Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
03 Kasım, 2024 04:00 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 8dk
Yorum: 0

Bakan Tunç: “Bu millet, 22 yıldır Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’den eser ürettiği için vazgeçmiyor”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak durumunda olduklarını ifade ederek, "Vesayetçi ruhu hala bünyesinde barındıran anayasadan kurtararak demokratik, sivil, katılımcı yeni bir anayasa ile Türkiye Yüzyılı’nı inşa edebiliriz" dedi. Bakan Tunç, 10. yargı paketinin adalet komisyonunda görüşmelerinin tamamlandığını ifade ederek meclise geleceğini söyledi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti’nin Kilimli 3. Olağan İlçe Başkanlığı kongresine katıldı. Bir düğün salonunda gerçekleştirilen kongre saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Katılımcılara "Umudun, İcraatın, Geleceğin Adı AK Parti" temalı video izletildi. İlçe başkanı, milletvekilleri ve il başkanının ardından kürsüye çıkan Bakan Yılmaz Tunç, AK Parti’nin 22 yıllık çalışmalarını sıraladı.
AK Parti’yi milletin kurduğunu ifade eden Bakan Tunç, "AK Partimiz 23 yıl oldu kurulalı. 22 yıldır iktidarda. 3 Kasım 2002’de henüz kurulduktan 14 ay sonra bu millet AK Parti’yi iktidara getirmiştir. Neden, çünkü AK Parti’nin kurulmasını millet kendisi sağlamıştı. AK Parti siyaset mühendisliğinin neticesinde ortaya çıkmış siyasi hareket değil. Bir millet hareketi, dava hareketi. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyet’in kuruluşuna ve milli iradeyi temsil eden büyük bir davanın adı. 2002’de kurulurken o davanın ismi Adalet ve Kalkınma olarak şekillendi. Neden hatırlayın, 90’lı yılları yaşayanlar, o yılların parlamenter sisteminin 1,5 yılda bir değişen hükümetlerin yol açtığı siyasi krizler, siyasi krizlerin yol açtığı demokrasi eksikliği, meclise, siyasetçiye güvensizlik tüm bunların yol açtığı eknoomik sıkıntılar, onların yol açtığı anarşi, faili meçhul, terör ve 28 Şubat süreci, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ve tüm bunlardan bunalan milletimiz bir çıkış yolu aradı. O çıkış yolunu da Recep Tayyip Erdoğan da gördü. AK Parti’nin kurulmasını sağladı. Kendi elleriyle kurduğu partiyi de hemen kısa süre içerisinde iktidara getirdi. Yepyeni bir Türkiye’nin kapılarını araladı. Bugün burada 22 yıl iktidarda ve 23 yıllık bir parti olarak son seçimlerinde birinci partisi olarak bu kürsüde konuşabiliyorsak bu partiyi kuran aziz milletimize, Recep Tayyip Erdoğan’ı, Cumhur İttifakı’nı destekleyen ve 22 yıldır iktidardan düşürmeyen aziz milletimize borçluyuz. Milletimiz için ne yapsak azdır. Gecemizi gündüzümüze katacağız. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde teşkilatlarımızla, kabinemizle, meclisimizle, milletvekillerimizle, belediye başkanlarımızla, milletimizin güvenine layık olabilmek için gecemizi gündüzümüze katmaya devam edeceğiz" dedi.

"Ülkemizi nereden nereye getirdiğimiz ortada"
Zonguldak ve bölgesinin yanı sıra 81 ilde yollar, fabrikalar, tüneller, alt ve üstyapıların hayata geçirildiğini belirten Bakan Tunç, "Sadece Zonguldak’a baktığımız zaman emeğin başkenti, Bartın, Karabük... Şöyle sadece etrafımıza baktığımızda nereden nereye geliyoruz. Minibüsle Zonguldak-Kilimli arası neredeyse yarım saat sürüyordu. Bu süreden önce varmak mümkün değildi. Bugün bu süre 4 dakikaya indi. Bu tüneller hayal edilen şeyler değildi. Burada kalacak mı? İşte devam ediyor. Çatalağzı, Filyos, Bartın, Amasra, Çakraz, Cumayanı, Cide’ye kadar dağları deliyoruz. Milletimiz için yapıyoruz. 22 yıldan bu yana bu millet AK Parti’den neden vazgeçmedi. Cumhur İttifakı’ndan neden vazgeçmiyor. Recep Tayyip Erdoğan’dan neden vazgeçmiyor? Eser ürettiği için vazgeçmiyor. Milli irade bayrağını hiçbir zaman yere düşürmediği için vazgeçmiyor. 22 yıldan bu yana bu ülkenin altyapısıyla, üstyapısıyla, fiziki kalkınmasıyla her bir köşesini eserlerle donatmadık mı? Hızlı trenler, otoyollar, duble yollar, havalimanları, enerji yatırımları... İşte burada doğalgaz. Filyos’a geldi. Doğal gaz keşfini Cumhurbaşkanımız ’Milletimize müjde vereceğim, yarın beni iyi dinleyin’ dediğinde muhalefet ’Seçim için söylüyor’ dedi. Müjdeyi açıkladığında ana muhalefetin lideri ’İnanmayın, yok. Sizi kandırıyor’ dedi. Şimdi milletin huzuruna çıkıp, ’Doğal gaz gerçekten varmış. Filyos’a da üç yıl gibi kısa bir süre içinde denizin altından 2 bin metre derinlikte üç bin metre sondajla, 180 kilometre denizin altına robotlarla boru döşenerek o doğal gaz Filyos’a ulaştı. Varmış demek ki ey milletim biz Recep Tayyip Erdoğan’a haksızlık yapmışız. Yalan söylemişiz, özür dileriz’ diyebiliyorlar mı? Neyi doğru söylüyorlar ki. Hep karalama siyaseti. İşte o karalama siyaseti nedeniyle de milletten destek bulmıyorlar. 22 yıldan bu yana AK Partimiz iktidarını sürdürüyor. Dünya siyaset tarihinde bunun örneği yok. Yüzde 85 katılım ile başka bir seçim yapan dünyada başka bir ülke yok. Yüzde 85 çoğunlukla sandığa gidiyor ve bunun yüzde 50’den fazlasını alıyor. Böyle bir lider de yok. Parti de yok. Kesintisiz 22 yıldan bu yana iktidarını en yüksek katılımla sürdüren dünya siyaset tarihinde Recep Tayyip Erdoğan var. AK Parti var. Bizim partimiz var. Milletimizin hissiyatına tercüman olmak. Onların isteklerini yerine getirmek. Milletin taleplerinden hiçbir zaman geri durmamak. Milli irade bayrağını yere düşürmemek. Çalışmak, durmamak. Sürekli yola devam demek. İnşallah bu kutlu yürüyüş devam edecek" diye konuştu.

"Teröristler TUSAŞ’a neden saldırdı; çünkü Türkiye’nin savunma sanayini hazmedememek, onu baltalamak"
Bakan Yılmaz Tunç, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Bunun önünü kesmek isteyenler oldu. Daha partimiz kurulurken kapatma davasıyla karşılaşmadık mı? Kurucu üyeleri arasında başörtülü olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açılan bir partiyiz. ’Başörtülü kurucu üye olamaz’ diyor. Şimdi milletvekili de olabiliyor. Memur da olabiliyor. Okullara kızlarımızı göndermediler. Yaka paça polisler o üniversite birincisi olan kızlarımızı kürsülerden atmadılar mı? O Yassıada, vesayetçi, darbeci zihniyet... Milletimizin desteğiyle buna pabuç bırakmadık. Ülkemizin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşması için çalıştık. İktidara geldiğimiz ilk dönem 4,5 yıl acil eylem planıyla ülkemizin 81 vilayetine hizmet götürme gayretinde olduk. Üniversiteleriyle, şehir hastaneleriyle, en ücra noktadaki aile sağlığı merkezleriyle doktoru hastanın ayağına götürdük. Helikopter ambulanslar, hava ambulanslarıyla milletimiz AK Parti, Recep Tayyip Erdoğan sayesinde tanıştı. Güçlü insan dedik. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın dedik. İnsan güçlü olmalı ki aile güçlü olsun dedik. Aile güçlü olacak ki toplum güçlü olsun dedik. Eğitime önem verdik. Bütçede en büyük payı eğitime, gençlere ayırdık. Yeni okullar, üniversiteler yaptık. OSB’leri fabrikalar ile doldurduk. Gabar’da teröristlerden temizlediğimiz dağlarda ne var? Petrol var. Milletimizin refahı için çalışmak var. Nükleer santral, savunma sanayii yatırımları. Bir ülkenin savunma sanayisi güçlü olmazsa o ülkenin güvenliğinden bahsedebilir miyiz? O ülkenin sınırları güvenli olabilir mi? O ülke terörle mücadelede başarılı olabilir mi? Gökbey helikopterlerinin jandarmaya tesliminde Cumhurbaşkanımız veciz bir konuşma yaptı. TUSAŞ’a niye saldırdılar? TUSAŞ’a o teröristler neden geldi. Nedir dertleri çünkü Türkiye’nin savunma sanayini hazmedememek, onu baltalamak. Korkutmak. Bu millet korkar mı? İstiklal Marşı ’Korkma’ diye başlıyor. Bu milleti hiçbir şer şebekesi korkutamaz. Bugüne kadar korkutamadığı gibi. Korkmadan yolumuza devam edeceğiz. Kardeşliğimizi güçlendireceğiz. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendireceğiz. Ülkemizin birlik ve beraberliğini bozmak isteyen maşalara da taşeronlara da hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz. İç cephemizi güçlendireceğiz. Ülkemizi terörden arındıracağız. Kardeşliğimizi daha da güçlendirerek Türkiye Yüzyılı’nı birlik ve beraberlik içerisinde inşa edeceğiz."

"Milli irade bayrağı yere düşürülmesin diye önemli yapısal değişimleri sağladık"
Cumhurbaşkanı seçimleri, referandum süreci, AK Parti’ye kapatma davası süreçlerini hatırlatan Yılmaz Tunç, şöyle konuştu:
"367 krizleri, Cumhurbaşkanını mecliste seçtirmediler. Halka seçtirelim dediğimizde ’Hayır’ kampanyası yaptılar. 2008’de partimize bir kapatma davası açtılar. Laikliğe aykırı eylemlerin odağı oldu diye o günkü Başsavcı Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. AK Parti millete hizmet etmekten başka yol, hastane, baraj yapmak, fabrika getirmekten başka ne yaptı da siz AK Parti’yi kapatmak istiyorsunuz. AK Parti ülkemizin yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşmasının önünü kesmek istedikleri için darbeci, vesayetçi anlayışa Yassıada zihniyetine geçit vermek istemediği için önünü kesmek istediler. Orada da başarılı olamayınca bu sefer MİT krizi, ardından Gezi olayları, 17/25 emniyet, yargı darbe girişimi tüm bunlarda başarılı olamayınca terörü azdırmaya çalıştılar. Ülkemizin değişik yerlerinde patlamalar, değişik olayları çıkartmaya çalıştılar. Tüm bunlarda başarılı olamayınca karanlık gecesine giden taşları birer birer döşediler. 15 Temmuz’da zannettiler ki bu ülkeyi karartabilecekler. Bu ülkeninz önünü kesebilecekler. Bu milleti durduracaklarını zannettiler. 15 Temmuz’da tankları milletin üzerine yürüttüler. Millet korkmadı. Biz korkmuyoruz vatanımıza sahip çıkacağız dedi milletimiz. Meydanlara indi. Milletimiz Cumhurbaşkanımızın bir mesajı ile adeta ölüme koştu. Vatanının mücadelesini, bayrağının mücadelesini yaptı. Bu ülkenin bağımsız Türk yargısı da o gece savcılar evinde oturmadı. Gitti ’darbecilerden yakalayacağız, hesap soracağız, gözaltı yapacağız’ dedi. Ama geçmişte bu ülkede darbeler oldu. 12 Eylül, 27 Mayıs, 28 Şubat oldu. Hepsinde darbecilerin yanında onlara destek olan bir yargı sistemi varken artık Türkiye’de vesayetçi anlayışa, darbeci anlayışa geçit vermeyen milletin yargısı var. İşte birilerinin hazmedemediği de bu. Sürekli saldırmalarının bu ülkede adaletsizlik algısı var şeklinde bir propaganda yapmalarının sebebi de bu. AK Parti adalet partisi. Kalkınma partisi, kuruluş sebebidir adalet. 90’lı yılların adaletsizliklerinden kalkınma eksikliğinden, istikrarsızlıklarından bunalan milletimiz kurmuştur AK Parti’yi. Adaleti getirmiştir. Bugün yüksek standartlı bir demokrasiye kavuşmanın mücadelesini veriyoruz. Çok sayıda reform yaptık. Sessiz devrim sayılan. Anayasa değişiklikleriyle temel hak ve özgürlükleri daha da güçlendiren önemli reformlara imza attık. Sizler referandumlarda bunlara evet dediniz. Sizin sayenizde oldu bunlar. Kadın haklarının anayasada yer alması. Çocukların korunmasıyla ilgili hakların yer alması. Hak arama yollarının arttırılması, kamu denetçiliği kurumundan bilgi edinme hakkına varıncaya kadar, özel hayatın korunmasından kişisel verilerin korunmasını sağlayan kurumların oluşturulmasına varıncaya kadar, yüksek askeri şuranın bir kere oturma düzeni bile MGK’nın oturma düzeni bile bunlar demokratik hukuk devletine uyan şeyler değildi. Hakimler Savcılar Kurulu’nun, anayasa mahkemesinin yapısı tüm bunlar demokratik hukuk devleti ilkesine uygun hale getirildi. Bir daha bu ülkede darbeler olmasın, 10 yılda bir muhtıralar olmasın. Milli irade bayrağı yere düşürülmesin diye önemli yapısal değişimleri sağladık. Sıkı yönetim ilan edilebilir diye bir madde vardı anayasada. Sizin oylarınızla bunları kaldırdık. Bu anayasada darbeciler yargılanamaz diye bir madde vardı. Sizin oylarınızla bunları kaldırdık. Bu düzenlemeleri yapalım dediğimizde Yassıada zihniyeti karşı çıktı. Mecliste gece yarıları kürsü işgalleri oldu. Büyük bir mücadele ile bu noktaya geldik. Elbette ki yetmez. Bu ülkeyi darbe anayasasından kurtarmak durumundayız. Vesayetçi ruhu hala bünyesinde barındıran anayasadan kurtararak demokratik, sivil, katılımcı yeni bir anayasa ile Türkiye Yüzyılı’nı inşa edebiliriz. İnşallah bu uzlaşmayı parlamentoda gerçekleştireceğiz. O uzlaşmaya yanaşacak olan partiler ve vekillerimiz de tarihe geçecek. Milletten takdir toplayacak. İnşallah bunu gerçekleştirir, millete olan borcumuzu da öderiz."

"Tabelada Cumhuriyet, Halk yazmakla cumhuriyetçi, halkçı olunmaz"
Rusya-Ukrayna savaşında muhalefetin adeta savaşın tarafı olmayı teklif ettiğini ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arabuluculuk ile BM’nin takdirini topladığını ifade eden Bakan Tunç, "Son 5 yıl sıkıntılarla geçti. Hepiniz biliyorsunuz. Çevremizde savaşlar. Rusya-Ukrayna savaşı ekonomik olarak en çok bizi Türkiye’yi etkiledi. Muhalefet taraf tutalım dedi. Adeta savaşın tarafı olmayı teklif etti. Biz arabulucu olalım dedik. Cumhurbaşkanımız BM’nin takdirini topladı. Küresel güçlerin Suriye’yi bölüp parçalayarak güneyimizde geleceğimizi tehdit edecek, çocuklarımızı, gençlerimizi, geleceğimizi huzursuz edecek terör devletine müsaade edemezdik. Çok çalıştılar. İsrail’in güvenliğini sağlamak için uydu devlet lazım dediler. Orada bir oluşuma gitmeye çalıştılar. Ama ne yaptık biz buna müsaade edemeyiz dedik. Ülkemizin güvenliğini tehdit eden hiçbir oluşuma müsaade edemeyiz dedik. Fırat Kalkanı Harekatı’nı yaptık. O FETÖ’cülerin darbe kalkışmasından sonra Fırat Kalkanı, Zeytindalı harekatlarını yaptık. Bu uğurda şehitler verdik. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Onlar olmasaydı bugün ülkemizi tehdit eden bir terör devletinin oluşması sağlanmış olacaktı. Doğu Akdeniz işgal edilmek üzereydi. Libya ile mutabakat yaptık. Muhalefet karşı geldi. Libya’da ne işimiz var dedi. Suriye’de ne işimiz var dediği gibi. Libya ile deniz yetki alanları anlaşması yapmamız lazım. Askerimizi oraya göndermemiz lazım. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var dedik. Doğu Akdeniz’i işgal ettirmedik. Ama ana muhalefetin lideri ’Ne işimiz var Libya’da, Suriye’de’ dedi. 30 yıllık Azeri kardeşlerimizin Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarının kurtarılmasında, kardeşlerimize yardıma gittiğimizde bu ülkenin ana muhalefet lideri ’Recep Tayyip Erdoğan Azerbaycan’a cihatçı gönderiyor’ diye dünyaya yaygara yapmadı mı? Bunların ki nasıl siyaset. Böyle halkçılık olabilir mi? Böyle cumhuriyetçilik olabilir mi? Tabelada Cumhuriyet yazmakla, Halkçı yazmakla, halkçı olunmaz, cumhuriyetçi olunmaz. Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi ile Cumhur İttifakı ile inşallah Türkiye Yüzyılı’nı milletimizle beraber inşa edeceğiz" dedi.

"Yargı reformu stratejik belgemizi Cumhurbaşkanımız kamuoyuna paylaşacak"
Meclisin gündeminde yargı reformu belgeleriyle ilgili çalışmalar olduğunu ifade eden Bakan Tunç, "Önümüzde 3,5-4 yıllık süre var. Ekonomimizi toparlayacağız. Şu anda meclisimizin gündeminde yargı reformu belgeleriyle ilgili çalışmalarımız var. 9. yargı paketi meclisin gündeminde. 10. yargı paketi adalet komisyonunda görüşmeleri tamamlandı. O da gündeme geliyor. Önümüzdeki dört yılı kapsayan yargı reformu strateji belgemizi de hazırladık. Önümüzdeki birkaç gün içerisinde Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuna paylaşılacak. O belgede gecikmeyen adalet sistemi, daha kısa sürede gecikmeden sonuçlanacak, hakkıyla tecelli edecek adalet sisteminin tesisi konusunda 22 yılda çok mesafe aldık. İnşallah önümüzdeki dört yılın planını yapıyoruz. Özellikle yeni ihtiyaçlar, yeni suç tipleri, teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan sorunlar. Bilişim suçları, internet. Tüm bunları kapsayacak. Vatandaşlarımızın yargı hizmetlerinden en kaliteli hizmeti alabilmesinin yolunu açacak ve özellikle suç ve suçluyla mücadelede daha kararlı olmamızı, sokaklarımızın daha huzurlu olmasını sağlayacak, milletimizin huzurlu bir geleceğe adım atmasındaki gayretleri daha da artıracak yeni düzenlemeleri inşallah meclisimizin, milletvekillerimizin takdirlerine arz edeceğiz. Bu strateji belgesindeki hedefler doğrultusunda yasama, yürütme ve yargı; milletimize hak ettiği hizmetleri getirme gayreti içerisinde olacağız" şeklinde konuştu.
Bakan Tunç, AK Parti Kilimli İlçe Başkanlığı görevine seçilecek olan Mustafa Karakoca ve yönetimini tebrik etti. Kongrede Bakan Tunç’a çeşitli hediyeler takdim edildi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
20 Kasım, 2025 16:52 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 5dk
Yorum: 0

“Türkiye, denizcilikte dünyanın en büyük 10. filosuna sahip oldu”

Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar, dünyanın en büyük 10. filosuna sahip olan Türkiye’nin 61 yeni gemi siparişi ile dünya 9’uncusu, mega yat inşasında ise 2’ncisi olduğunu belirtti. Ünüvar ayrıyeten, boğazlardan yılda 40 binden fazla geminin geçtiğini söyledi.
Düzce Üniversitesi, denizlerin ve okyanusların sürdürülebilir idaresine yönelik düzenlenen 1. Memleketler arası Deniz Hukuku ve Teknolojileri Sempozyumu’na (IMLTech 2025) konut sahipliği yapıyor. Bugün başlayan ve 22 Kasım’a kadar sürecek olan sempozyuma Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Düzce Valiliği, TÜBİTAK MAM, HAVELSAN, TÜRKSAT ve Düzce Belediyesi başta olmak üzere birçok kamu ve özel kesim kuruluşları takviye veriyor. Alanında uzman akademisyen, araştırmacı ve uygulayıcıları bir ortaya getiren sempozyumda "Mavi Ekonomi", "Limancılık Stratejisi" ve "Türk Denizciliğinin Pusulası: Tehditler, Teknolojiler ve Yeni Ufuklar" bahisleri ele alınacak.

Prof. Dr. Sözbir: "Yapay zeka odaklı çalışmaları çok istikametli ele alacağız"
Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir, deniz hukuku ve teknoloji alanlarının akademik ve stratejik istikametlerini bir ortaya getireceklerini söz ederek, "Denizcilik ulusal güvenliğin en kritik noktalarından birisidir. Deniz hukuku üzerine yürütülen çalışmalar yalnızca akademik değil, ülkemizin stratejik geleceğine dair kıymetli bir yol kat etmiştir. Mavi vatan vizyonunu, insansız sistemler, yapay zeka odaklı çalışmaları çok taraflı ele alacağız. Bölümün önde gelen kurumlar, akademisyenler çeşitli hususları ele alacaklar. Üniversite olarak maksadımız bilimsel birikimin alandaki imkanlarla buluştuğu akademik yer hazırlamaktır. Ülkemizin denizcilik siyasetlerine manalı katkı sağlayacağına inanıyorum" dedi.

Başkan Özlü: "Sanayi, teknoloji ve üretimle ilgili çok sayıda projeye imza atıldı"
Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, Türkiye’nin denizcilik potansiyelini ve sanayi atılımlarını kıymetlendirdi. Özlü, "Sanayi, teknoloji ve üretimle ilgili çok sayıda projeye imza atıldı. Togg’dan Antartika Bilim Üssü’ne, KOSGEB dayanaklarından mega sanayi bölgelerine kadar büyük atılımlar başlatıldı. Bilim merkezi, teknoloji üstü, ileri endüstriye sahip olan Türkiye hedeflendi. Bilim ve teknoloji ile büyüyen Türkiye hedeflendi" diye konuştu.

"Ülkemiz denizcilik potansiyelinden gereğince hisse alamıyor"
Türkiye’nin denizcilik potansiyelinden gereğince hisse alamadığı görüşünde olduğunu aktaran Özlü, şunları kaydetti:
"Ülkemiz kara nakliyatında bir köprü olduğu kadar, deniz nakliyatında da değerli bir rotada yer almaktadır. Bizim bütün gayretimiz bu coğrafik avantajı stratejik bir bakış açısı ile pekiştirmek olmalıdır. Deniz nakliyatı daha ucuzdur. Denizcilik yük ve yolsa taşımanın ötesine gemi sanayi üzere kıymetli katkılar sunar. Dış ticaretimizin büyük kısmı deniz yolu ile gerçekleştirilmektedir. Deniz ticaretimizin büyümesi için atılacak her adım, ihracata ve üretime katkı sunacaktır."

"İki kıymetli projeyi hayata geçirdik"
Özlü, bu doğrultuda başlatılan iki değerli projeyi hatırlattı. Bunların Türk Koster Filosu’nun yenilenmesi projesi ve mega sanayi bölgeleri projesi olduğunu belirten Özlü, "Türkiye’de o tarihte 790 Türk sahipli koster vardı. Bunların ortalama yaşı 26’ydı. Biz bunları modernize etmeyi düşündük. Sayın başbakanımızın da imzasının olduğu protokol imzaladık. Yüzde 49’u Sanayi ve Teknoloji Bakalığından verilecek bir hisse vardı. Yüzde 51’i ise özel dal iştiraki olacaktı. Bu projedeki maksadımız bu envanterde bulunan ortalama yapı 26 olan kosterleri yenilemekti. Yaklaşık 10 yıl mühletle Türk tersanelerine iş olacaktı. Gemi inşası yan endüstrisine iş çıkacaktı. Akdeniz ve Karadeniz Türk gölü haline gelecekti. Etrafımızdaki ülkelerde yaklaşık 2 bin adet koster vardı. Bu kosterleri de Türkiye modernize edecekti. Bu son derece değerli bir projeydi. Bu projeyi sayın başbakanımızın liderliğinde başlattık. Mega sanayi bölgeleri. Bugün OSB’ler var. Sayıları 370’i buldu. Türkiye’nin sıçrama yapması için OSB ölceğinden büyük mega sanayi bölgelerine muhtaçlığımız var" dedi.

