Karabük Postası tarafından
02 Eylül, 2015 14:48 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum: 0

Cengiz, Doğu Türkistan’ı Anlattı

Maturidi Yesevi Otağı İlmi ve Kelami Araştırmalar Derneği tarafından düzenlenen kurultaya konuşmacı olarak katılan Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği Genel Başkan Yardımcısı İsmail Cengiz, “Doğu Türkistan” konusunu anlattı Maturidi Yesevi Otağı İlmi ve Kelami Araştırmalar Derneği’nin 2.’sini düzenlediği kurultaya katılan ve kurultayın 2. gününde Eski Kültür ve Turizm Bakanı Namık Kemal Zeybek’in başkanlık yaptığı sunumda konuşmacı olan Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği Genel Başkan Yardımcısı İsmail Cengiz, Doğu Türkistan’ın Türklerin ana yurdu olduğunu ifade ederek, “30 Milyon Türk’ün yaşadığı bu ülke Türkiye’nin iki buçuk katı büyüklüktedir. Doğu Türkistan 1756 yılından itibaren günümüze değin 300 yıllık süre zarfında Çin zulmüne maruz kaldığını görmek mümkün. Bu süre zarfında Doğu Türkistan’da 3 defa bağımsız devlet kurulmuştur. Türkiye’den toprak genişliği bakımından 10 kat büyük nüfus bakımından 20 kat büyük olan bu ülkede bütün yazılı, görsel yayın organlarının sansüre tabii olduğu kontrol altında olduğunu bilmekte fayda var. Çin’e baktığımız zaman coğrafi açıdan baktığımız zaman Asya’nın kalbi durumundadır. Çin’in karadan batıya açılan tek kapısı Doğu Türkistan’dır. Doğu Türkistan Türk dünyasının Orta Asya’daki son sınır hakkıdır. İslam dünyasının Uzak Doğu'daki en önemli merkezidir. Hindistan ile Çin arasındaki tampon bölgedir. Siyasi açıdan Türkiye ve Özbekistan’dan sonra en kalabalık ve en dinamik nüfusu barındıran Türk bölgesidir. Konumu, doğal setleri ve tüm olumsuzluklara rağmen ve 300 yıldır devam eden Çin baskılarına rağmen kendini koruyan Doğu Türkistan bölgesi dini ve milli kimliğini koruyan Doğu Türkistan halkı Türk cumhuriyetlerinin gelecekteki siyasi sigortası konumundadır. Çünkü Çin ile bu kardeş Türk cumhuriyetleri arasında Doğu Türkistan tampon bölge olarak bulunmaktadır. Türk ve İslam dünyasını Uzak Doğu’da temsil eden tek Türk bölgesidir” dedi. “GELECEK YÜZYILDAKİ HAM MADDE DEPOSUDUR” İsmail Cengiz, Doğu Türkistan’ın Uzak Doğu ile Avrasya ve batı coğrafyası arasında köprü durumunda olduğunu belirterek, “Ekonomik açıdan Doğu Türkistan’ın önemi ise yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla stratejik açıdan Kazakistan ile birlikte Türkistan Cumhuriyetleri’nin gelecek yüzyıldaki ham madde deposudur. Açılmamış doğal kaynaklarına rağmen bugünkü Doğu Türkistan bütün Çin’i besleyecek yüzde 25’ini besleyecek kapasiteye sahiptir. Doğu Türkistan’ın önemini ortaya koyan bu tespit ve değerlendirmeler Çin açısından Doğu Türkistan’ın vazgeçilmez toprakları olduğunu ortaya koymaktadır. Bütün Çin sınırları içerisinde keşfedilen madenlerin sayısı 171 çeşittir. Ve bir basın bürosunun afişine göre Çin’de keşfedilen 171 madenin 138’i Doğu Türkistan’da bulunmaktadır. Bu çok ciddi bir rakamdır. Yine aynı afişte bu miktarların tüm ülkenin kara kısmındaki toplam petrol tahmini rezervinin yüzde 30’unu oluşturuyor diyor. Bunun dışında altın, değerli taşlar, krom, ve nükleer denemelerde kullanılan uranyum madenleri bakımından oldukça zengin bir ülke olduğu söylenebilir” dedi. DOĞU TÜRKİSTAN’DA NELER OLUYOR? Cengiz, Doğu Türkistan’ın en önemli sorununun bölgeye planlı Çinli göçmen akınının olması olduğunu dile getirerek, “Bölge halkını asimile etmek için sürekli olarak bölgeye Çin’in içinden göç oluyor. Diğer husus doğum kısıtlaması ve zorunlu kürtaj. İster 3 aylık, ister 7 aylık ve isterse doğuma 15 gün kalmış olsun hamile olduğu tespit edildiği takdirde zorunlu kürtaja tabii tutuluyorlar. Onun dışında köyden şehre gitmeniz durumunda köydeki parti yetkilisinden izin almak zorundasınız. İnsanlar sırf Müslüman olduğu için potansiyel suçlu olarak görülüyorlar. Diğer bir sorun ise organ ticareti sorunu özellikle hapishanelerin önünde bulunan tam donanımlı ambulanslarda yardıma muhtaç olduğunda uyutuluyor ve ihtiyaç duyulan organı kimseden izin alınmaksızın alınıyor paketleniyor ve İsrailli doktorların gözetiminde dünyaya servis ediliyor. Bu sadece Uygur Türkleri için değil bu Çinliler için de önemli bir sorun. Diğer bir sorun ise uyuşturucu sorunu, bu önemli bir konu çünkü uyuşturucu satmak ve kullanmak Çin genelinde idam ile cezalandırılmak ve uzun süreli hapis cezası vardır. Ama Doğu Türkistan bölgesinde uyuşturucu satmanın hiçbir cezası yoktur. Gençlerimiz uyurgezer vaziyette geziyor sokaklarda. Bir başka sorunumuz ırkçılık, aşağılanma ve eşitsizlik, ana dilde kısıtlama. Orada gerçekten cehennem hayatını andırır gibi bir yaşantı olduğunun altını çiziyorum. Müslüman olmak, Kazak olmak, Doğu Türkistanlı olmak, Türk olmak, Uygur olmak potansiyel suçlu anlamına geliyor bu bölgede. Anında terörist etiketi yiyorsunuz. Dine bağlı olmak komünistlere göre insanların sağlığını bozan faktör olduğu gerekçesiyle keyfi tutuklamalara maruz kalıyorlar. Çin’in özellikle 2003 yılında artan yasakları, özellikle 2011 yılından itibaren pazarlarda tesettür kıyafetlerinin satışı yasak. Çin’in bütün genelinde Müslümanlar için oruç yasağı getirildi. Camilerde ibadet yasağı var. Özellikle Doğu Türkistan bölgesinde Uygurlara ve Kazaklara yönelik komünist parti üyesi olanlar ve aileleri, okulda okuyan öğrenciler ve devlet dairelerinde çalışan insanların namaz kılmaları, camiye girmeleri ve oruç tutmaları yasaklanmıştır. Okullarda hangi öğrencilerin oruç tuttuğunu tespit etmek için her gün bedava yemekler veriliyor. Çin’de sadece 30 milyon Müslüman yaşamıyor, Çin’de 100 milyona yakın Müslüman var. Bu dini baskıların hiçbirisi Çinli Müslümanlar için uygulanmıyor. O zaman burada çifte standart vardır” diyerek, asıl meselenin Türk olmak olduğunu belirtti. Çin’in büyümek istediğini ve küresel devlet olma yolunda acımadan ilerlediğini ifade eden Cengiz, Çin’in küresel devlet olmak için Batı’ya açılması gerektiğini ve Çin’in Batı’ya giden tek kapısının Doğu Türkistan olduğunu vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
22 Kasım, 2025 00:15 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

’Diyabet, kalp hastalıklarını 4 kata kadar artırabiliyor’

Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Oğuzhan Yücel, diyabetin kalp ve damar sıhhati üzerindeki yıkıcı tesirlerine dikkat çekerek, "Diyabet yalnızca kan şekerini değil, sessizce ilerleyerek kalbi de tehdit eder" dedi.
Büyük Anadolu Samsun Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Oğuzhan Yücel, diyabetin kronik yüksek kan şekeri nedeniyle damar duvarlarını vakitle yıpratarak damar sertliğini hızlandırdığını söyledi. Yücel, "Diyabeti olan şahıslarda kalp hastalığı riski diyabeti olmayanlara nazaran 2 ila 4 kat daha fazladır. Diyabete bağlı ölümlerin yarıdan fazlası kalp ve damar sorunlarından kaynaklanır" diye konuştu.

Kalp krizinin ‘sessiz’ gelme ihtimali yüksek
Diyabetin sinsi istikametlerinden birinin hudut hasarı olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Yücel, şu uyarılarda bulundu:
"Yüksek kan şekeri vakitle sonlara ziyan verir. Kalbin duyusunu taşıyan hudutlar etkilenirse, kişi kalp krizi sırasında uyarıcı belirtileri fark etmeyebilir. Bu yüzden diyabetlilerde kalp hastalıkları çok daha sinsi seyreder. Belirtiler ortaya çıkmadan risklerin yönetilmesi hayati kıymet taşır."

Erken teşhis hayat kurtarıyor
Diyabet hastalarına nizamlı denetimleri aksatmamaları davetinde bulunan Yücel, tansiyon, kolesterol ve HbA1c kıymetlerinin belli aralıklarla takip edilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Gerekli görülen durumlarda EKG, efor testi ve EKO üzere tetkiklerle kalbin ayrıntılı incelenmesi gerekir. Erken tespit, kalp kasındaki kalıcı hasarı engelleyebilir" formunda konuştu.

Diyabette kalp meselelerine işaret edebilecek belirtiler
Doç. Dr. Yücel, diyabet hastalarının aşağıdaki şikâyetleri ciddiye alması gerektiğini söz ederek,
"Göğüste baskı, sıkışma, yanma, sol kola, çeneye, uzunluğuna yahut sırta yayılan ağrı, çabuk yorulma, nefes darlığı, çarpıntı, soğuk terleme, mide bulantısı, baş dönmesi. Bu belirtiler yaşa bağlanmamalı. Şiddetli göğüs ağrısıyla birlikte terleme ve baygınlık hissi varsa vakit kaybetmeden acile başvurun" ikazında bulundu.

Kardiyoloji uzmanıyla yakın temas önemli
Diyabetle yaşayan bireylerin bir kardiyoloji uzmanıyla sistemli bağlantıda olmasının değerine değinen Yücel, "Henüz bir kalp sorununuz olmasa bile hami maksatla kardiyoloji değerlendirmesi yaptırmak akla yatkın bir adımdır" dedi.

Kalp ve damar sıhhatini korumak için öneriler
Doç. Dr. Yücel, diyabetli bireylerin kalplerini müdafaaları için şu hayat şekli adımlarını sıraladı:
"Akdeniz tipi beslenme ve tuz–şeker denetimi, tabibin müsaade verdiği ölçüde tertipli idman, sigaranın bırakılması, alkolün sonlandırılması, meditasyon, nefes antrenmanları ve hobilerle gerilim idaresi, kaliteli uyku ve gerekirse uyku apnesi için doktor değerlendirmesi."

Diyabet, tansiyon ve kolesterol ilaçlarının kesintisiz kullanılması
Diyabetin yanlışsız yönetildiğinde daha kaliteli bir ömrün mümkün olduğunu lisana getiren Yücel, "Kalp hastalığı bir mukadderat değildir; denetimli bir takip ve sağlıklı hayat alışkanlıklarıyla riskler büyük oranda azaltılabilir" diyerek açıklamalarını tamamladı.

Bizi sosyal medyadan takip edin