Karabük Postası tarafından
27 Şubat, 2016 08:40 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum: 0

BÜ’de Ortadoğu ve Türkmenler Konuşuldu

BARTIN Üniversitesi’nde (BÜ) akademisyenler, gazeteciler ve Suriye Türkmen Milli Hareketi’nden konuşmacıların katılımıyla gerçekleştirilen konferansta ‘Ortadoğu’daki Gelişmeler ve Türkmenler’ konuşuldu. BÜ Rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan’ın oturum başkanlığını yaptığı konferansta BÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Münir Kuşçuzade, Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahir Nakip, Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Güngör Yavuzarslan ve Suriye Türkmen Milli Hareketi Başkan Yardımcısı Tarık Sulo Cevizci konuşmacı olarak katıldı. Konferansta, Suriye ve Irak başta olmak üzere Lübnan ve Filistin’deki Türkmenler hakkında pek çok bilinmeyen konu ele alındı. Konferansın açılışında konuşan BÜ İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yakup Civelek, “Bölgemizdeki sorunlarının başında gelen Ortadoğu’daki Türkmen meselesi problemlerimiz arasında bulunuyor. Bununla ilgili uzmanları getirerek probleminin ne olduğunu tespit edilmesi ve çözümlerinin aranması bizim görevlerimizin arasındaydı. Rektörümüze teşekkür etmek istiyorum. Daha önce yapılan etkinliklerde görüldüğü üzere bu tür etkinliklerde üniversitemizin misyonunu da ortaya koyuyor. Yani üniversitemiz, görevini ve misyonunu gereğince yapıyor” dedi. Bartın Valisi Seyfettin Azizoğlu ise, “Ülkemiz ve milletimiz açısından gerçekten hassas bir dönem geçiriyoruz. Bugün Kırım, Kerkük, Halep, Şam kan ağlıyor. Derdimiz derin, yaramızdan kan damlıyor. Bugün bu üniversitede bu büyük derdin bu akan kanın nasıl durduracağıyla dertlenen insanların bir araya geldiği burada bu derdi konuşacağız, yarımızı nasıl sararız, bu akan kanı nasıl durdurabilirizi tartışacağız. Türkiye ve bölgemiz çok hassas bir dönemden geçiyor. O sebeple hangi dili konuşursak, hangi renkte olursak olalım aynı Allah’a, aynı kitaba ve aynı coğrafyanın kaderine mahkum olan insanlar Allah’a inanan insanlar olarak bu coğrafyadaki kardeşlik bağlarımızı kardeşlik, kardeşlik hukukumuzu geliştirerek birliğimizi yeniden kurmak durumundayız. Kurabilirsek geleceğin dünyasının, barışının, huzurunun ve kardeşliğinin teminatını da yeniden ortaya çıkarmış olacağız” dedi. “HAKKI SAVUNDUĞUMUZ MÜDDETÇE BİZ GALİP ÇIKACAĞIZ” Konuşmaların ardından konferansın oturum başkanlığını yapan BÜ Rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan, “Bugün güncel, tarihin akışını değiştirecek olan bir konuyu gündemimiz almış bulunuyoruz. Bu coğrafyada yaşamanın bedelleri var. Bu olacaktır da. Bu nedenle yaşananlar ne ilk ne de sondur. Biz her zaman bunlara hazırlıklı olmalıyız. Bölgemizde yaşanan bu cinayetler ve zulümler serisi bizim kendimizi yeniden sorgulamamıza, aramızdaki ufak tefek ayrılıkları görmezden gelerek, yeniden tarihin akışına yeniden yol oluşturacak olaylar silsilesine yol açıyor. Ben buna yürekten inanıyorum. Biz bin yıllık neslin mirasçıları olarak büyük olayların başlatıcısı olacağız. Bu batının bizim üzerindeki hesaplarının da bitmediğinin göstergesidir. Bu hesaplaşmaların bitmeyeceği de açıktır. Böylesine büyük felaketler değerlerimizin yeniden ortaya çıkmasına neden oluyor. Bunların bu şekilde yaşanmasını istemeyiz ama maalesef tarihten gelen kaderimiz bu. Bizim umutsuzluğa kapılmamamız lazım. Biz haklı bir davanın içindeysek korkmamıza neden yok. Hakkı savunduğumuz müddetçe biz galip çıkacağız. Bundan şüphemiz yoktur” dedi. “TELAFER’E SAHİP ÇIKILMALI” Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahir Nakip de, Irak’ta yaşanan sorunlara değindi. Irak’ta Kerkük’ün şu anki yapısı itibariyle Türkiye’nin etkisinin en az olduğu bölge olduğunu kaydeden Nakip, Türkiye’nin geçmişte yaptığı hataların günümüzde Telafer’de yapılmaması gerektiğini ifade etti. Telafer’de 500 bin Türkmen’in yaşadığına dikkat çeken Nakip, “Türkiye Telafer’e sahip çıkmalıdır” dedi. “MEZHEPSEL SAVAŞLAR YAŞANIYOR” Suriye Türkmen Milli Hareketi Başkan Yardımcısı Tarık Sulo Cevizci de Suriye’deki mevcut yapının geçmişten günümüze gelen bir yapı olduğunu, Esad yönetiminin zulmünün yeni olmadığına dikkat çekti. Ülkenin ciddi bir mezhepsel ayrışma içinde olduğunu kaydeden Cevizci, özellikle İran’ın Esad ailesinin Nusayri olması nedeniyle yanında olduğunu kaydetti. Esad yönetiminin iktidara geliş sürecini de aktaran Cevizci, Türkmenlerin oluşması muhtemel yeni bir yönetimde de gözardı edilmemesi gerektiğini anlattı. “TÜRKİYE GÜÇLENİRSE ORTADOĞU RAHATLAR” Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Güngör Yavuzaslan da konuşmasına bölgeyi ziyaretlerinde yaşadığı olaylardan örnekler vererek başladı. Bölge halkının özellikle Türkiye’den büyük beklentilerinin olduğunu kaydeden Yavuzaslan, “Türkiye güçlenirse, Ortadoğu refaha kavuşur. Buradan gençlere sesleniyorum. Türkiye’nin güçlenmesi gençlerle olur. Bunun için her genç, ülkesine faydalı olmalıdır. Okudukları bölümleri en iyi şekilde okuyup, ülkenin büyümesi için bir katkı da kendileri vermelidir” dedi. BÜ Konferans Salonu’nda düzenlenen programa Bartın Valisi Seyfettin Azizoğlu, Bartın Garnizon Komutanı Deniz Kıdemli Albay Mehmet Erdemir, Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan, Belediye Başkan Vekili Hasan Arınan, İl Emniyet Müdürü İsa Aydoğdu, İl Müftüsü Mahmut Gündüz, İl Sağlık Müdürü Dursun Koç, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
İlyas Erbay tarafından
16 Aralık, 2025 10:18 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

EMEKLİYİ ÖLMEDEN MEZARA KOYDULAR !

Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti bir sosyal devlettir. Sosyal devlet; vatandaşların refah durumunu gözeten, halkına asgari bir yaşam düzeyi sağlamakla görevli devlet olarak tanımlanır.

Sosyal devlet, anayasamızın 2. ve 60'ıncı maddelerinde de tanımlanmıştır. Sosyal hukuk devleti güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani, sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir. Ülkelerin sosyal devlet olabilmesi için bazı özelliklerinin bulunması gerekir. Sosyal devlette fırsat eşitliği ön plandadır. Ayrıca sosyal devlette halka eşit gelir dağılımı ve asgari yaşam şartları sunulur.

Peki, halka eşit gelir dağılımı ve asgari yaşam şartlarının sağlanması konusunda ne durumdayız? Ücretlere baktığımızda, eşit gelir dağılımından söz edebilir miyiz? Gelir dağılımı adaletsizliğinde dünya sıralamasında liderliğe oynuyoruz!

Çalışanlarla emekliler arasındaki ücret dengesizliği emekliler aleyhine giderek büyüyor. Emekli maaşları TÜRK-İŞ'in her ay açıkladığı açlık sınırı rakamlarının neredeyse yarısına düştü. Önümüzdeki ay 6 aylık enflasyon rakamlarına göre emekli maaşlarına yapılacak olan zam yüzde 11-12 civarında olacak. Bu durumda, en düşük emekli aylığı 19 bin liraya bile ulaşamayacak. Kasım ayı açlık sınırı rakamı 30 bin lira . Aralık ayında ve devam eden aylarda bu rakam daha da artacak. Emekli maaşlarının açlık sınırı rakamlarının yakalaması mümkün görülmüyor. Aynı durum asgari ücret alanlar için de geçerli. Bu rakamlarla kirasını bile ödeyemeyen milyonlarca insan ne yiyecek ne içecek?

blank

Böyle bir adaletsizlik, böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Nerede kaldı sosyal devlet, nerede adalet, hakkaniyet? Emekli de bu ülkenin vatandaşı. Emekliler lütuf beklemiyor. Çalışırken ödedikleri primlerin karşılığını hakkıyla almak istiyorlar.
Sosyal Güvenlik Sistemi çökmüştür. Prim ödeme gün sayısının, ödenen primin rakamsal miktarının hiç bir önemi kalmadı. 3600 gün prim ödeyenle 9000 gün prim ödeyen arasında bir fark kalmadı. Sistem oynana oynana bu duruma geldi.
Hakkaniyet, adalet yerle yeksan oldu.
2016 yılında asgari ücretten % 66 daha fazla maaş alan bir emekli buğün asgari ücretin yüzde 24 altına düştü.
Bu tablo böyle devam ederse, emekli kuru ekmeğe bile muhtaç kalacak.
Tuzu kurular! ükeyi yöneten muhteremler! Hiç mi vicdanınız sızlamıyor.? Nasıl uyku uyuyorsunuz?

Çocuk okutan, kirada oturan emekliler var. Bu insanlar açlık sınırının yarısına düşmüş maaşlarla ayakta kalabilir mi? Yazının başlığı bazılarına abartılı gelmiş olabilir. Fakat acı gerçek budur. EMEKLİ ÖLMEDEN MEZARA KONMUŞTUR!

Tablonun ressamı gelmiş geçmiş tüm hükümetlerdir! Son 23 yılda ise, bu tablo tamamlandı, verniklendi ve çerçevelendi. Oy uğruna izlenen popülist icraatlar, istihdam yaratamayan, üretmek yerine ithal etmeyi öncelikleyen politikalar, israf ve şatafat ülkeyi bu duruma getirmiştir.

Mutlu azınlığa en kalbi duygularımla…

İlyas Erbay

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.