Vali Aslan: "Denizler önemli"
Düzce Valisi Selçuk Aslan, global ticarette denizlerin taşıdığı kritik role dikkat çekti. Aslan, Türk milletinin denizcilik tarihindeki yerine atıfta bulunarak, "Türk milleti olarak her ne kadar karaların sultanı olmuş olsak da, tarihi bin yıl geriye gidecek formda dünyanın üç denizine hükmetmiş cetlerin evladı olarak, ticaretin 4’te 3’ünün denizlerde döndüğünü düşünürsek denizler önemlidir" diye konuştu.

Bakan Yardımcısı Ünüvar: "Anlaşmanın kararlarını eksiksiz yerine getiriyoruz"
Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar, global deniz yolunun canlı bir organizma olduğunu belirterek, Türkiye’nin denizcilik alanındaki stratejik pozisyonuna ve başarılarına değindi. Ünüvar, 2024 yılında 12,6 milyar ton yükün deniz yolu ile taşındığını kaydetti. Türkiye’nin 10 bin 940 kilometre kıyı uzunluğunun bulunduğunu ve boğazlardan yılda 40 binden fazla geminin geçtiği kritik noktalardan biri olduğunu vurgulayan Ünüvar, şöyle konuştu:
"Boğazlarımızdan 1 milyar tonun üzerinde yük geçti. Türk boğazları deyince, Montrö’de imzalanan Türk boğazları muahedesi var. Mutabakatın kararlarını eksiksiz yerine getiriyoruz. Filomuzu güçlendirmek, Türk gemi beşerinin uluslarası tercih edinirliliğini artırmak istiyoruz."

"Türkiye, dünyanın en büyük 10’uncu filosuna sahip oldu"
Türkiye’nin 1999 yılından bu yana Milletlerarası Denizcilik Örgütü (IMO) Kurul üyesi olduğunu hatırlatan Bakan Yardımcısı Ünüvar, 50 ülke ile 64 denizcilik mutabakatı bulunduğunu belirtti. Ünüvar, "Üç deniz teşebbüsüne stratejik paydaşlığımız gerçekleşti. Pozisyonumuzu daha da güçlendirdi. Bugün 50 ülke ile 64 denizcilik muahedemiz var. Bu alan daha da genişliyor. Türkiye Doğu Akdeniz’de, Hin Okyanusu’nda iştiraklerini güçlendiriyor. Türkiye, dünyanın en büyük 10’uncu filosuna sahip oldu. Çok daha fazlasını yapacak insan gücümüz ve altyapımız var" biçiminde konuştu.
Türkiye’nin 61 yeni gemi siparişi ile dünya 9’uncusu olduğunu aktaran Ünüvar, tonajda 0,6 milyon CGT ile 11’inci, mega yat inşasında ise 2’nciliği elde ettiğini belirtti.

Binali Yıldırım: "Denizlere hakim olan cihana hakim olur"
27. Başbakan ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım ise, konuşmasının başında aktifliğin Düzce’de yapılmasının iki nedeninin Akçakoca açıklarındaki Sakarya/Akçakoca doğalgaz alanları ve Rektör Nedim Sözbir’in denizcilik geçmişi olduğunu belirtti. Barbaros Hayrettin Paşa’nın "Denizlere hakim olan cihana hakim olur" kelamını hatırlatan Yıldırım, dünya nakliyatının yüzde 90’ının denizler üzerinden yapıldığını vurguladı.

"Taraf değiliz lakin kontratın birçok kararını uyguluyoruz"
Sempozyumun ana başlıklarından memleketler arası deniz hukukuna değinen Yıldırım, 1982 tarihli kontrata Türkiye’nin taraf olmama nedenini ise şöyle açıkladı:
"Bu kontrata ABD de taraf değil, Türk devleti de taraf değil. ABD imzalamış lakin taraf olmamış. Denizin tabanında çok büyük kaynaklar var, ender elementler var. ABD bunları kendi mülkü gördüğü için, paylaşmak istemediği için taraf olmamış. Biz de taraf değiliz. Bizim hassasiyetimiz nedir? Bizim hassasiyetimiz adalar denizidir. Adalar denizi, o denli bir yapıya sahipki deniz hukuku sistemine nazaran bu mutabakata taraf olsak, İstanbul’dan Çanakkale’den çıkıp, Fethiye’ye giderken daima uluslarası sulardan geçmemiz lazım. Kendi deniz alanımız kalmıyor. Adaların denizle iç içe bulunduğu bir coğrafyadayız. Bu coğrafyaya sahip öteki ülkeler de var. Öbür yerlerde de yaklaşık 15 ülke bu hukuka taraf değil. Mukavele yürürlükte. Bu mukavele olmasa, memleketler arası deniz nizamı, denizcilik faaliyetlerinde kahır yaşanırdı. Biz taraf olmamamıza karşın teamüller açısından mukavelenin birçok kararını uyguluyoruz."

"Bizim için en büyük sorun adalar denizi ve Kıbrıs meselesidir"
Yıldırım, şöyle devam etti:
"Açık deniz özgürlüğünü sahipleniyoruz. Açık denizler aslında herkesin malıdır. Rastgele bir ülke tek başına hak argüman edemiyor. Transit geçişler, suçsuz geçişler. Bununla ilgili deniz hukuku mukavelesine tabiyiz. Boğazlar, Montrö Sözleşmesi’ne nazaran ve oradaki unsurlar çok farklı. Deniz hukuku yokken bizim boğazların kullanılmasının rejimi farklı. En son Ukrayna-Rusya savaşı yaşanırken uyguladık. Boğazların özel geçiş kaideleri var. Bunu tüm dünya kabulleniş durumda. Deniz hukuku kontratının uygulanmasında bizim için en büyük sorun adalar denizi ve Kıbrıs sorunudur. Yunanistan ile bizim tezimiz farklı. Biz kontrata taraf değiliz, burada yapılacak dayatmalar bizi bağlamaz diyoruz. Mukavele kararları denizcilik teamülüdür. ’Taraf olsa da olmasa herkes uymak zorundadır’ diyor. Adalar bize birkaç mil, Yunanistan’a 300-500 mil arada. Nizam var, ölçü var. Deniz hukukunda çok su götürecek konular var. Denizlerdeki kaynakların kullanılması, su yüzüne çıkarılması üzere hususlarda kısa vadede uzlaşma olacağı kanaatinde değilim."

"Aliağa’da dünyanın en büyük gemi söküm tesisine sahibiz"
Türkiye’nin denizicilik alanında kat ettiği muvaffakiyetleri anlatan Binali Yıldırım, "Yat üretiminde dünya 2’ncisiyiz. Her türlü gemiyi bilhassa özel niyetli gemileri yapmakta 1 numarayız. Gemi bozma yahut dönüşüm denildi. Biz ona ’gemi sökümü’ diyoruz. Aliağa’da dünyanın en büyük gemi söküm tesisine sahibiz. İmal ediyoruz, çalıştırıyoruz ve söküyoruz. İşi bilen denizcileri vazifeye getirdik. Biz 2002 yılında iktidar olduğumuzda denizcilik müsteşarlığı vardı lakin denizci yoktu. Vahim durumdaydı. Önceliğimiz, denizcilik müsteşarlığını denizcilerle tanıştırmak oldu" dedi.
Deniz madenciliği ve az elementlere dikkat çeken Yıldırım, bu elementlerin elektrik motorları, mıknatıslar, dronlar, güdüm sistemleri, termal kameralar, elektrikli araç bataryaları ve güç depolama sistemleri dahil olmak üzere savunma sanayii, tıp ve ileri teknolojide kullanıldığını söz etti.

"Eskişehir Beylikova’da dünyanın 2. ender element rezervi var"
Yıldırım, bu elementlerin üretiminin yüzde 60’ının Çin tarafından yapıldığını belirterek, Türkiye’deki potansiyeli şöyle anlattı:
"Bizde var fakat kullanamıyoruz. Eskişehir Beylikova’da dünyanın 2. az element rezervi var. 700 milyon ton rezerv var. Burada 10 element çıkarılabilir. Eti Maden bu toprak elementlerini çıkarmak için oluşum başlattı. Derin deniz madenciliğinde İSA ruhsatını almamız gerekiyor" diye konuştu.
Sempozyuma 65. devir Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 26. Lideri İsmet Yılmaz, AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir de katıldı.

Bizi sosyal medyadan takip edin