Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Yıldırım: “Kayıt dışı önceliklerimiz arasında”

Gündem Yayın: 14.05.2018 14:13
Yazar:
Yıldırım: “Kayıt dışı önceliklerimiz arasında”

SGK İl Müdürü  İsmail Yıldırım, SGK Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada, kayıt dışı istihdama dikkat çekerek, “Ülkemizde ve ilimizde kayıtlı çalışan oranı maalesef arzulanan bir düzeyde değildir. 2002 yılında yüzde 52 seviyelerinde olan kayıt dışı istihdam oranı yapılan çalışmalar neticesinde bugün itibariyle yüzde 34’lere düşürülmüştür” dedi.

Sosyal Güvenlik Haftası kapsamında, Karabük Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İl Müdürlüğü tarafından Kent Meydanı Atatürk Anıtı’nda tören düzenlendi.
SGK İl Müdürü İsmail Yıldırım ve SGK Müdürlüğü Personelinin katıldığı çelenk sunma töreninde saygı duruşunda bulunulup İstiklal Marşı okundu. Bu yıl onuncusu kutlanan SGK Haftası programında konuşan SGK İl Müdürü İsmail  Yıldırım, Sosyal Güvenliğin, kişileri ve aileleri, iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık, malullük, yaşlılık ve ölüm gibi risklerin yol açacağı gelir azalışı veya harcama artırıcı zararlardan korumak üzere, kişilere sağlık ve asgari bir hayat standardını garanti eden bir sistem olduğunu belirtti.
Sosyal sigortaların, çalışan ve işverenlerin prim katkısının bulunduğu, katılımı zorunlu olan bir sistem olduğunu ifade eden Yıldırım, “Ülkemizde üç büyük Sosyal Güvenlik Sistemi (SSK-BAĞ-KUR-EMEKLİLİK SANDIĞI)16 Mayıs 2006 tarihli 5502 sayılı kanun ile tek çatı altında birleştirilmiş, bu görev Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmiştir. Kurumumuz doğumdan ölüme kadar, hatta öldükten sonrada hak sahiplerine sağlık, sigorta ve sosyal yardım alanlarında, sosyal sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişebilir aktüeryal ve mali açıdan sürdürülebilir, çağdaş standartlarda sosyal güvenlik sistemini uygulamaktadır” dedi.
Kayıt dışı istihdam konusunun SGK’nın öncelikleri arasında olduğunu kaydeden Yıldırım şunları söyledi:
“Ülkemizde ve ilimizde kayıtlı çalışan oranı maalesef arzulanan bir düzeyde değildir. 2002 yılında yüzde 52 seviyelerinde olan kayıt dışı istihdam oranı yapılan çalışmalar neticesinde bugün itibariyle yüzde 34’lere düşürülmüştür. Kayıt dışı istihdam konusu Kurumumuzun öncelikleri arasında yer aldığından, bilgilendirme, bilinçlendirme çalışmaları sonucu 2023 yılında Kayıt dışı istihdam oranının tarım dışında yüzde 15’e çekebilmek için yoğun ve etkin bir şekilde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Kayıt dışılık oranının yüzde 1 puan azalmasının ülke ekonomisine yaklaşık 2 Milyar TL, katkı sağladığı düşünüldüğünde önemi daha iyi anlaşılacaktır.”
“Karabük Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü olarak gelinen noktada, vatandaş odaklı, daha etkin, verimli, kaliteli ve güvenilir hizmeti, vatandaşın ayağına götürecek çalışmalar yapmaktayız” diyen Yıldırım, amaçlarının kurumdan hizmet alan tüm bireylerin memnuniyetini arttırarak sağlamak olduğunu dile getirdi.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: