Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

“Ders Zilleri Bu Sene Dertli Çaldı”

Gündem Yayın: 15.09.2014 14:54
Yazar:
“Ders Zilleri Bu Sene  Dertli Çaldı”

Kurtoğlu’ndan Eğitim Öğretim Yılı Açıklaması

Türk Eğitim-Sen Karabük Şube Başkanı Ahmet Turgut Kurtoğlu; 2014-2015 Eğitim-Öğretim yılının başlaması nedeniyle basın açıklaması yaptı. 2014-2015 Eğitim Öğretim yılının ders zilinin dertli çaldığını belirten Kurtoğlu; “Bu eğitim-öğretim yılındaki en büyük sıkıntı MEB Yasası ve ardından çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliği ile birlikte MEB’de hız kazanan kadrolaşma furyası oldu. Paralel yapılanmayı ortadan kaldıracağız diyerek yola çıkanlar MEB’de taş üstünde taş bırakmadı. Çıkarılan yasayla 4 yılını dolduran okul müdürleri, müdür başyardımcıları, müdür yardımcıları, il milli eğitim müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri, il milli eğitim müdür yardımcıları ve MEB’de üst düzey yöneticiler olmak üzere tam tamına 76 bin yöneticinin görevlerine son verilecek bir süreç başlatıldı. Sözde paralel yapıdan şikâyet edenler, MEB’de kendi adaletsiz ve ahlak dışı paralel yapısını oluşturdu.       Milli Eğitim Bakanlığı’nda 4 yılını tamamlayan 8 bin civarında okul müdürünün görevi hiçbir kriter olmaksızın, keyfi bir şekilde uzatılmadı. MEB’de kıyım öyle bir noktaya geldi ki; siyasi, ideolojik anlayışı iktidarla farklı olan, sendikal tercihini yandaş sendikadan yana kullanmayan, bilgisi, becerisi, başarısı, tecrübesiyle o koltukları hak eden okul müdürleri birer birer tasfiye edilmiştir. Bunun adı MEB’de yönetici soykırımıdır.

Değerlendirmelerde  bir sözde sendikanın  hazırladığı listelerin elde ele dolaştığı dile getirilmektedir. Ne yazık ki puanlara ve değerlendirme sonuçlarına baktığımızda da bunu net olarak görebiliyoruz. Okul müdürlerinin başarıları, ödülleri, okulundaki öğrencilerin üniversiteye yerleşme oranları, mesai arkadaşları ile ilişkileri, akademik kariyeri, uluslararası düzeyde yayınlanan makalelerine göre puanlar verilmedi. MEB yetkililerinin verdiği puanlarda kriterler şunlardı: Yandaşlık, torpil, ahbap-çavuş ilişkisi. Sonuçta da müdür olarak görev süresi uzatılanların yüzde 81’inin malum sendikaya üye olduğu tespit edildi.

Öğretmenler, okul aile birliği başkan ve başkan yardımcısı, öğrencilerden yani okul müdürünü yakından tanıyan, çalışmalarını bilen insanlardan tam puan alan okul müdürleri; her ne hikmetse MEB yetkililerinin değerlendirmesinden sınıfta kaldı. Başarısız bulunan ve mesai arkadaşları tarafından çok düşük puan verilen okul müdürlerinin bazıları da, MEB yetkililerinin değerlendirmesinden tam puan aldı.

Okul müdürlerini görevinde vekâleten bulunan ilçe milli eğitim müdürleri, sadece 2-3 aydır görevde olan geçici il-ilçe milli eğitim şube müdürlerinin değerlendirmesi ne kadar adaletlidir? Bu insanların okul müdürlerinin çalışmaları, başarıları, bilgi ve tecrübeleri hakkında bilgi sahibi olmaları mümkün müdür? Bu kişiler okul müdürlerini bir kere bile görmediği gibi, okullarının önünden dahi geçmemiştir. İddia ediyoruz; ihtilal dönemlerinde, 28 Şubat’ta dahi böylesine bir tasfiye yapılmamıştı.

Puanlamalardaki ciddiyetsizlikleri de zaman zaman kamuoyuyla paylaşmıştık. Emekli olanlara, kurum değiştirenlere, vefat edenlere, şu anda müdür olmayanlara 75 ve üzerinde puan verildi, komisyon üyesi geçici ilçe milli eğitim müdürleri kendilerine puan verdi. Üstelik geçici ilçe milli eğitim müdürleri kendilerine 95-100 puan vermişler!

Yandaş-Sen’de bu süreci kendi lehine öyle bir kullandı ki, öyle ahlaksızlıklar yaptı ki; “Bana üye ol seni müdür yapacağım”, “Bana üye olmazsan müdür olamazsın, görev süren uzatılmaz” diyerek, şantajla çalışanları baskı altına aldı. Hormonlu büyüyen, iktidara sadakatle bağlı olan, çalışanları haklarını savunma söz konusu olduğunda süt dökmüş kediye dönen, maneviyat ve değer kavramlarını dilinden düşürmeyen ama uygulamaları ile değerleri ayaklar altına alanlar bir kez daha vicdanlarda mahkûm olmuştur.

Bugün görev süresi uzatılan müdürler ile ilgili tartışmalar kamuoyunda yankılanıyor. Yarın ne olacak biliyor musunuz? Göreve ilk kez atanacak müdürlere getirilen sözlü sınav ve müdür başyardımcısı ile müdür yardımcılarının müdür tarafından belirlenecek olması kamuoyunda çok tartışılacak. Zira MEB Yasası ve bu yasanın ardından çıkarılan Yönetici Atama Yönetmeliğine göre ilk kez göreve atanacak müdürler sözlü sınava tabi olacak. Objektif olmayan bu sözlü sınavlar milli eğitim tarihine “yandaş sınavlar” olarak geçecek.  Sözlü sınav komisyonunda yer alan isimler kimlerden oluşacağı, komisyonun nasıl puan vereceği büyük ihtilaflara neden olacak. Sözlü sınav, kişiye özel değerlendirme demektir. Sözlü sınavda ölçülebilir kriterler söz konusu değildir. Bu durumda sözlü sınavlara şüpheyle bakılmayacak mı? Sözlü sınav komisyonunda sendika temsilcileri bulunmadığı müddetçe şaibeler de eksik olmayacak ve bu sınavın sonuçları her zaman tartışılacaktır.

Müdür başyardımcıları ile müdür yardımcılarının okul müdürü tarafından belirlenmesi de okul müdürlerinin ayrımcılık yapacağı anlamına gelecektir. Büyük çoğunlukla okul müdürleri beraber çalışacağı kişileri bilgisine, tecrübesine, başarısına göre değil, sendikasına, aynı siyasi görüşü paylaşıp paylaşmadığına göre seçecektir. Hatta birçok okul müdürü, müdür yardımcılarını teklif ederken inisiyatif kullanamayacak, ellerine tutuşturulan listeleri ulaştıran postacı konumundan ileri gidemeyecektir.

TEOG YERLEŞTİRMELERİ VELİLER VE ÖĞRENCİLER İÇİN KÂBUSA DÖNÜŞTÜ.

TEOG yerleştirmeleri aileleri ve öğrencileri isyan ettirdi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın tercihlerine yerleşemeyen öğrencileri evlerinden uzak okullara, meslek liselerine ya da imam hatip liselerine kaydetmesi büyük tartışmalara yol açtı. Bazı öğrencilerin kayıtları evlerinden 80-100 km. ya da 150 km. uzaktaki okullara, bazılarının ise tercih etmediği halde meslek liselerine ya da imam hatip liselerine yapıldı. Bunun nedeni tüm genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesiyle akademik lise ihtiyacını karşılayacak okul kalmamasıydı. Tercihlerine yerleşemeyen ve mağdur olan 40 bin öğrenci otomatik olarak ya evlerinden uzak okullara ya da meslek liselerine ve imam hatip liselerine yönlendirildi. Öğrencilerin önünde ise sadece özel lise ya da açık lise seçenekleri kaldı. Özel okullara zaten maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocuklarını göndermesi mümkün değildir. Açık lise eğitimini ise sendika olarak desteklemiyoruz ve sağlıklı bulmuyoruz.

Bakanlık TEOG sonrası istemediği okullara yerleşen öğrencilere boş kontenjanlara nakil hakkı tanıdı. Ancak ilk hafta sistemde aksaklıklar nedeniyle boş kontenjanlar oluşmadı ve işlem yapılamadı. İkinci haftada 14 bine yakın öğrencinin naklini özel okullara aldırmasıyla okullarda boş kontenjanlar oluştu. Ancak nakil işlemlerinde de sıkıntılar yaşanıyor. Okullar boş kontenjanlarını ilan ediyor, veliler boş kontenjanları takip ediyor ve haftalık periyotlarla yerleştirmeye yönelik nakil işlemleri yapılıyor. Eylül ayı sonuna kadar sürecek olan bu işlemde hem velilere hem de öğrencilere psikolojik işkence yapılıyor. Öğrencilerin nakil işlemi tamamlandığında ise neredeyse Ekim ayı olacak. Ne yazık ki bunun tedbirini bile alamayan bir Bakanlık anlayışı ile karşı karşıyayız.

Tüm bunlar göz önüne alındında Milli Eğitim Bakanlığı’nın TEOG ile ilgili yaptığı hatalardan ders çıkarması ve önümüzdeki eğitim-öğretim yılında gerekli tedbirleri alması zorunludur. Çocukların seçeneklerini azaltmak, eğitim davasından vazgeçtiğiniz anlamına gelir. Bu ülkede genel lise ihtiyacı göz önüne alındığında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın genel liseleri yeniden açması gerekmektedir. Aksi takdirde her yıl benzer sorunlar yaşanabilir ve öğrenciler mutlu olmadıkları okullarda okuyabilir.

RESMİ OKULLARA ALTERNATİF SÖZDE OKULLAR AÇIP, BURALARDA KÜRTÇE EĞİTİM VERİLECEK OLMASI NE DEMEKTİR? BU KEPAZİLEĞE GÖZ MÜ YUMACAKSINIZ?

Bölücü unsurlar yine iş başında! Hükümetin sözde açılım politikası sayesinde bölücüler öylesine azdı ki, Güneydoğu‘da anadilde eğitim için Bağlar, Cizre ve Yüksekova‘da yasal olmayan bir şekilde Kürtçe eğitim verecek okullar açılıp, kayıtlar alınıyor. Bu; mesnetsiz, hainlik ve nefret kokan bu girişimdir.

Alternatif sözde okullar açıp, buralarda Kürtçe eğitim verilecek olması ne demektir?

Bu ülkeyi yönetenler burunlarının dibinde neler olup bittiğinden bu kadar mı habersizdir?

Ey bu ülkeyi yönetenler; Güneydoğu’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin okullarına meydan okuyanlara, ana dilde eğitim diye yola çıkanlara, sözde alternatif model getirenlere karşı nasıl bir yaptırım uygulayacaksınız? Tüm bu olan bitene göz mü yumacaksınız?

“Ana dilde eğitim vermiyorsanız, biz alternatif model oluştururuz” anlamına gelen bu iğrenç girişim, T.C. tarihinde bir ilktir ve bölücü çetenin bölgede gücünü artırdığının göstergesidir. Kendi kendilerine müfredat hazırlayan, öğrenci kaydı alan, ücretsiz kitap dağıtan, hatta öğretmen yetiştirdiğini iddia eden,  İlkokulu 5, ortaokulu 3, liseyi ise 4 yıl olarak belirlediklerini açıklayan bölücü unsurlar açıkça T.C. Devletine meydan okumaktadır. Bir de utanmadan Türkçeyi yabancı dil olarak okutacaklarını söylüyorlar.

Buradan vatandaşlarımıza çağrıda bulunuyorum: Bu sözde okullara kayıt yaptırmayın. Buraların hiçbir yasal dayanağı yok. Şayet çocuklarınızı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanımadığı, yasal olmayan bu sözde okullara gönderirseniz siz de suç işler ve çocuklarınızın geleceğine ihanet etmiş olursunuz.

PKK ve yandaşları bölgede öyle bir güç oldu ki, devlet adeta bölgeden elini ayağını çekmiş bir görüntü içine girdi. Yol kesen, kimlik kontrolü yapan, kendi mahkemelerini kuran bölücü örgüt ve işbirlikçileri şimdi de eğitimi dinamitlemeye, yıllardır dillendirdikleri ana dilde eğitim taleplerini sözüm ona hayata geçirmeye, kendi okullarını kurmaya çalışmaktadır. Devletimizin bölücü yapıların okullarımızı değersizleştirme, kendi okullarını oluşturma gayretlerine, iki dilli bir devlet yaratma girişimlerine pirim vermeyeceğine inanıyoruz. Bu ülke bölücülerin istediği gibi at koşturacağı, kendi kanunlarını uygulayacağı, kendi okullarını oluşturacakları bir aşiret devleti değildir. Herkes Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uymak zorundadır.”

 

 

 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Arkadaşının IBAN tuzağına düştü, hapse girdi

Asayiş Yayın: 03.05.2024 13:59
Arkadaşının IBAN tuzağına düştü, hapse girdi

Konya’da ‘benim hesabımda bloke var’ bahanesine inanarak arkadaşına IBAN numarasını veren kişi, para aklama yöntemi tuzağına düşerek hapse girdi. 1 paket sigara parasını kendisine hediye olarak veren dolandırıcı arkadaşının ağına takılan 45 yaşındaki Mustafa Ergin, 8 ay hapiste yatarken, hakkında açılan 5 farklı dosyadan ise yaklaşık 10 yıl hapis cezası bekliyor.

İnternet siteleri ve uygulamalar üzerinden dolandırıcılık faaliyetleri her geçen gün artıyor. Sosyal medya platformları ile illegal kumar ya da bahis üzerinden para aklamak isteyen dolandırıcılar, ‘Banka hesabınızı kiralayın, yüksek kazanç sağlayın’ paylaşımları ile vatandaşların ilgisini çekmeye çalışıyor. Konya’da çay ocağında çalışan 45 yaşındaki Mustafa Ergin, yanına sürekli gelen arkadaşının ‘Benim hesabımda bloke var gelen parayı senin hesabından çekelim’ teklifini geri çevirmedi. Bunun üzerine arkadaşı Mustafa Ergin’in hesabından belirli günlerde 6 sefer kara para aktarımı yaptı. ATM’den parayı çekip arkadaşına veren Ergin’e arkadaşı 1 paket sigara parasını hediye olarak verdi. ‘Banka hesabı kiralama’ olarak bilinen dolandırıcılık ağına düşen Ergin hakkında hesabına gelen 6 işlem için 6 suç dosyası açıldı. 8 ay hapse giren Mustafa Ergin, şimdi ise diğer dosyalardan 10 yıl hapis cezası bekliyor.

“IBAN numarasına para gelecek diyerek isteyenlere kesinlikle inanmasınlar”

Dolandırıcıların trend yöntemi olan IBAN üzerinden para aklama yöntemi ağına takılan ve olayı anlatan 3 çocuk babası Mustafa Ergin, “Ben bir çay ocağında çalışıyordum. Devamlı oturduğum bir arkadaşım yanıma geldi. Benden IBAN numaramı istedi. Ben de ona para gelecek diye IBAN numarasını verdim. Onun banka hesapları blokeli olduğu için ben de tamam dedim, verdim. IBAN numarasını verdikten bir saat falan sonra beni aradı, hesabına gelen parayı istedi. Gelen parasını ben de ATM’den çektim kendisine teslim ettim. Kimsenin bu konularla ilgilenmesini istemiyorum ve bu iyi bir şey değil. Arkadaş olsun veya kim olursa olsun kimseye verilmesini istemiyorum. Mağdurum ben. Bu durumdan dolayı toplam yattığım günlerimi saymak istemiyorum, anlatılacak bir konu değil. IBAN numarasına para gelecek diyerek isteyenlere kesinlikle inanmasınlar” dedi.
“Dosyalarda patlama olduğu zaman en aşağı 10 senenin üzerinde yatacağım”

Kendisinin bu işlemlerin ardından şu anda 10 senenin üzerine hapis cezası beklediğini anlatan Ergin, “Ben bedel karşılığı almadım. Hesabıma para geldi emanetini verdim. ATM’ye gittiğim için de bana bir sigara parası verdi. Başka türlü verdiği bir şey olmadı. Ben de zaten bir şey beklemiyordum. Ama o arkadaşın internet dolandırıcılığı gibi şeylerle uğraştığını bilmiyordum. Ben insanlık olarak verdim, başka türlü bir niyetim yoktu. Benim toplam 6 tane dosyam var. Her bir dosyadan 3 yıl 4 ay ceza aldım. Toplam cezaevinde 8 ay yattım. Yani bunu ileride istinafta olan dosyalarım da var, bu dosyalarda patlama olduğu zaman en aşağı 10 senenin üzerinde yatacağım bir olay var. Kimsenin yaklaşmasını istemem, uzak durmasını istiyorum. Mağdurum, işsizim, çocuklarım var, bana yardımcı olunmasını istiyorum” şeklinde konuştu.

“Nereden geldiğini bilmediğiniz parayı anında iade edin”

IBAN istendiği ve ‘yüzde 15 pay vereceğiz’ şeklinde dolandırıcıların taktikleri ile karşılaşıldığı durumlarda en yakın karakola gidilmesi gerektiğine dikkat çeken Adli Bilişim Uzmanı Avukat Emre Akman, “Müvekkilimiz dolandırıcıların yeni yöntemlerinden biri olan ‘banka hesabımda haciz var, banka hesabımda bloke var’ gibi dolandırıcılık taktikleriyle beraber kandırılmış olup, banka IBAN numarasını alarak kara para akışı sağlamışlardır. Bu kara para akışı neticesinde müvekkile 5 adet soruşturma dosyası başlatılmış olup, müvekkil 8 aydır mağduriyet içerisinde cezaevinde yatmaktadır. Şu anda da cezaevinden dışarı çıktığında sabıkası olduğu için herhangi bir şekilde bir yerde işe giremeyip, devlet gözetiminde ücretsiz olarak çalışmaktadır. Günümüzde artık banka hesabının kullanılması ve kara para akışında ve aynı zamanda yasa dışı bahis kullanılması neticesinde banka hesaplarının kullanılması durumunda herkes mağdur olmaktadır. Herkes ‘buradan ben bir kazanç sağlayabilir miyim’ mantığıyla bu işe girmekte ve daha sonrasında başına gelecekleri kestiremediği için büyük mağduriyetler yaşamaktadır.

 

Kimse belli vaatlerle ‘banka hesabımda bloke var, IBAN hesabımızda haciz var, banka hesabına şu para gelecek, yüzde 15 pay vereceğiz’ şeklinde dolandırıcıların taktiklerine inanmayıp bu durumla karşılaştıklarında en yakın karakola gidip ihbar etmelerini tavsiye ediyoruz. Çünkü kendi banka hesapları kullanıldığında geri dönülemez şekilde dosyalar birikmekte olup yüksek cezalar yatma durumları olmaktadır. Siz niyetinizi belli edecek şekilde gelen parayı anında nereden geldiğini bilmediğiniz için herhangi bir sisteme de dahil olmamak için iade ettiğinizde ve karakola gittiğinizde herhangi bir sıkıntı yaşamayacaksınız” diye konuştu.(İHA)