Karabük Postası tarafından
30 Haziran, 2014 15:16 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Avdancı: “Biz bu zehiri içmeyeceğiz”

KESK’ten “Taşeron Yasa Tasarısına” Tepki Tüm Bel-Sen Şube Başkanı, KESK Dönem Sözcüsü Ahmet Avdancı, AKP iktidarının 30 Mayıs 2014 tarihinde TBMM’ye sunduğu ve hala Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmekte olan kamuoyunda ‘taşeron yasa tasarısı’ olarak bilinen tasarı ile çalışma hayatında adeta sıkıyönetim ilan ettiğini söyledi. Sendika binasında basın açıklaması yapan Avdancı şunları söyledi: “12 yıllık iktidarı boyunca emekçilerin sahip olduğu en temel hakları tırpanlayarak güvencesiz çalışmanın alanını genişleten iktidar daha önce defalarca yaşandığı üzere;  milyonlarca çalışanı ilgilendiren konunun doğrudan muhatabı olan sendikaları sürecin dışında bırakmış, hiçbir şekilde görüşlerine başvurmamıştır. Üç işçi Konfederasyonun Başbakan’la yaptığı görüşmede taşeronlaştırmayı çalışma yaşamının temel istihdam biçimi haline getirecek bazı maddelerin tasarıdan çıkarılacağı sözü verilmiş ve birinci madde tasarıdan çıkarılmışsa da, bu kez Plan ve Bütçe Komisyonu’nda başa dönüldüğü yetmezmiş gibi hukuk ilkelerini ve iş güvencemizi de fiilen ortadan kaldıracak bazı madde eklemeleri yapılmıştır. Hukuk Devleti Askıya Alınmaktadır Plan ve Bütçe Komisyonu’nda eklenen maddelerle yargı kararlarının uygulanmaması ve uygulamayanların ceza kovuşturmasının engellenmesi hükmüyle hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. Tasarının bu şekilde yasalaşması halinde Yasama yargının üzerine çıkarılmış, keyfi uygulamalar yasal kılıfa büründürülmüş olacaktır. Düzenleme bu haliyle yasa kararlarının bağlayıcılığı ilkesini ifade eden Anayasanın başta 2. Ve 125. Maddesi olmak üzere uluslararası sözleşmelere de aykırıdır. AKP, her türlü eylem ve işlemlerinin yargısal denetimine tabi olmasını istemediği gibi tüm engellemelere rağmen ortaya çıkan yargı kararlarını da uygulamamanın çabası içerisindedir. Temel hukuk ilkeleri tümüyle AKP’nin ve sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda katledilmektedir. Torba yasaya eklenen madde ile yargı kararlarının herkesi bağlaması ilkesi, siyasi iktidarın yapmış olduğu atamalar, görev değişiklikleri, nakiller, göreve son verilmelerde uygulanmayacak ilkelere dönüştürülmüştür. Yargı kararlarını uygulamayan kamu görevlileri yasal korumaya alınmaktadır. Keyfi uygulamalar ödüllendirilmekte, hak arama yolları kapatılmaktadır. Adeta “Derdini Marko Paşa’ya anlat” dönemi başlatılmaktadır. Torba yasaya eklenen 82. Madde ile; idare kesinleşmiş yargı kararlarını atama işlemlerinde iki yıl uygulamama özgürlüğünü kazanmaktadır. Oysa mevcut uygulamada öngörülen süre 30 gündür. Bilindiği üzere özellikle son yıllarda kamuda işten atma, göreve son verme, sürgün ve atamalar yoğunlaşmıştır. Örneğin en son Konfederasyonumuzun kararıyla gerçekleştirilen greve katıldıkları gerekçesiyle Ankara Büyükşehir Belediyesi çalışanı 14 kamu emekçisi işten atılmıştır. Bu uygulamanın iptali için sendikamız TÜM BEL-SEN yargıya başvurmuştur. Bu tür davaların sonuçlanması bile birkaç yılı bulabilmektedir. Torba yasayla birlikte işten atılan ya da usulsüz atanan bir kamu emekçisi birkaç yıl mağdur olması yetmiyormuş gibi davayı kazanmasına rağmen iki yıl daha işsiz kalabilecektir. Yani iktidar muhalif gördüğü herhangi bir kamu emekçisini görevden alıp bir başka ile ya da ilçeye atayabilecek ve bu atama yargıdan döndüğünde idare iki yıl boyunca yargının hukuka aykırı bulduğu atamayı (sürgünü) aynen devam ettirebilecektir! İki yıl sonra da aynı göreve değil, “kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya” atayabilecektir! Diğer önemli bir nokta da aynı maddedeki düzenleme ile atama işlemlerinde “telafisi güç veya imkansız zarar”ı yargıcın belirleme yetkisi yargıcın elinden alınmakta, yargı atama durumlarında zarar oluştuğunu görse de “telafisi güç zarar var” diyemeyecektir. Oysa mevcut uygulamada idari yargıda hangi durumların telafisi güç zararlara yol açacağının takdiri yargıca bırakılmıştır. Torba yasa da yer alan “Kamu görevlileri hakkında yapılan bu tür idari tasarruflar; telafisi güç veya imkansız zararlar doğurmaz” hükmü gereği, atanan memurun aile düzeni parçalanmış olsa da, çocukları okullarından eşi işinden olsa da, ağır sağlık sorunları olsa da bu durum yasa buyurduğu için telafisi güç zarar olarak nitelendirilemeyecektir. Keyfi atamalarda yürütmeyi durdurma kararının verilebilmesi için “telafisi güç veya imkânsız zarar ve açık hukuka aykırılık” unsurlarının birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Torba yasa atama kararının telafisi güç ya da imkansız zararlara yol açamayacağı hükmünü getirerek gerçekte atanma kararlarında idarenin yürütmeyi durdurma kararı vermesini olanaksız hale getirmektedir. Yine bu madde ile iktidarın istediğini yapan kamu yöneticisine kovuşturma yolu kapatılırken yapmayana ise disiplin yolu gösterilmektedir. 82. maddede “Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekaleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişiklikleri işlemleri…” dendiğinden iş güvencemiz tehdit altındadır.  Tasarının yasalaşması halinde idare yasanın tanıdığı sınırsız yetkiyi kullanmaktan çekinmeyecek, işten atmalarda hukuk ilkeleri kaygısı gütmeyecektir. Taşeronlaşma Yasaklanmamıştır! Soma’da da görüldüğü üzere katliamlara varan hak  ihlallerinin yoğun yaşandığı taşeronlaşmayı yasaklamamakla hükümet bir kez daha sermayeyi kolladığını kanıtlamıştır. Hükümet Soma katliamındaki sorumluluğunu unutturma ve kimi olumlu maddeleri öne çıkararak emekçiler aleyhine yaptığı düzenlemeleri gizleme çabasından vazgeçmelidir. Başta 82. madde olmak üzere iş güvencemizi ortadan kaldıracak, emekçiler lehine olan yargı kararlarını by-pass edecek maddeler derhal düzenlemeden çıkarılmalı, taşeronlaşma yasaklanmalıdır. Hükümeti emekçilerin sabrını daha fazla zorlamamaya ve emek karşıtı politikalardan vazgeçmeye davet ediyoruz. Konfederasyonumuz yasanın bu haliyle yasalaşmasına ve yeni Somaların yaşanmasına izin vermeyecektir.  Biz bu zehiri içmeyeceğiz.”
blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
14 Mart, 2025 16:00 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Ramazan ayında dengeli beslenme önerileri

Ramazan ayında uzun saatler aç ve susuz kalındığından ve beslenme sistemin değiştiği için bu devirde istikrarlı beslenmenin büyük ehemmiyet taşıdığını belirten Diyetisyen Tuba Yıldırım, "Ramazan’da öğünlerinizi genel olarak sahur, iftar ve orta öğün formunda düzenleyebilirsiniz. Böylelikle gün içinde almanız gereken besin ögelerini üç öğüne bölmüş ve istikrarlı beslenmiş olursunuz" dedi.
Liv Sağlıklı Ömür Merkezi Beslenme ve Diyet Kliniği’nden Diyetisyen Tuba Yıldırım, Ramazan ayında hakikat beslenme hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Sağlıklı beslenmenin hayatın her devrinde kıymetli bir yere sahip olduğunu söyleyen Dyt. Yıldırım, "Ramazan ayı uzun saatler aç ve susuz kaldığımız, beslenme sistemimiz epey değiştiği için bu devirde istikrarlı beslenme büyük ehemmiyet taşıyor. Olağan günlerde, rastgele bir öğünde eksik aldığımız bir besin ögesini gün içinde orta öğünlerde yahut öbür ana öğünlerde tamamlama fırsatımız oluyor. Lakin Ramazan ayında öğün sayımız sınırlanıyor. İstikrarlı beslenme her vakit çok kıymetli fakat bilhassa Ramazan ayında daha enerjik ve sağlıklı olabilmek için tertipli ve istikrarlı beslenme gereklidir" diye konuştu.
Dyt. Yıldırım, Ramazan ayında yanlışsız beslenme tekliflerini şöyle sıraladı:
"Ramazan’da öğünlerinizi genel olarak sahur, iftar ve orta öğün biçiminde düzenleyebilirsiniz. Böylelikle gün içinde almanız gereken besin ögelerini üç öğüne bölmüş ve istikrarlı beslenmiş olursunuz. Sahur yapma alışkanlığı sayesinde hem açlık müddetiniz azalır hem de metabolizma suratınızı korumuş olursunuz. Sahurda yumurta, ceviz, peynir, avokado ve mevsim söğüşlerini içeren hafif bir kahvaltı yahut yoğurt, yulaf, taze meyve, çiğ kuruyemişlerden hazırlanan sağlıklı bir kase tercih edebilirsiniz. İftar öğünü de en az sahur kadar değerlidir. Orucu bir hurma ve su ile açtıktan sonra çorba ve renkli bir salata ile devam edip, sonrasında ana yemeğe geçebilirsiniz. İftarda uzun açlık periyodundan sonra midenizi süratli bir formda doldurmak ani tansiyon ve şeker yükselmelerine, mide barsak rahatsızlıklarına sebep olduğu için iftardan sahura kadar öğün sayısını artırıp, aralıklarla beslenmeye itina şovunuz."
İftar yemeğinden çabucak sonra tatlı yenilmemesi gerektiğini söz eden Dyt. Yıldırım, "Tatlı seçiminizi iftardan çabucak sonra yapmak yerine bir iki saat sonra orta öğün formunda hafif sütlü tatlılardan tercih etmek sağlıklı olacaktır. İftardan sonra tatlı isteklerinde kahve ve hurma ikilisi kan şekerini dengelemeye ve tatlı yeme gereksinimini azaltmaya yardımcı olacaktır. Ramazan’da hareketsizlik, bağırsak hareketlerinin yavaşlamasına neden olabilir. İftardan sonra bir saatlik yürüyüşler yapmak sindirimi kolaylaştırır. İftardan sahura kadar ortalama en az iki litre su içmelisiniz. Bir şişe soda ve bir bardak bitki çayı da sindirim sisteminize yeterli gelecektir" açıklamalarında bulundu.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.