü? Hayır. HDP'liler bunlara ağır hakaretler ettiklerinde bunlara karşı seslerinin çıktığını duydunuz mu, hayır. Aynı durum FETÖ için de geçerli, bunların hepsinin de ipi aynen. PKK ile FETÖ'nün aynı projenin farklı yüzleri olduğunu biliyoruz. CHP'nin de bir süredir yaşadığı dönüşümle bu projeye gönüllü yazıldığını anlıyoruz. Bu masanın etrafında oturan diğerleri nasıl böyle bir tabloyu içlerine dindirebiliyor işte onu anlamakta zorlanıyoruz. Ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz” dedi.
“Bay Bay Kemal'in HDP'den alacağı destek karşılığında yapacağı iş bu ülkeyi terör örgütlerinin ve onun siyasi ajandasının rotasına sokmaktır” diyen Erdoğan, ”Partisine gidip ziyaret edemedi. Meclisteki odalarında ziyaret etti. Kapalı kapılar arkasında ne konuşuldu çok önemli. Selahattin Demirtaş şu anda sadece tutuklu olarak bir süreci yaşıyor asıl hüküm giydiğinde o zaman bunları konuşmayacaklar. O hükmü giydiğinde bu kadar rahat edemeyecekler. Bunun takipçisiyiz. Dağdakiler bu açıklamaları hangi rehavet içinde yapıyorlar. Bunlar dağdaki teröristler. Bu beyanlarla toplum adeta bilgilendiriliyor Yanlış istikamette bilgilendiriliyor” diye konuştu.
LGBT'ye karşı Saadet Partisi'nin tepkisiz kalmasıyla ilgili soru üzerine ise Erdoğan, ”7'li masayı tarif etmekte zorlanıyoruz. Milliyetçiyim diyenler PKK ile HDP'den rahatsız olmuyorlar. Muhafazakarım diyenler sapkın adımlarla anılıyor sesleri çıkmıyor. Resmen teröristi, sapığı bir olmuş parmaklarının ucunda oynattıkları bir masada devleti, milleti dinamitlemeye çalışıyorlar. Geçmişte bir arada bulunduğumuz kişileri bu tablo içinde görmek bizi ciddi manada rahatsız ediyor.
Milletim ne PKK'nın peşine düşenlere ne sapkın akımların hamiliğine soyunanlara bu ülkeyi emanet etmez. Bizim önceliğimiz aile kurumunu, kadınlarımızın, erkeklerimizin onurunu, çocuklarımızın geleceğini korumaktır. Şu sapkın akımlar dediğimiz olaylara Oğuzhan beyin göz yumması mümkün değildi. Şu anda genel başkanın masanın etrafında bunlarla oturmasını hiçbir şekilde tarif etmek mümkün değil. Hiç birisinin bunlardan rahatsızlığı yok. Rahatsızlığı olsa çıkar konuşurlar. Bizim milli, yerli, dini değerlerimiz, özellikle kutsalımız aile yapımız buna müsaade etmez. Biz LGBT konusunda anayasaya düzenlemesi konusunda aileyi ön plana çıkardık. Biz Allah nasip ederse seçimlerden sonra gündeme getireceğimiz en önemli maddelerden biri aile olacaktır. Aile değerlerimizi sağlama çıkarmadığımızda aile yapımız her an tehdit içindedir. Terörle nasıl etkili mücadele yürütüyorsak, sapkın akımların toplumumuza dayatılmasıyla aynı şekilde mücadele edeceğiz, bundan taviz veremeyiz. Temel Bey'in nerede durduğunu herkes tam manasıyla bilmeyebilir. Şu anda Saadet Partisi içinde ciddi sıkıntılar var. Temel Bey'in Saadet Partisinde görev almadan önce ben Tayyip Erdoğan olarak gençlik kollarından tutunuz partinin MKYK ‘sına varana kadar görev almış biriyim. Temel Bey bu işin içinde yoktu bile” değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin yüzde 20 olan savunma sanayide yerlilik oranını yüzde 80'e çıkardıklarını hatırlatan Erdoğan, önümüzde 2, 3 hafta içinde biz Altay Tankının devreye alınmasını ve orduya teslimatının yapılacağını açıkladı. Erdoğan, “İHA'larımız, SİHA'larımız, Kızılımız çok büyük önem arz ediyor. Bunlar dünyada dikkat çekiyor. Bu adımları attık, bütün bu partinin söylem ve tercihleri ile Rahmetli Erbakan hocamızın aziz hatırasını çiğniyor. Hocamızın manevi mirası tek bir partinin çatısı altına sığdırılamayacak kadar büyüktür. Bay bay kemal hedefine ulaşmak için kime ne söylemesi gerekiyorsa söylüyor, kime ne taahhütte bulunması gerekiyorsa bulunuyor. Bir gün terör örgütünün partisini ziyaret edip özerklik edebiyatı yapıp ertesi gün milliyetçilik rolüne bürünüyor. Bir gün muhafazakar takıp diğer sapkınların rolüne ortak oluyor. Hocamızın mahkumiyeti ile ilgili bazı adımların atılmasında da aktif rol oynadılar. Ben inanıyorum ki aklıselim sahibi benim milletim bu terör örgütü beslemelerine 14 Mayıs'ta gereken cevabı verecek, milletimiz şöyle huzur içinde rahat bir nefes alacaktır diye düşünüyorum” dedi.
6'lı masayı eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan , ”7'li masa adaylarını bile ortak kararla çıkaramadı, bir sürü kavga gürültü yaşandı. Masanın aldığı tek ortak karar var. Eskiye dönmek. Gerisinde irade ve altyapı olmayan öylesine söylenmiş bir karar. 6'lı masanın her şeyi yalan dolan. Hanımefendi hatırlayın başbakan olacağım diye ortada gezinip durdu. Başkan yardımcısı olmaya aday oldu. Güçlendirilmiş parlamenter sistem deyip milleti kandırdılar. Bunların derdi ülkeyi daha iyi bir yönetim sistemine kavuşturmak hiç olmadı. Siyasetçilik oynarken kendilerine makam dağıtıyorlar o kadar. Mevcut sistemin Cumhurbaşkanı yardımcılığını 17 mi olur, 7 mi olur, 77 mi olur bilmiyoruz oraya çıkarma noktasına geldiler. Benim bir cumhurbaşkanı yardımcılığıma tahammül edememişti. 2 olur, 3 olur ama biz kuru sıkı atmayız. Devlet adamıyız. Devlet yönetiyoruz. Sadece ülkemiz sınırları içinde kalmadık tüm dünyada kabul gördük. Ben bu görevi aldığım zaman bizim kabinedeki sayı 35'di. Bu 35 sayısı fazla dedim. Bu masanın etrafında olanlardan şu anda yanımda olanlar vardı. Onlar da çok iyi bilirler. O zaman bu sayıyı biz 15'e kadar düşürdük. Bununla beraber bunun nasıl yapılacağını gösterdik. 17- 18 tane kabinemde bakanım var. Gayet güzel yönetiyoruz. İlk adımları böyleyse ellerine fırsat geçtiğinde neler yapacaklarını siz düşünün” diye konuştu.
Önümüzdeki hafta içinde adayların yerlerini, konumlarını paylaşacaklarını söyleyen Erdoğan, bakanlar için adaylıkların genel olarak büyükşehirlerden olacağını bildirdi. Erdoğan, “YSK'ya verildikten sonra kim nerede hepsi ortaya çıkmış olacak. Kabinedeki arkadaşlarımızla ilgili çalışmalarımıza devam ediyoruz. Her an her şey değişebiliyor. Daha çok bakan arkadaşlarımızı istisnalar dışında büyükşehirlerde değerlendirmek. Partimize teveccühün yüksek olduğu aday adaylığı süreci yaşandı. 6 bin üzerinde başvuru aldık” dedi.
Milletvekili adayları arasında süpriz isimlerin olacağını açıklayan Erdoğan, “Bakanlarımız gibi başvuruya gerek olmaksızın sürpriz isimlerimiz mutlaka olacak. Yazar, çizer entelektüel isimler olacak. Listemizi YSK'ya verdiğimizde bu isimler paylaşılacak. Önümüzdeki dönemin kabinesini ve üst yönetimini şimdiden çalışmaya başladık. Meydanlarda vatandaşlarımla olmak benim bambaşka mutluluk. Hasbihal ettiğimde onların gözündeki heyecanını okuyorum. Depremzedelerimize olan saygımız nedeniyle seçim mitinglerini bayram sonrasına planladık. Ramazan ayı boyunca temel atma, açılış vesilesiyle vatandaşlarımızla bir araya geliyoruz. İstanbul'da olduğumuz günlerde ilçe programlarımıza katılıyoruz. Bu hafta sonu Pendik'te olacağız. Geçen Pazar mesela İstanbul- Bağcılar'da yaptığımız törende aldığım resmi rakamlar 60 bin üstündeydi. Siyasi hayatımda öğrendiğim meydanların dilinin yalan söylemeyeceği. Milletimden aldığım hissiyat 14 Mayıs inşallah Cumhur İttifakı'nın zaferiyle sonuçlanacaktır. Birileri küresel sistemin en önemli operasyon aygıtı haline dönüşen sosyal medyada oluşan algıya bakarak başka hayaller kuruyor olabilir bizim gördüğümüz ve hissettiğimiz tablo budur” açıklamasında bulundu.
Erdoğan, anketlerde hem Cumhurbaşkanı hem de mecliste açık ara önde olduklarını belirterek, ”Medyada dolaşıma sokulan rakamların anketle ilgisi olmadığını herkes çok iyi bilsin. Vaka bu. Şayet iş masa başı anketlere kalsa 21 yıldaki seçimleri CHP kazanırdı. Sandıkta kazanan hep biz olduk. Bize gelen raporlara göre hem Cumhurbaşkanlığında hem mecliste açık ara öndeyiz. Bu durum bizi rehavete sürüklemiyor. Farkı açmak için daha çok çalışacağız. Ben milletime güveniyorum, inanıyorum. Rabbim de bizleri mahcup etmeyecektir” ifadelerini kullandı.
Mescid- Aksa'ya yönelik saldırılarla ilgili de konuşan Erdoğan, şunları kaydetti,
“Hiçbir güvenlik kaygısı böylesine insanlık dışı bir müdahalenin açıklaması olamaz. Mescid-i Aksa'nın tarihi statüsü ve maneviyatına, Filistinlilerin inanç ve yaşam özgürlüğüne yönelik müdahale ve tehditler kesinlikle son bulmalıdır. Çocuklara yaptıkları zulme bakın İsrail tansiyonu artıracak, gerginliği artıracak adımlardan kesinlikle vazgeçmelidir. Bizim mabetlere yönelik bir saldırımız var mı? Bunlar maalesef her hal ve şartta Filistinli kardeşlerimizin yanında yer almaya biz devam edeceğiz. İsrail'in de bunu böyle bilmesi gerektiğini ifade etmek isterim.”
20 Nisan'da Karadeniz gazının devreye gireceğini açıklayan Erdoğan, ”Karadeniz gazının ateşini Filyos'ta yakacağız. Sonra da Türkiye yerli gazını kullanmaya başlayacak. Birileri rüyada kendini darı ambarında görürken bizim rüyalarımız büyük ve güçlü Türkiye, Türkiye Yüzyılı içindir. Bu proje uzun yıllara dayanan bir planlama ve strateji ile bu yolda yürüdük. Burada duracak değiliz, aramaya sondaj yapmaya devam edeceğiz. Daha milletimizle yürüyeceğimiz uzun bir yolumuz var. Yeni projelerimiz, yatırımlarımız olacak. Birilerinin hayallerinin bile ulaşamadığı nice şey gerçek olacak. Bizim gemilerimiz atamız Fatih gibi bir çağı açar inşallah bir çağı kapatır. 20 Nisan'da müjdemizi tüm milletimize vermiş olacağız” şeklinde konuştu.
