Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
22 Mart, 2024 04:36 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Cinayeti jandarmaya itiraf eden şüphelinin mimar Bartu’nun cenazesine katıldığı ortaya çıktı

Zonguldak’ta 32 yaşındaki iç mimar Bartu Can’ın kamp alanında silahla öldürülmüş halde bulunmasının ardından cinayeti jandarmaya giderek itiraf eden şüphelinin, genç mimarın cenazesine de katıldığı ortaya çıktı. Geçen 6 Mart günü adliyeye sevk edilen şüpheli M.Ö. adli kontrolle serbest bırakılırken, diğer cinayet şüphelisi Kenan Alagöz ise tutuklandı.
Geçen yıl 10 Eylül günü Karadeniz Ereğli ilçesine bağlı Yumurtalık Kayalıkları’nda arkadaşlarıyla kamp yapan 32 yaşındaki iç mimar Bartu Can, kamp alanının yakınında silahla öldürülmüş halde bulundu. Olaydan sonra İl ve İlçe Jandarma Komutanlığı7na bağlı ekipler, değişik tarihlerde 6 kişiyi gözaltına aldı. Ancak gözaltına alınanlar serbest bırakıldı.
Derinleştirilen soruşturmada kamp alanının yakınındaki karayolunu kullanan 22 bin 543 aracın plakası, bölgeye kurulan fotokapanlar, güvenlik kameraları, plaka tanıma sistemindeki datalar, HTS kayıtları inceleme altına alındı.
Olay günü Kenan Alagöz ile kamp alanının yakınına alkol içmek için geldiklerini söyleyen M.Ö., Bartu Can’ın ölü bulunması olayı ile ilgili jandarmaya giderek itirafta bulundu. Jandarmadaki itirafın ardından M.Ö. ve Kenan Alagöz ekipler tarafından gözaltına alındı. 6 Mart günü Kdz. Ereğli Adliyesi’ne sevk edilen Kenan Alagöz tutuklanarak cezaevine gönderildi. M.Ö. ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

"Tövbe Bismillah. Bu kim?" diye korkmuş
Alkole düşkünlüğü sebebiyle olay günü Kenan Alagöz ile alkol içmeye gittiklerini anlatan M.Ö., “Biz Yumurtalık Kayalıkları olarak bilinen yere geldiğimizde orada kamp yapan şahıslar ve araçları vardı. Bu şahısları tanımıyordum. 100 metre kadar ileriye giderek birlikte araç içerisinde alkol içmeye başladık. Gece 02.30’dan sonra alkolümüz kalmadığı için ayak ucumda bulunan çöpleri eğilerek toparlamaya başladım. O sırada kapının açılma sesini duydum. Kafamı kaldırdığımda sol arka kapısının açılarak bir erkek şahsın araca bindiğini gördüm. Bu şahsı tanımadığım için korktum ve ‘Tövbe Bismillah. Bu kim?’ dedim. Bu sırada Kenan Alagöz bir anda şaşkınlıkla araçtan indi. İsminin sonradan Bartu Can olduğunu öğrendiğim şahıs da bir anda araçtan indi” dedi.

"Aracın diğer tarafına geçecektim. Silah patlama sesi duydum"
Ne olduğunu anlayabilmek için aracın etrafından dolanmak istediğini söyleyen M.Ö., “Ne olduğunu görmek için aracın diğer tarafına geçecektim. Bu sırada silah patlama sesi duydum. Arkasından bir patlama sesi daha duydum. Diğer tarafa geçerek Kenan Alagöz’ün yanına vardığımda Bartu Can isimli şahsın yerde yatar vaziyette olduğunu gördüm. Kenan Alagöz’e baktığımda elinde tabanca vardı. Alagöz’e ‘Ne yaptın abi sen’ diye serzenişte bulundum. O anda bana cevap vermedi. Dondu kaldı. Bir süre sonra ‘Hadi hadi gidelim’ dedi. Kandilli mevkisine geldiğimizde Alagöz’e ‘Sen dua et adam inşallah ölmemiştir. Sen ne yaptın. Adamı neresinden vurdun?’ diye sordum. Bana hiçbir şekilde cevap vermedi. Sonra Kenan Alagöz’ü evine bıraktım” dedi.

