Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Meclis Başkanı Yıldırım mı, Sözen mi Olacak?

Gündem Yayın: 20.03.2021 13:15
Yazar:
Meclis Başkanı Yıldırım mı, Sözen mi Olacak?

İl Özel İdaresi, İl Genel Meclis Başkanlığı 2. Dönem seçiminin 1 Nisan’da yapılacağı ifade edilirken, Meclis Başkanının kim olacağına ise Mecliste 12 sandalyesi bulunan AK Parti Grubunun yapacağı ön seçimle karar verileceği belirtildi

Karabük İl Özel İdare, 2. Dönem İl Genel Meclis Başkanlığı seçimi 1 Nisan’da yapılacak. Yapılacak olan seçimlerde  Mevcut İl Genel Başkanı Hasan Yıldırım mı, yoksa bir dönem önce olaylı bir şekilde İl Genel Meclisi Başkanlığı koltuğuna oturan Ahmet Sözen mi seçilecek merak ediliyor.

Bilindiği gibi 31 Mart 2019 Mahalli İdareler seçimlerinden sonra Karabük İl Özel İdaresi, İl Genel Meclis Başkanı olarak, AK Parti Karabük Merkez İl Genel Meclis Üyesi Hasan Yıldırım seçilmişti ve Yıldırım bu görevi 2 yıldır devam ettirdi. İki yılında sonunda da 1 Nisan 2021 tarihinde yeniden Başkanlık seçimi yapılacak. Seçimde Başkanlığa mevcut Başkan Hasan Yıldırım yeniden aday olurken, daha önce de Meclis Başkanlığı yapan Ahmet Sözen de aday olduğunu açıkladı. Ancak kimin aday olacağını ise AK Parti Grubu belirleyecek.

İl Genel Meclisi; 12 AK Parti, 4 MHP ve 1 CHP’li üyeden oluşuyor. Üyeler; 1 Nisan tarihinde yapılacak olan toplantıda İl Genel Meclisi Başkanının yanı sıra Meclis Başkanı gibi 2 yıllık görev sürelerini tamamlayan Komisyon üyelerinin seçimini de yapacak.

ÖN SEÇİMLE BAŞKANIN KİM OLACAĞINI BELİRLENECEK

17 Üyeden oluşan Karabük İl Genel Meclisinin 12 üyesine sahip olan AK Parti grubu AK Parti İl Başkanlığında bir araya gelerek İl Başkanı Av. İsmail Altınöz’ün de katılımıyla gizli ön seçim yapacak.  Bu ön seçimde Mevcut İl Başkanı Hasan Yıldırım ya da Ahmet Sözen mi aday olacak bunu oy kullanacak olan Meclis  üyeleri belirleyecek ancak, 12 üyenin yanında AK Parti İl Başkanı İsmail Altınöz de aday belirlemede oy kullanacak.

Öte yandan 2015 Yerel seçimlerinde yine Karabük Merkez İl Genel Meclis Üyesi olan ve 1. Dönem İl Genel Meclis Başkanlığı yapan Hasan Yıldırım, AK Parti İl Başkanlığının kararı ile ikinci dönemde de aday olmuş ancak  karşısına aday olarak çıkan Ahmet Sözen İl Genel Meclis Başkanı seçilmişti. AK Parti Safranbolu İl Genel Meclis Üyesi Ahmet Sözen’in İl Başkanlığının kararına rağmen İl Genel Meclis Başkanı olması parti içinde büyük krizlerin yaşanmasına neden olmuştu. 2019 Yerel seçimlerinden sonra yeniden oluşan İl Genel Meclisinde yine AK Parti İl Başkanlığının kararı ile Hasan Yıldırım tekrar İl Genel Meclis Başkanı oldu. 2 Yıllık görev süresi 1 Nisan tarihinde dolacak olan mevcut Başkan Hasan Yıldırım’ın 2. Dönem de Meclis Başkanlığına talip olduğu belirtilirken, Meclis Başkanlığı adaylığı için öne çıkan bir diğer isim ise Ahmet Sözen.

Başlıksız 9 kopya 16

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: