Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Orman ve Su İşleri Şube Müdürlüğü Avcıları Uyardı

Bartın Yayın: 11.08.2015 06:33
Yazar:

BARTIN Orman ve Su İşleri Bartın Şube Müdürü İlksen Ateşoğlu, 15 Ağustos tarihinde kuşlardan bıldırcın üveyik, alakarga, küçük karga, ekinkargası, leşkargası, saksağan avı ve memelilerden yaban domuzu ve çakal avı sezonunun başlayacağını açıkladı.
Avcılık yapacak olan vatandaşların bu süre içerisinde uymaları gereken kurallarla ilgili uyarılarda bulunan Ateşoğlu, “Ülkemizde 18 yaşını doldurmuş silah taşıma ehliyetine sahip av ve yaban hayatı ile ilgili eğitim alarak sınavda başarılı olan avcılar, avcılık belgesi ve avlanma izin kartı alma şartıyla yasal olarak av yapabilmektedirler. Kanunun 3. maddesi uyarınca oluşturulan Merkez Av Komisyonu (MAK) her yıl av ve yaban hayatının korunması ve geliştirilmesi için karar almaktadır. 26 Mayıs 2015 tarihinde toplanan MAK 2015-2016 Av Döneminde avcılığın düzenlenmesine ilişkin 14 sayılı kararı almıştır. Karara göre; 2015-2016 Av Döneminde ülke genelinde avlanma 15 Ağustos 2015 tarihinde kuşlardan bıldırcın üveyik, alakarga, küçük karga, ekinkargası, leşkargası, saksağan avı ve memelilerden yaban domuzu ve çakal avı ile başlayacaktır. Avlanma süreleri içinde ve avlanma günlerinde çarşamba, cumartesi, pazar ve resmi tatillerde (idari tatiller de dahil) avlanmak serbesttir. Ayrıca, yaban domuzu bıldırcın ve üveyik avı bu avlanma günlerine ek olarak salı gününde de yapılabilecektir” dedi.
“LİMİTLERE UYULMALI”
Avcıların limitlerini de sıralayan Ateşoğlu, “Avcı başına bazı av hayvanlarının günlük avlanma limitleri; Bıldırcın 10, üveyik 8, karatavuk-sakarca 3, çulluk-sakarmeke 4 , yabani tavşan 1, kınalı keklik – kum kekliği ve çil kekliği toplamda 2, yeşilbaş-boz ördek- fiyu- çamurcun- macar ördeği-tepeli patka- elmabaş patka ve çıkrıkçın toplamda 6, adatavşanı-kaya sansarı 2, yaban domuzu 2’ , tilki 2 adet olarak belirlenmiştir. Avlanma; örnek ve özel avlaklarda yürürlükteki mevzuat çerçevesinde, devlet ve genel avlaklarında ise Bakanlıkça avlak bazında belirlenen yıllık avlanma kotalarının kullanımı şeklinde gerçekleştirilecektir” diye konuştu.
Avcıların kurallara uymalarını da isteyen Ateşoğlu şöyle devam etti: “Birbirini izleyen bir günden fazla süren avlanmalarda, avlanan av hayvanlarının avlaklarda ve av dönüşünde nakil vasıtası ve/veya avcıların üzerinde taşınabilecek en fazla miktarı; her bir avcı için yukarıda belirlenen bir günlük avlanma limitlerini aşamazlar. Ancak bulunduğu ilin dışına avlanmaya gidecek avcılar beyanları doğrultusunda, birbirini takip eden ava açık iki gün, av dönüşlerinde bagajlarında avcı başına iki günlük limiti bulundurabilirler.
4915 sayılı Kanun ve MAK Kararı Uyarınca; Namludaki fişek hariç haznesi iki fişek alacak şekilde sınırlandırılmamış otomatik, yarı otomatik pompalı vb yivsiz av tüfekler ile havalı tüfek ve tabancalar, canlı mühre ve çığırtkanlar, mekanik, elektronik hareket kabiliyetine sahip mühreler ile uçurtma şeklindeki mühreler, elektronik görüntü büyültücü veya görüntü değiştiriciden oluşan gece avı cihazları avlanma araç ve gereci olarak kullanılamaz. Zehirli veya uyuşturucu yem, ilaç vb. malzemeler avlanmada kullanılamaz. Bakanlıkça izin verilen geleneksel avcılık hariç, her türlü kapan, olta, ilmek, ağ, ökse, alaca, kafes ve tuzaklar avlanmada kullanılamaz. Kişilerin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak mahiyetteki kullandıkları aydınlatma araçları hariç, ışık yayan araç ve gereçler, şarzlı el projektörleri ve sabit projektörler, aküyle çalışan el projektörleri; petrol türevleriyle çalışan her türlü ışık kaynağı avda kullanılamaz, avlaklarda vasıta içinde bulundurulamaz.
Tekne ve benzeri motorsuz araçlar avda kullanılabilir. Ancak bu araçlar, üzerleri kapatılarak güme haline getirilemez. Yivli av tüfekleri kuş avında kullanılamaz. Sulak sahalarda; saz, kamış, diken, ot, çuval vb. şeylerle yapılmış veya toprakta çukur açılarak hazırlanmış üstü açık gümeler hariç, özel mülkiyetteki araziler de dâhil, her türlü üstü kapalı, korunaklı gümeler yapılamaz veya kurulamaz ve buralarda avlanılamaz.
Kara ve hava araçlarıyla hareket halindeyken avlanılamaz. Bu araçlar içerisinde avlaklarda tüfekler kılıfında taşınmak zorundadır. Yaban hayvanlarının yavrularını yakalayarak alıkoymak; boş dahi olsa yaban hayvanlarının yumurtalarını toplamak ve bulundurmak yasaktır.
Av ve yaban hayvanlarını, tuzak, kapan, ilmek gibi araç ve gereçlerle canlı ya da yaralı olarak avlamak yasaktır, herhangi bir şekilde canlı yakalanan av hayvanları öldürülemez, alıkonamaz.
İzin almaksızın av ve yaban hayvanlarını beslemek, büyütmek, üretmek ve bulundurmak yasaktır. Tavşan haricinde tazı ile avlanmak yasaktır. Ürünlerini ve hayvanlarını korumak için tarla, bağ ve bahçelerinde, arı kovanlarının bulunduğu yerde ve ormanda çalıştıkları için çadır ve barınaklarında, kendilerini korumak amacıyla ruhsatlı yivli veya yivsiz tüfekleri bulunduracaklar, şube müdürlüklerinden koruma amaçlı av tüfeği taşıma belgesi almak zorundadırlar.
Ancak bu kişiler yanlarında tek kurşun fişek dışındaki diğer fişekleri bulunduramazlar. Bu kişiler tarla, bağ ve bahçelerine, arılarına, kendilerine zarar veren yaban domuzu veya diğer av ve yaban hayvanlarını ürkütmek ve uzak tutmak istemelerine rağmen öldürmek mecburiyetinde kalmaları halinde, derhal şube müdürlüğü veya orman işletme müdürlüklerine veya güvenlik güçlerine haber vermek ve olay tespit tutanağı tutturmak zorundadırlar.
Avlaklara kedi ve köpekler başıboş bırakılamaz. Mülki amirler, köy muhtarları, köy ihtiyar heyetleri, yerel avcılık kuruluşları ve diğer kuruluşlar kendi bölgelerindeki avlakları, avcılara yasaklayamazlar, avlanmanın yasaklandığı sahalarda avlanmaya izin veremezler. Bu karardaki yasaklara, kısıtlamalara ve düzenlemelere aykırı hareket edenler hakkında, Kanun, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve diğer mevzuata göre yasal işlem yapılır. 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanununda men edilen fiilleri işleyenler ile Merkez Av Komisyonunca belirlenen avlanma esas ve usullerine uymayanlar hakkında her bir aykırılık için 29,00 Türk Lirası ile 16.765 Türk Lirası arasında idari para cezası verilecek, ayrıca av hayvanı türüne göre 50 Türk Lirası ile 60.000 Türk Lirası arasında değişen tazminat bedelleri talep edilecektir.
Avcıların avlanma hakkını elde edebilmeleri için Avcılık Belgesi almaları ve belirlenen avlanma izin ücretini il şube müdürlüğü döner sermaye hesaplarına yatırmaları, Merkez Av Komisyonun 05 Haziran 2015 tarihli ve 29377 sayılı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlanan 14 sayılı Kararındaki diğer avlanma esas ve usullerine uymaları zorunludur.”

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: