blank
Atilla Çilingir tarafından
29 Aralık, 2015 11:35 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:13
A+ A-

SAVAŞIN ÇOCUKLARI..!

Onlar masumiyeti, yaşadıkları ortam ise; ölümü anlatır! Onlar bilmezler, bilemezler etraflarında patlayan mermilerin ne olduğunu, neden patlayıp, onca cana mal olduğunu? Onlar korku dolu gözlerle seyrederken bu insan sefilliğini, yaşam acımasızca çeker alır ellerinden yaşayacakları günlerin tüm güzelliklerini… Onlar savaşın çocuklarıdırlar! O cehennemi ortamda bir kez doğarlar, her top sesinde bin kez ölürler… Son dönemde özellikle Suriye'de devam eden iç savaştan BM rakamlarına göre, 5 milyon 600 yüz bin çocuk etkilenirken, 2 milyon 500 bin çocuk başta Türkiye, Lübnan, Ürdün olmak üzere ikinci ülkelere sığınmış; birçoğu ailesini kaybetmiş, 2 milyon 800 bin çocuk ise silahlı grupların kontrolündeki bölgede savaşın içinde yaşamaktadırlar… Sadece son bir ay içerisinde, Rusya'nın Lazkiye, kırsal Bayırbucak Türkmen ve Cebel Ekrad bölgelerinde yapmış olduğu hava bombardımanında 600 den fazla sivil öldürüldü, bunların 150'den fazlası çocuk… Amerikan uçaklarının Arap Baharı hikâyesiyle havadan ölüm yağdırdığı Afganistan, Irak ve Libya'da hayatlarını kaybeden, kaybolan, hayatları paramparça edilen çocukların sayılarıyla ilgili bir istatistiğe rastlayamadım! Savaştan kaçan ana, babalarıyla birlikte AB ülkelerine gitmeye çalışanların hali ise ortada..! Kimileri Bodrum kıyılarına vurur ölümün o soğuk, iç acıtan görüntüsüyle tıpkı Aylan bebek gibi… Kimileri Akdeniz'in derinliklerinde kaybolup gider melek misali… İnsanlığın acı görüntülerini saklar; köpük, köpük olmuş Ege'nin serin suları… Onların ardında kalan sadece ailelerin acılı çığlıklarıdır engin ufuklarda… Bu utanç tablosu karşısında nasır tutmuş vicdanlarını, paraya odaklamış AB ülkelerinin takındığı tavır ise ortadadır! Açıklanan rakamlara göre: 25 Aralık 2015 tarihi itibariyle ülkemizde kayıt altına alınan Suriyeli sığınmacıların sayısı 2 milyon 418 bin kişi olurken, bunların 1 milyon 305 binini çocuklar oluşturmaktadır. Bu çocuklardan 670 bini okul çağında olup, ancak 300 binine; 81 ilimizin 'Geçici Eğitim Merkezlerinde' eğitim verilebilmektedir. Bu suçsuz, günahsız çocukların geleceği ne olacaktır? Onları nerede, nasıl bir yaşam beklemektedir? Devletimizin milletçe kucakladığı; aşını, işini paylaştığı Suriyeli sığınmacıların kucaklarında, ellerinde dolaşan, o küçücük çocukların içimizi parçalayan görüntülerini her yerde görmek mümkündür… Ülkemizin pek çok ilinde yaşam savaşı veren, o küçücük avuçlarını size uzatıp, birkaç kuruş almanın peşinde olan, ayakları çıplak, üstü başı perişan bu yavruların gözlerine bir kez dikkatlice bakın, sadece bakmayın aynı zamanda da görün! O bakışlarda insanlığın acımasız izleri var! Onlar savaş denen canavarın izlerini beyinlerinde, gözlerinde taşıyorlar… Ya bizim çocuklarımız? Güneydoğu bölgesinde süregelen çatışmalar nedeniyle bölgeden gelen şehitlerimizi, o koç yiğitleri sonsuzluğa uğurlarken; cenaze törenlerinden televizyonlara, gazete manşetlerine yansıyan o acılı karelere, çocuklarımızın görüntülerine ne demeli? Al bayrağa sarılı babasının tabutuna son kez bakan o küçücük gözlerdeki bakışları, o minicik yüreklerin acısını nasıl anlatmalı? Pekiyi, ülkemizin güneydoğusunda devam eden çatışmaların içerisine sıkışıp kalmış, hiçbir suçu olmayan o masum çocukların, evlatların görüntülerine ne demeli? Bakınız bazı sivil toplum kuruluşlarının açıkladığı raporlara, gazete manşetlerine düşen haberlere göre: 26 Temmuz- 30 Kasım 2015 arasında; Diyarbakır, Şırnak, Ağrı, Mardin, Van, Hakkâri, Ağrı, Ankara ve İstanbul illerinde en küçüğü 35 günlük bebek, en büyüğü 18 yaşında olan 44 çocuk hayatını kaybetmiş. En az 52 çocuk yaralanmış… Operasyonların, çatışmaların, barikatların, hendeklerin, mayınların, türlü patlayıcıların arasında kalan, türlü patlamalarla sarsılan, çevrelerini ölüm sarmış; hayalleri, gelecekleri, yaşamları kayıp giden, ellerinden alınan o çocuklar da bizim… Onlar, o bölgede yaşananların nedenini, niçinini bilemezler, bilmezler! Onlar yalnızca korku dolu gözleriyle seyrettikleri o acı yumağına, acımasız bir yaşamın gölgesinde kalmış olsalar da; yine de yaşamın peşindedirler… Bakınız! Cizre'de, Silopi'de, Diyarbakır'da yaşayan çocuklardan ikisi; barış içinde yaşam dileklerini kâğıda nasıl dökmüşler? Bir kuş resmi çizen o minik yürek: '' Bu kuş kadar özgür olmak istiyorum''demiş… Belli ki, ondan çok daha büyük olanı: ''Burada geleceğin dahi hayalini kuramıyorsun, Batı'daki kardeşlerimiz yılbaşına hazırlanırken biz yaşam savaşı veriyoruz?'' diye duygusunu dile getirmiş... Ve onlar gibi minik yüreklerindeki, gözlerindeki korkuyu yansıtan benzer duygu çizgileri… Onların hepsi çocuk, onlar bizim çocuklarımız… Onlar evrenin de, doğanın da çocukları… O çocuklar aynı zamanda insanlığın vicdanı, geleceği… Ama ne yazık ki onlar hayalleri yitip giden, bir çiçek misali yaşadıkları topraklardan, yaşam haklarından hoyratça koparılan savaşın çocukları..! Onlar sadece ülkemizin değil, yaşadığımız gezegenin de umudu Onlar bizim çocuklarımız… Atilla Çilingir www.atillacilingir.com