Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

KIBRIS DOSYASI (BM ve AB tarih sürecinden yansımalarıyla) ”Geçmişi ne kadar çok unutursak, geleceği korumak o kadar zor olur…” (Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK)

Mart 21, 2018 07:38
A+ A-

Çünkü Kıbrıs Türk Halkı; neredeyse AB’ye feda edilme durumu ile karşı, karşıya kalmış ve K.K.T.C’nin AB önündeki kozlarının büyük bir bölümü yok edilmiştir! Yani o dönemde, ‘AB’ye giden yolda tren kazası olmasın’ denerek, AB treninden atılan Kıbrıs Türk’ü olmuştur! K.K.T.C’nin; AB ile olan ilişkilerini, iç politikalarındaki gelişmeler ile birlikte, 3 Kasım 2002 (Türkiye’de AKP’nin iktidara gelişi) ve 14 Aralık 2003 (CTP’nin K.K.T.C’de iktidara gelişi…) tarihlerinden itibaren değerlendirecek olursak; aşağıda yapacağım tespitler ile karşılaşırız: Bu ilişkilerin AB müzakerelerinin yol haritasında, K.K.T.C’nin yaşaması ve uluslararası arenada tanıtılmasına yönelik değil! Tam tersine, ‘Birleşik Kıbrıs’ yaratma hedefine yönelik olduğunu görürüz! Bu hedefe ulaşılması için oynanan oyunların senaryosu, her seferinde olduğu gibi İngiltere ve ABD tarafından yazılmış, daima Rum- Yunan ikilisinin isteklerine uygun bir oyun sergilenmiştir! Son dönemde ise bu oyuna yeni bir oyuncu daha katılmıştır! Bu oyuncunun adı AB’dir! Tüm bu oyunlar oynanırken; K.K.T.C’de o dönemde mevcut iktidarın, Anavatan Türkiye’deki hükümetin bu senaryolara yaklaşımı, BM arabuluculuğunda ve müzakereler sürecinde bu sorunun çözülmesine odaklanmıştır. Ancak bu süreç; son dönemde BM zemininden, olmaması gereken AB zeminine kaymıştır! AB ise her ilerleme raporu öncesinde Türkiye ile olan görüşmeleri ve müzakere başlıklarını; Türkiye’nin Kıbrıs’ta vermesi gereken bir dizi tavizlere bağlamış, bu güne kadar da hep aynı politikanın ısrarcısı olmuş ve olmaya devam etmektedir! Özellikle 24 Nisan 2004 tarihinde İngiltere’nin tezgâhladığı ve dönemin BM Genel Sekreteri’nin adını taşıyan Annan planı öncesinde, K.K.T.C’de yaşananların neler olduğu artık herkesçe bilinmektedir! O dönemi bir tek cümle ile izah etmek gerekir ise psikolojik savaşın tüm kurallarının uygulandığı bir hezeyan dönemidir! Ve ne yazık ki, Kıbrıs Türk Halkı kandırılmış ona vaad edilen herşeyin içi boş çıkmıştır! Ortalığın toz duman olduğu o teslimiyet döneminde, insanın en çok içini acıtan şey ise Şehitlerimizin isimlerini taşıyan cadde ve sokaklarda ne idiğü belirsiz bez parçalarının ‘bayrak’ diye sallanmaları olmuştur! Tüm bu hezeyanlar yaşanırken ne yazık ki! Adada mevcut hükümetin temsilcileri de, Kıbrıs Türk’üne AB ye girişin anahtarını ve pasaportlarını vaat etmiştir! Ama sonuç tam bir fiyasko olmuştur! Dünya tarihinde ilk defa; kendi kurduğu devletinin ortadan kalkması adına referandum sandığı dayatması ile karşı karşıya kalan Kıbrıs Türk Halkının % 65’i, içeriği dahi bilinmeyen bu 19.000 sayfalık tuzak plana ‘Evet’ demiş! Ancak Rum tarafı ise ezici bir çoğunluk ile Hayır diyerek; bir anlamda K.K.T.C’nin varlığının devamına onay vermiştir! Annan planı; İngiliz lordu David Hanney’in güney Rum kesimi anayasasını esas alarak hazırladığı ve hedefinde; zamana yayılmış bir şekilde Türk Askerinin adadan ayrılması, Türkiye’nin garantörlüğünün sona ermesi, 1974 sonrası Kıbrıs’a yerleşen vatandaşlarımızın Kıbrıs’tan gönderilmeleri, Rum’ların 1974 öncesi tüm mal varlıklarına ve evlerine kavuşmaları, sonuç olarak; Kıbrıs Türk’ünün tekrar göçmen ve kısa bir süre sonra da Rum’a yama olması vardı! Kıbrıs Türk Halkı’na dayatılan bu tuzak planı bile yeterli bulmayan Rum tarafının, ‘Hayır’ demesinin tek bir nedeni vardı: Çünkü bu plan, Enosis’e giden yolu bir hayli uzatmaktaydı! Bu plandan sonra yine Kıbrıs Türk’ünün karşısına ‘Fin’ marka başka bir tuzak plan çıkarılmışsa da; bu plan da çıktığı yerde kala kalmıştır! 2004 yılından günümüze kadar geçen süreçte, Kıbrıs Milli Davamız; ne yazık ki Türkiyenin AB ile yapmış olduğu müzakerelerde ve her defasında ülkemizin önüne çıkarılan ”çöz de gel” engeli haline getirilmiştir! Annan Planı referandumundan sonra 29. Temmuz. 2005 tarihinde Türkiye’deki hükümet, imzaladığı ek-protokol ile Rum yönetimini, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan ve Türkiye ile ‘Avrupa Ekonomi Topluluğu’ arasında ortaklık yaratan ‘Ankara Anlaşmasına’ dâhil etmiştir! Bu imza töreninin ardından her ne kadar Türkiye’de iktidarda bulunan hükümet; atılan bu imzaya ve varılan mutabakata rağmen; K.K.T.C üzerindeki ekonomik ambarolar kaldırılmadan, Türkiye’nin hava ve deniz limanlarını Rum uçak ve gemilerine açmayacağını açıklamış olsa bile! O dönemde AB’nin genişlemeden sorumlu ‘başkomseri’, böyle bir açıklamanın imzalanan mutakabatı bağlamadığını; sadece Türk hükümetinin kendi kamuoyunu yatıştırmaya yönelik olduğunun açıklamasını yaparak, adeta ilgililere uluslararası konularda ders vermiştir… BM Güvenlik Konseyinin 1960 yılından beri Kıbrıs konusunda almış olduğu kararlar ve analizi… BM’in Kıbrıs konusu ile ilgili çalışmalarının temelinde Güvenlik Konseyi kararları, AB’nin Kıbrıs konusunda kurmuş olduğu tuzakların temelinde ise K.K.T.C’nin yok edilmesi vardır! Zaten Güney Rum kesiminin yöneticisi ve Sn. Talat’ın yol arkadaşı olan yoldaş Hristofyas zaman, zaman BM Güvenlik Konseyi kararlarını gündeme getirerek; çözümün ancak bu zemin esas alınırsa gerçekleşebileceğinin altını çizmektedir! Peki, nedir bu Güvenlik Konseyi kararları? Tarihsel süreci esas alınarak sıralanan ve içeriği itibariyle Güvenlik Konseyinde görüşülen Kıbrıs Konusunun en önemli kararları aşağıya çıkarılmıştır: BM Güvenlik Konseyinin 155 sayılı kararı:(24 Ağustos 1960) Güvenlik konseyinin bu oturumunda alınan karar gereğince Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM Genel Kuruluna üye olabileceği karar altına alınmıştır.(Bu karar 11 daimi üyenin kabul oyu ve oy birliği ile alınmıştır) BM Güvenlik Konseyinin 186 sayılı kararı:(4 Mart 1964) BM Güvenlik konseyinin bu toplantısında, İngiltere, Kıbrıs Cumhuriyeti,Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan hükümetlerine danışılarak Kıbrıs adası üzerinde bir BM Barış Gücü’nün kurulması kararı verildi.Ayrıca Türkiye’ye yönelik olarak kararın 1’inci maddesinde ‘uluslararası barışı tehlikeye sokacak herhangi bir harekatın yapılmaması istendi! İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuk yapmak amacıyla bir özel temsici atanması kararı alındı.( Konsey bu kararı; Rum’ların Kıbrıs Türk’ünü topyekun ortadan kaldırmak amacıyla kurmuş oldukları E.O.K.A çetelerinin 21.Aralık.1963 Noel katliamını yapmalarından ve Makarios’un Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasını tek taraflı olarak yırtıp atmasından sonra alıyordu!.Ama bu arada hiç utanmadan,Türkiye’ye yönelik olarak da sakın ola ki barışı tehlikeye sokacak bir askeri harekat yapmayasın diyebiliyordu!..) (Karar 11 üyenin oy birliği ile alınmıştır..) BM Güvenlik Konseyinin 353 sayılı kararı: (20 Temmuz 1974) ( Kıbrıs Türk Halk’ının ada da Rumlar tarafından topyekûn ortadan kaldırılmasını önlemek amacıyla Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 tarihinde başlatmış olduğu askeri harekatın durdurulması isteğidir..) 20 Temmuz 1974 tarihinde, 1779 numaralı BM. Güvenlik Konseyi toplantısında,Türkiye’nin Kıbrıs’ta harekata girişmesi nedeniyle 186 sayılı karar hatırlatılmış ve tüm yabancı askeri personelin adayı terk etmesi istenmiştir.Tüm BM üyelerine Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi çağrısında bulunulmuştur.(Karar 15 üyenin kabul oyu ve oy birliği ile kabul edilmiştir..) BM Güvenlik Konseyinin 383 sayılı kararı: (13 Aralık 1975) Bu karar gereğince Kıbrıs’ta ki BM Barış Gücü’nün ateş kes ortamında barışçıl bir çözüm bulunana kadar ada üzerinde görevine devam etmesi gerektiği belirtilir.( Karar 14 Kabul oyu ile ve oy birliği ile alındı…) BM Güvenlik Konseyinin 541 sayılı kararı: (18 Kasım 1983) Konsey bu toplantısında, Kıbrıs Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı ve BM genel sekreterinin açıklamaları göz önüne alınarak 365 ve 367 sayılı kararların uygulamaları istenerek, bütün ülkelerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka bir devlet tanımaması istenmiştir!.Kıbrıs Türk’lerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kurduklarını ilan edip, bağımsızlık deklerasyonu yayınladığından deklerasyonun geçersiz olduğunu ve geri alınması gerektiğini belirtmiştir!..( Oylamada Pakistan karşı, Ürdün çekimser diğer 13 üye ise kabul oyu kullanmışlardır.) BM Güvenlik Konseyinin 544 sayılı kararı: (15 Aralık 1983) BM Genel sekreterinin BM Kıbrıs Barış Gücünün 6 aylık bir süre daha ada üzerinde konuşlandırılması hakkında ki önerisi ve Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin 15.12.1983’den sonra BG’nün ada üzerinde var olması düşüncesi yüzünden, BM Barış Gücünün 15 Haziran 1984 tarihine kadar ada üzerinde faaliyetlerde bulunma süresi uzatılmıştır.( Karar, tüm üyelerin kabul oyu ve oy birliği ile alınmıştır!) BM Güvenlik Konseyi’nin 550 sayılı kararı: (11 Mayıs 1984) Güvenlik konseyi bu kararında; ”Tüm ülkelere ayrılıkçı hareketlerle kurulan sözde’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini tanımamaları çağrılarını yineler ve tüm ülkelere bahse konu olan ayrılıkçı topluluğa yardım edilmemesi ya da herhengi bir şekilde desteklenmemesi çağrısında bulunur!..” ”Türkiye ve Kıbrıs Türk Liderliği arasında sözde karşılıklı ‘Büyükelçi’ ataması gibi ayrılıkçı kararı yasadışı ilan eder ve bunların acilen geri alınması çağrısında bulunur.” ”Tüm ülkeleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, birlik ve tarafsızlığına saygı göstermeye çağırır..” ”Maraş’ın herhangi bir bölümüne kendi sakini dışındaki insanların yerleştirilmesi çabaları kabul edilemez olarak nitelendirilir ve bu bölgenin BM yönetimine devredilmesi çağrısında bulunur.” (Bu Karar: 13 olumlu,1 olumsuz ( Pakistan ) ve bir çekimser ( ABD ) oyla kabul edilmiştir..) BM Güvenlik Konseyinin 1873 sayılı kararı: (29 Mayıs 2009) BM Genel Sekreterinin BM Kıbrıs Barış Gücünün 6 aylık bir süre daha ada üzerinde konuşlandırılması önerisi ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 15 Aralık 1983’ten sonra Barış Gücü’nün ada üzerinde var olması gerektiği düşüncesi yüzünden BM Barış Gücü’nün 15.Aralık.2009 tarihine kadar ada üzerinde faaliyetlerde bulunma süresi uzatılmıştır..(Karar:Türkiye’ye karşı(ülkemiz bu dönemde güvenlik konseyi üyesidir..) diğer 14 üyenin kabul oyu ile alınmıştır.. BM Güvenlik Konseyi üyesi olan Türkiye’nin daimi temsilcisi, Baki İlkin bu kararın ardından yapmış olduğu açıklamada: ”Karar tasarısında kullanılan dile karşı olduklarını, çünkü kararın Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bahsettiğini; bunun da aslında Rum kesimini kastetmesi yüzünden karşı oy kullandıklarını söylemiştir.. Kıbrıs konusu ile ilgili olarak BM Genel Sekreterinin ve Güvenlik Konseyinin yukarıda açıklamış olduğum bu önemli kararlarının dışında alınmış olan aşağıdaki kararları da mevcuttur. Bu kararlar: BM. Genel Sereter’liğinin S/16519 sayılı raporu ile Güvenlik Konseyinin; 360/1974, 364/1974, 365/1974, 367/1974, 370/1974 sayılı kararları ise özellikle 20.Temmuz.1974 Kıbrıs Barış Harekâtının 1 ve 2’nci safhaları içerisindeki ateşkes uygulamalarının çağrılarını kapsamaktadır. BM Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararlarla ada’da saklanmak istenen, göz ardı edilen gerçekler: BM Güvenlik Konseyinde, Kıbrıs ile ilgili alınan tüm kararlar incelendiğinde; Bu kararların içeriğinde, Kıbrıs Türk Halkı’nın 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki kurucu ortağından biri olduğu, egemenliğin iki toplumdan birisine değil her ikisine de devrededildiği, 1960 yılında sömürge yönetiminden kazanılan bu bağımsızlık ve egemenlikte Kıbrıs Türk Halkının da eşit ortak olduğu nedense hep göz ardı edilmiştir! Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 Kuruluş ve Garanti antlaşmaları Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının imzalarını taşımaktadır. Ancak bu gerçeğin göz ardı edilmesi, uluslararası hukuka aykırılığın en çarpıcı örneği değil de nedir? Hem de adına BM denen yer kürede yaşayan milletlerin neredeyse tamamına yakının katılımı ile oluşan ve dünya’ya hukuk dersleri veren ve uluslararası camianın tamamını temsil eden bu yasal kuruluşta! Kaldıki, 1960 da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasasını ortadan kaldıran ve kurucu ortağı olan Kıbrıs Türk tarafını bu ortaklıktan zorla kopararak dışlayan Rum tarafının sözde Cumhurbaşkanı Makarios’un ta kendisidir! Bu gayrı yasal durumu gözardı ederek; adada yaşam mücadelesi veren Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tüm haklarını yok saymak ne kadar doğru ve hukuka uygun olabilir? 1975 Helsinki Nihai Senedi’nin 8’inci maddesine göre; tüm halklar iç politika statülerini hiçbir dış müdahaleye uğramaksızın belirlemek hürriyetine sahiptirler. Kıbrıs Türk Halkı da bu hakkını kullanmıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin 186, 353, 541 ve 550 sayılı kararları incelendiğinde; Kıbrıs’ta yasal ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyetinden atılan ve anayasal ortaklık statüsü görmezden gelinen Kıbrıs Türk’ünün, Rum’lar tarafından topyekûn ortadan kaldırılmalarını önleyen ve hem de yasal Garantörlük sıfatıyla önleyen Türkiye’ye; bu insanlık ayıbını önlediği için BM’de teşekkür edileceği yerde, işgalcilik damgası vurularak tam tersine adayı derhal terk etmesi istenmiştir! Ama o dönemde RMM (Rum Milli Muhafız) ordusuna emir komuta eden Yunan’lı subayların varlığı ve Yunanistan’dan adaya gizlice sokulan 2-3 bin civarında ki Yunan Silahlı Kuvvetlerine ait personel ve çeşitli silah gücünün varlığı, BM de ki bu aklı evveller için önemli değildir! Çünkü bu illegal güçler, Hristiyan âleminin ‘Haçlı zihniyetini’ korumak için adada bulunmaktadırlar! Bu nedenle de onlara yabancı askerler denemezdi! Tıpkı günümüzde de denmediği gibi! Böylesine ikiyüzlülük ve böylesine hukukun gözardı edildiği bir uygulama olabilir miydi? Hem de Milletler camiasının temsil edildiği böyle bir kuruluşta! Konu Türkiye olunca maalesef oluyordu! Savaş meydanlarında ki muzafferiyetimiz, uluslararası görüş masasının üzerine getirildiğinde ne yazık ki savaş sonrasında Hristiyan Lobisinin o bilinen oyunları ile karşı, karşıya kalıveriyordu! Bunun da ötesinde yüzlerce köyü Rum’larca yakılıp, yıkılır ve binlerce Kıbrıs Türk’ü Rum’un acımasız E.O.K.A terör örgütü mensuplarınca diri, diri topraklara gömülüp öldürülürken; bu katiller çetesini kurduran’ın Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpapaz Makarios’un olduğunu ve bu acımasız uygulamaların; Yunanistan’da ki Cunta idaresi ile birlikte koordineli olarak yürütüldüğünü dünya âlem bilirken! BM. Güvenlik Konseyi; bu insanlık ayıplarının yaşandığı her dönemde kendisine yasal muhatap olarak daima güney Rum kesiminin yönetimini almıştır! (DEVAMI YARIN)

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Yazarın diğer yazıları