"Abi sen ne yaptın" diye serzenişte bulunmuş
İfadesinde ertesi gün Kenan Alagöz’ün evine gittiğini ve Alagöz’ün korktuğunu ve titrediğini söyleyen M.Ö., “Kendisine ‘Abi sen ne yaptın. Neresinden vurdun. Öldü mü?’ diye sordum. Bana ‘Bende ne olduğunu bilmiyorum’ dedi. Aracını teslim ettim. Bir süre sonra akaryakıt istasyonunda karşılaştık. ‘Ne yapmayı düşünüyorsun’ diye sordum. Verdiği cevabı hatırlamıyorum. En son kendisini telefonla aradım. Ne yaptığını sordum. Cuma namazına gittiğini söyleyerek ‘Ben senin numaranı dahi sildim’ dedi. Bu son konuşmadan sonra başımıza gelen olaydan dolayı pişmanlık duydum ve bildiklerimi, yaşadığım olayı anlatmak üzere tüm samimiyetimle en doğru şekilde jandarmaya anlattım. Bu olayı bugüne kadar anlatmadığım için çok pişmanım. Bu olayın faili Kenan Alagöz’dür” dedi.

Babasını tanıdığı için cenazesine katılmış
Babasını tanıdığı için Bartu Can’ın cenazesine de katıldığını söyleyen M.Ö., “Benim Bartu’nun cenazesine katıldığım doğrudur. Ben şahsın babasını belediyeye nikah memuru olması sebebiyle tanırım. Cenaze törenine katılmamızın sebebi de budur. Ben aracın sol tarafına dolaşıp Bartu’yu yerde gördüğümde Bartu ile Kenan arasında tahmini 2-3 metre mesafe bulunuyordu. Ben kesinlikle Kenan’ın Bartu’ya ateş ettiği anı görmedim. Fakat Kenan’ın elinde silah olduğunu net bir şekilde gördüm. Bartu’yu ben öldürmedim. Öldürülmesine yardım etmedim” ifadelerine yer verdi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
İlyas Erbay tarafından
29 Temmuz, 2025 14:09 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 4dk
Yorum Sayısı: 0

“SEBEB OLANLAR KEBEB OLSUN !”

Başlıktaki bu söz Yörük Ramazan Kıvrak'ın bedduası. "Orman yangınlarına bilerek, kasten SEBEB olanlar KEBEB olsun" diyor.
Orman yangınları son yıllarda neden bu kadar artış gösterdi?
Yüzyıllardır yanmayan ormanlarımız şimdi neden yanıyor?
Yangına neden olan şartlar mı değişti? Hayır!
Köyler boşaldıktan sonra, orman yangınlarında ciddi bir artış gözlemlendi.
Köylü ormanında sahip çıkıyordu. Yaşamını idame ettirmek için ORMANA ihtiyacı olduğunun farkındaydı.
Orman köylülerine "ihtiyaç" adı altında, belli dönemlerde orman işletmeleri tarafından bir hak tanınırdı. Köylü kışlık yakacak ihtiyacını ormandan sağlardı. Daha önceden belirlenen alanlardaki kuruyan ağaçları ve kuru dalları köylülerin almasına izin verilirdi. Köylüler ormanların gönüllü bekçileriydi.
Köylülerin keçi sürüleri; ormanlardaki yangının yayılmasına neden olan, ağaçların alt dallarını temizlerdi. Keçiler, ayaklarıyla, örtü yangınına neden olan yerlerdeki çam iğnelerini de temizlerdi.

Bakınız, Yörük Ramazan ne diyor;
"Keçinin ön ayağında ateş yakacak kibrit yoktu. Ağaç kesecek testere yoktu. Taş kıracak kepçe yoktu. Keçinin arka ayağında tarla açacak pulluk yoktu!
Neden dal yiyen keçi'yi değilde, dağ yiyen insanı dağlara , ormanlara soktunuz?
Neden ormanların yüzlerce yıllık gönüllü bekçileri yörükleri ormandan çıkardınız da, ormanları kesen, yakan, yok edenlere ormanları teslim ettiniz.
1924, 1969, 1980, 2018 de adı değişen, YAŞ ağaç için, KURU lan Orman bakanlığından beri; VAR orman miktarını ve YOK orman miktarını, kesilen ağaç sayısını, dikilen ağaç sayısını, verilen maden ruhsatları miktarını, ormanlıktan çıkarılan yer miktarını ve yanan yer miktarını incelemek ve ormanın gerçek sahibi millete duyurmak lazım.
Ormanı korumak için yeniden, ormanın sahipleri; Devlet, Millet işbirliğiyle çalışma başlatılmalı. Tüm partilerin ülke çapında üye vereceği, yerel yönetimlerde de tüm partilerin üye vereceği, ve muhtarlıkların ve azaların, ihtiyar heyetinin üye olarak katılacağı, Ülkede , Şehirde, Köyde; Orman koruma komisyonları kurulmalı. Yetki ve sorumluluk verilmeli.
Türk töresi 22. maddesi Mecbur kalmadıkça ağacı kesmiyeceksin, suyu kirletmeyeceksin der. Dinimiz savaş halinde bile tarım arazilerinin, ağaçların tahrip edilmesine cevaz vermez. Orman yangınlarına bilerek, kasten SEBEB olanlar KEBEB olsun.
Yeni dünya ve ülke düzeninde işimiz; Allaha kaldı. Allah yardımcımız olsun. Atalarımız ORMANA ; KORU-KORULUK derdi, KORU YAMADIK."

Ne yazık ki, son günlerde, ülkemizin farklı bölgelerinden gelen orman yangınları haberleri ile yüreğimiz yanıyor,
Memleketim Karabük ormanları ne yazık ki, ben bu yazıyı yazarken de yanmaya devam ediyor. Kahroluyoruz. Psikolojimiz bozuldu Hayatımıza güzellikler katan, havasını solumaktan, seyretmekten büyük keyif aldığımız, vazgeçilmezimiz, eşsiz varlıklarımız, akciğerlerimiz yangınlar nedeni ile yok olup gidiyor.
Rutin bir şekilde, her yıl yaz ayları geldiğinde mutlaka bu acıyı yaşıyoruz.

Orman yangınlarıı önlemek için önerilerin yer aldığı yazımı hatırlatmakta yarar görüyorum;

Ormanlarımızın yok oluşunu elimiz kolumuz bağlı, içimiz yanarak izleyecek kadar aciz olmadığımızı düşünüyorum.
Teknolojiden, yapay zekadan, İHA larımızdan yararlanarak bu yangınları büyümeden önlemek bizim elimizde.

  • Mesela, kablosuz sensör ağlarını kullanarak yangın algılama sistemleri kurabiliriz. GPS’e bağlı konum bilgisine sahip, birbirleri ile haberleşebilen ve belli bir ortamda yangın çıktığı an ısıyı algılayan sensör verilerinden yangının çıktığını anlamak mümkün. Yangının konum bilgisini ilgili ekiplere bildiren bir sistem tüm ormanlarda uygulanabilir.
  • İHA teknolojisinde dünyanın en iyisi olmakla övünüyoruz.
    Isıya hassas termal, gece görüş sistemine de sahip kameralarla donatılmış İHA larımız ormanlık alanların üzerinde sürekli uçurulabilir. Yangın fark edildiği anda yine bu hava araçlarımız tarafından kimyasal söndürme tozları püskürtülebilir. Bazı ülkelerde 2500-3000 galon su püskürtebilen İHA lar olduğunu biliyoruz. Bizim neden yok?
  • Uydularımızdan da orman yangınlarını anlık belirleme konusunda çok daha verimli yararlanılabilir.
    Bunlar ilk akla gelen ve uygulanması mümkün olan basit yöntemler.
    Teknolojinin nimetlerinden bu alanda yararlanmayıp nerede yararlanacağız?
    Orman yangınları ile mücadelede çok başarılı ülkeler var. Neden örnek almıyoruz?

Orman yangınlarına karşı hepimize düşen görevler var. Teknoloji ile bu yangınların nasıl önüne geçebileceğimizi düşünmeliyiz.

  • Ayrıca, yangın gözetleme kulelerinin sayısı mutlaka artırılmalı.
    *;Yangınların yüzde 95'i insan eliyle çıkartılıyor. Yasalar çok daha caydırıcı ve ormanlarımızı koruyucu olmalı.
  • Ormanlık alanlarda piknik tamamen yasaklanmalı.
  • Ağaçların alt dalları sürekli budanmalı. Yere kadar uzanan bu alt dallar yangının yayılmasına neden oluyor.
  • Yangına sebep olabilecek cam kırıkları, şişeler ve çöpler düzenli aralıklarla temizlenmeli.

Yıllardır bu işi büyük bir özveriyle yapan, Ankarada amatör bir kulüp var. "Macera Spor Macera" Kulübün başkanı Nur Bulut 40 yıllık arkadaşım. On binlerce üyesi olan bu kulüp yaz kış her hafta düzenledikleri doğa yürüyüşlerinde poşetler dolusu çöpü ormanlardan topluyor. Umarım sayıları daha da artar. Yeri gelmişken buradan sevgili Nur'a ve tüm ekibine teşekkür ediyorum, hepsini saygıyla selamlıyorum.

TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI ODÜLLÜ PROJE YARIŞMASI DÜZENLESİN !

Eminim gençlerimiz müthiş projeler üretecektir. Üniversitelerimizi de işin içine çekmeliyiz. Tüm dünyaya örnek olacak projeler neden Türkiye'den çıkmasın?
Haa, ödül büyük olmalı ki, ortaya büyük projeler çıksın.

Aslında, yangınlar erken tespit edilebilirse, hızlı müdahale ile ortaya çıkabilecek hasar ciddi oranda azaltılabilir. Buna odaklanmalıyız.
Yangınların tespiti ve erken müdahale konusunda, ülkemizde de gençlerin harekete geçtiğini büyük bir memnuniyetle duyuyorum. Son teknoloji yapay zekâ modellerini kullanarak kameralar üzerinden canlı orman yangını tespiti yapan, açık alanda yangın başladığı an alarm veren bir teknoloji üzerinde çalışıyorlar. Bu sayede de orman yangını başladığı anda tespit edip acil çağrı merkezlerini uyararak, yangın büyümeden gerekli aksiyonlar alınabilecek. Bu sistem hali hazırda kurulu olan "yangın gözetleme kulelerini etkili yangın tespit sistemlerine dönüştürmeyi hedefliyor. Bunu YGK’ların üzerine kurulacak kamera sistemleri üzerinde sürekli çalışacak bir yapay zeka sistemiyle gerçekleştiriyorlar. İnsan erişiminin zor ya da mümkün olmadığı dağlık bölgelerde de kameralar ile insansız tespit yapabilen direkler kurularak ya da drone ların desteğiyle erken yangın tespitine katkı vermeyi amaçlıyorlar. Erken yangın tespiti sisteminde, sistem bir yangın teşhisi koyduğu zaman, itfaiye görevlilerine yangın alarmı da anında iletilebiliyor.
Her şeyden önemlisi; Yangın söndürmede kullanılan yeni teknoloji uçak filolarımız olmalı!
Mevcutta olanların yetersiz kaldığını görüyoruz. Gerekirse yüzlerce uçak alalım. Herşeye kaynak var buna mı yok!
Devasa bir uçak filomuz olsaydı birer sortide Karabük'ün yanan ormanları anında söndürüldü.

Yeter ki isteyelim, irade gösterelim, gençlerimizin önünü açalım. Tabii bu işe ciddi kaynak ayırmak gerekiyor.
O'da siyasi iradenin kararı.

Lütfen gereğini yapın, bu acıyı bize yaşatmayın.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.