Tüm dünyanın klasik ekonomi politikalarının karşılaşılan sorunlara çözüm getirmediği yaşayarak gördüğünü ifade eden Erdoğan, ”Biz kendimize yeni bir yol çizmiştik. Her kriz ekonomi modelimizin doğruluğunu teyit ediyor. Ekonomimiz son 10 çeyrektir kesintisiz büyüyor. Sanayi ve turizm gibi döviz getirici sektörlerimiz Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar güçlendi. Rekorlar kırdığımız diğer alan turizm sektörü oldu. Önümüzdeki dönem ekonomi politikalarımızı daha geliştirmek için önemli adımlar atıyoruz. Mehmet Şimşek kardeşimiz koordinasyonunda bir ekip bu doğrultuda çalışmalar yapıyor. Merkez Bankamız ve diğer birimlerimizde yürütülen çalışmalar var” açıklamasını yaptı.
Ülke genelinde Togg istasyonlarının kurulmaya devam ettiğini aktaran Erdoğan, ”Eşim bu araçtan çok memnun kaldı. Ayrıca bizim diğer makam otomobili çok huzurlu. Ülkemize hayırlı olsun. İlham Bey memnuniyetini ifade etti. O da çok güzel bir araç dedi” ifadelerini kullandı. (İHA)
6 yıllık boşanma davasının ardından evden tahliye edilen kadın çatıya sığındı
Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde, 6 yıl süren boşanma davasının sona ermesinin akabinde eşine ilişkin konuttan polis eşliğinde çıkartılan bayan, gidecek yeri olmadığı gerekçesiyle ömrünü birebir binanın çatı katında sürdürmeye başladı.
Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde, eski eşi T.A. tarafından hakkında tahliye davası açılan konutta oturmaya devam eden Sevda S.’nin aleyhine karar çıktı. Kararın akabinde üzerine icra memurları ve polis kümeleri meskene gelerek tahliye sürecini başlattı. Sevda S.’nin kapıyı açmaması üzerine çilingir yardımıyla kapı açılarak tahliye süreci tamamlandı. Sevda S. gidecek yeri olmadığını söyleyerek poşetlere doldurulan eşyalarını çatı katına ve merdiven boşluklarına yerleştirdi. Çatıda yaşamaya başladığını, buraya yatak koyarak geceleri uyuduğunu, komşularına giderek özel gereksinimlerini giderdiğini anlatan Sevda S., yaşadıklarını şöyle anlattı:
"6 yıldan beri süren bir mahkeme sürecimiz var. İftirayla boşanıldık. Hatta gidip imza bile atmadım. Beni iftirayla, yalancı şahitle boşadı. Gerisi aslı olmayan, iftiraya kurban gittim. Çocuklarımdan oldum, evimden oldum. Yuvamdan oldum. Sokakta kaldım. Görün perişanlığımı. Babamı kaybettim. 16 yıl oldu. Anne yok, baba yok. Annemi kaybettim. Kalp krizi geçirdi. Bir buçuk sene oldu. Annem bakıyordu bana 6 yıldan beri. Bir arada yaşıyorduk baba maaşıyla. Tazminat almadım. Nafaka alamadım. Hiçbir haktan sahip olamadım. Sıhhat meselelerim var. Kalpten ameliyat olacaktım. İcra yoluyla kapıya atıldım, baba topraklarına haciz koyuldu. Avukat masrafları bana yüklendi, mağdur oldum. Sokakta kaldım. Evet, akrabalarım var, köyüm var, etrafım var. Anlatmakla bitmez. O kadar çok akrabalarım, etrafım var. Fakat bu türlü bir günde düşünen dost olmuyormuş ya. Anasızlık, babasızlık bu türlü bir şey. Kimseye yük olmak istemiyorsun. Lakin sahip de çıkmıyorlar. Bana dört muhtarlık sahip çıkamadı."
"Beraber aldık o meskeni, fakat beni iftirayla dışarı attı"
Sevda S., boşanma süreciyle birlikte meskenin kendisine verilmediğini, bu durumu hâlâ kabullenemediğini lisana getirerek şunları söyledi:
"Evlilik bilgi içinde aldık bu konutu. Beraberken aldık. Ondan sonra boşanma kararı işte gelince bana dedi konuttan çıkacaksın dedi. Fakat ben boşanıp imza falan atmadım yani. Alavereyle, düzmeceyle işi yani bu noktaya getirdi. İftira attı, ispat edemedi. Hiçbir ispat, ispat yok elinde. Beni mağdur etti yani. Benim namusumla, onurumla oynadı ya. Bir bayanın ağzına baktı. Onun yüzünden ceza aldım. Başıma gelmeyen kalmadı. Bütün psikolojim gitti, çocuklarımdan oldum. Üç tane çocuğum var. Çöp poşetiyle çatılara eşyalarımı koydum. Merdiven boşluklarında. Ben de burada çatıda yatıyorum. Evet akraban var, etrafım var lakin sahip çıkan yok. Dayanak olan yok. Sormuyorlar bile başımıza kalır diye. Neredesin, ne yapıyorsun?"
"Ev bulmak problem değil, kirayı ödeyemiyorsan tekrar dışarıdasın"
Sağlık durumu nedeniyle çalışamadığını, geçimini sağlayamadığını belirten Sevda S., yalnızca başını sokacak bir yer istediğini belirtti. Sevda S., "Çözüm ’köye çık.’ Ben esasen çarşıda geçmiş çocukluğum. 25 yıllık evlilik hayatım. Ben tertibim meskenim yani evimden oldum. Sokakta kaldım. Mağdur oldum. O gün ameliyata gidecektim kalpten ameliyat olacaktım ya icra zoruyla kapıya atıldım. Evet çatıda yaşıyorum yalnızca diyorum. Burada kendi başıma kendimi idame etmeye çalışıyorum. Arkadaşlarıma işte gidiyorum. Affedersiniz özel gereksinimlerinizi karşılamak için kendi başıma ne yapacağımı bilemiyorum. Ruhsal olarak bittim."
"Yetim maaşı üç kardeşe bölündü, sıhhat sıkıntım var, çalışamıyorum"
Hastalıkları olduğunu anlatan Sevda S., "4 bin, 3 bin 700 işte 4 binde. 3 kız kardeşi alıyoruz. Onlar da mağdur. Onlar da kiradalar. Sıhhat meselem var. Böbreğimde dört tane kitlem var. Kalbimden ameliyat olacağım Bolu’da. Düzce’de tedavi görebilirim. Bunları da ispat edebilirim. Çalışamıyorum. Sıhhat meseleleri yüzünden çalışamıyorum. Yani mağdur oldum. Her türlü mağdur oldum. Ruhsal olarak zati bittim. Ne yapabilirim? Nereye gidebilirim? Yok yani çocuklarım düşman oldu. Çocuklarım da yok. Küçükler akıllara değmez bir şey de diyemiyorum. Onlar da onlara muhtaç diyorum. Okul okuyorlar. Lakin bir anne olarak ne olursa olsun çocuklarından takviye görmek istiyorsun" dedi.
"Sadece yardım, Allah isteği için"
Sevda S., konuşmasının sonunda maddi değil insani takviye istediğini vurgulayarak şöyle dedi:
"Kira dayanağı ya da ne bileyim maddi olarak bu maddiyata dökülsün diye istemiyorum, bu türlü bir şey yok yani maddi olarak bir şey yok. Yalnızca yardım Allah isteği için hayırlarını istiyorum. Ben konut bulma problem değil, dediğim üzere kirayı veremeyince konut yani yok. Yok. Sokakta kalıyorsun. Nereye gideceksin? Başına sokacak bir yerin yok. Ufak da olsa bir meskenin, kendini sokacak bir konutun olsun istiyorsun."
Kadın sığınma meskenini kabul etmedi
Öte yandan Aile ve Toplumsal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı yetkililer, Sevda S.’ye ulaşarak bayan sığınma konutunda kalması teklifinde bulundu. Fakat Sevda S., kiralık bir meskende yaşamak istediğini söyleyerek bu teklifi reddetti.