Karabük Postası tarafından
25 Nisan, 2022 10:01 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

Çebi: “İleri Düzey Tedavilerimizde Kalite Farkımız Olacak”

Karabük Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim Araştırma Hastanesi, yine bir ilki gerçekleştirdi. Ülkemizde sayılı baş ve boyun bölgesinde ultrason hizmeti sunan diş hastanesi olmayı başaran Karabük Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim Araştırma Hastanesi, bu hizmetle  birlikle Bölgede de tek hastane konumuna geldi. Karabük Ağız ve Diş Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr.  Taylan Çebi, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Hastanemizde hizmete soktuğumuz radyolojik tetkik işlemi olan Ultrasonografi uygulaması ile bölge halkımıza yine ilklerden olan bir hizmet sunuyoruz. Öncelikle bu cihazın hastanemizde işler hale gelmesinde emeği ve desteği olan Karabük EAH İdaresine teşekkür ediyorum. Ultrasonografi cihazı bildiğimiz üzere Bakanlığımıza bağlı ağız ve diş sağlığı merkezlerinde ve hastanelerinde bulunmuyor. Yani aslında bir nevi bakanlığa bağlı hastaneler arasında Türkiye’de bir ilki Karabük’te hizmete sunuyoruz. Bu hizmetimizle beraber daha nitelikli teşhis ve ileri düzey tedavilerimizde kalite farkımız doğacaktır. Ultrasonografi (USG); yumuşak doku kitlelerini incelemede yararlı bir tanı metodudur. Ultrasonografide görüntüler insan kulağının işitemeyeceği yüksek frekansa sahip ses dalgalarıyla oluşturulur. Ultrasonografinin, eş zamanlı görüntülemeye imkanvermesi, taşınabilir olması,radyasyon içermemesi, non-invaziv olması ve metal artefaktlarından etkilenmemesi gibi birçok avantajları vardır. Ultrasonografi diş hekimliğinde birçok alanda kullanılabilir; tükürük bezi hastalıklarının teşhisi ve değerlendirilmesi, servikal lenfadenopati, çeşitli yumuşak doku kitleleri, çiğneme ve boyun kaslarının değerlendirilmesi, maksillofasiyal kırıklar , periapikal lezyonlar, temporomanbular eklem(çene eklemi)hastalıkları , dil kanserlerinin tespiti, dental dokuların çürük, çatlak ve fraktürlerinin değerlendirilmesi, özellikle ağız içi yaklaşımla oral mukozanın ve çeşitli yumuşak doku lezyonlarının incelenmesi, diş kaynaklı oluşan apselerin ve selülitlerin değerlendirilmesi, ameliyatlar sonrası meydana gelen postoperatif ödem ve hematomun, kist ve tümör gibi kemik içi patolojilerin değerlendirilmesi gibi birçok alanda kullanımı mevcuttur. Bu hizmetimizin de tüm Karabüklü hemşehrilerimize, bölge halkımıza ve ülkemize hayırlı uğurlu olmasını dilerim. Hizmet kalitemizi arttırarak daha nice ilklere imza atarak vatanımıza ve milletimize hizmet etme misyonumuzu devam ettireceğiz."

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
24 Kasım, 2025 20:15 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum: 0

Babalarından kalan ocağı söndürmüyorlar

Giresun’un Yavuzkemal Beldesi’nde unutulmaya yüz tutmuş zanaatların başında gelen demircilik mesleği, bir asrı geride bırakan aile ocağında iki kardeş tarafından yaşatılmaya devam ediyor. Patan kardeşler, babalarından miras kalan ocakta, vaktin aşındıramadığı el emeğiyle demiri yine şekillendiriyor.
Mesleğe babasının yanında çırak olarak başladığını belirten 62 yaşındaki Mehmet Patan, "Babamın yanında çalışmaya başladım, yaşım 62 oldu hala devam ediyorum. Beni babam yetiştirdi lakin biz yeni çıraklar yetiştiremedik. Kendi çocuklarımıza da öğretemedik zira herkes kendi hayatını kurmak için ya okumaya ya da öteki işlere yöneldi. Yeni çırak olmayınca bu zanaat da yok olmaya yüz tutmuş meslekler ortasındaki yerini aldı" dedi.
Dükkanda babalarından kalan yaklaşık 100 yıllık körük ve pek çok el aletini hala kullandıklarını belirten Patan, "Keşke bu mesleği devredecek çıraklarımız olsaydı. Babamızın yaptığı kimi çekiçler ve araç gereçler hala elimizde ve kullanıyoruz. Onlarla bu mirası sürdürmeye çalışıyoruz" diye konuştu.

"Fabrikasyon üretimlere yenik düştük"
Ağabey Bilal Patan (73) ise genç yaşta gurbete gittiğini lakin emekli olduktan sonra baba ocağına dönerek mesleğe tekrar sarıldığını anlatarak "Bu mesleği babamızdan öğrendik. Ben gurbete gittim, kardeşim demirci ocağını sürdürdü. Emekli olup köye dönünce yeniden kardeşimle birlikte baba yadigarı ocakta çalışmaya devam ettim. Çırak bulamayınca çıraklığını ilerlemiş yaşımıza karşın biz sürdürmek zorunda kalıyoruz. Bir asırlık örs, el imali çekiçler ve babadan kalan körükle sürdürdüğümüz bu meslek bu vadide bizden sonra yok olacak. Artık el emeği el aletleri değil, fabrikasyon aletlerle iş görülmeye başlanacak. Zati fabrikasyon aletler bizi yendi. Lakin hiçbir fabrikasyon aletler bizim ateşte harlayıp su vererek dövdüğümüz demir kadar sağlam olmuyor" diye konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin