Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya, "İnsanlar eskiden öksürük şikayetiyle hastaneye başvuruyorlardı. Çeşitli sebeplerle tedavi veriyorduk. Ateş, öksürük neredeyse milli şikayetimiz haline geldi. Öksürük bir şikayet değil, başlı başına bir hastalık olarak kabul ediliyor" dedi.
Genç yaşlarda öksürük şikayetiyle hastaneye başvurunun çok fazla olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şevket Özkaya, açıklamalarda bulundu. Öksürüğün artık hastaların şikayet ettiği semptom olmaktan çıktığını belirten Şevket Özkaya, "Öksürüğü başlı başına ayrı bir hastalık olarak görmeye başladık. İnsanlar eskiden öksürük şikayetiyle hastaneye başvuruyorlardı. Çeşitli sebeplerle tedavi veriyorduk. Ateş, öksürük neredeyse milli şikayetimiz haline geldi. Öksürük bir şikayet değil, başlı başına bir hastalık olarak kabul ediliyor" diye konuştu.
"Bakteriyel pnömoniler arttı"
Özellikle genç yaşlarda öksürük şikayetinin çok fazla olduğunu gördüklerini belirten Özkaya, "Sebebi ise genç yaşlarda son aylarda artan zatürrenin sebep olduğunu görüyoruz. Ciddi anlamda zatürre genç yaşların hastalığı olarak kabul ediliyor. Önceden 60-65’li yaşlarda zatürrenin kolayca gelişebildiğini söylüyorduk. Gribal enfeksiyonlar sonra yaşlı gruba dikkat edin diyorduk. Artık bakteriyel zatürre, toplum kökenli zatürre olarak karşımıza çıktı. Geç yaşta çok fazla zatürre vakaları ile karşı karşıyayız. Eskiden kovid vakaları negatif olarak gelirken vakaların artık pozitifleştiğini görüyoruz. Kovid tekrar toplumda pozitifleşmeye başladı. 60-65 yaş üzerinde kovide bağlı viral zatürreler görülürken, genç yaşlarda toplum kökenli pnömoni dediğimiz bakteriyel pnömonilerin arttığını görüyoruz" şeklinde konuştu.
Uzun zamandır alışkın değildi bu şehir sazlı sözlü 3 Nisan kutlamalarına,
Yabancılaştık bu tür kutlamalara ama hatırlayacağız yeniden böyle etkinlikleri, birlikte eğlenmeyi ve bu durumu gelenek haline getirmeyi.
Şehrin sahipsizliği ve eşraf yokluğu hep konuşulur, yazılır, çizilir. Bu şehrin ekmeğini yiyen, suyunu içen, havasını soluyan ve ben Karabüklüyüm diyen bir halkın şehir olma savaşını görmek isterdik. Lakin maalesef henüz görebilmiş değiliz o arzuyu, isteği, hevesi.
Yine de, Teşekkürler Özkan Başkan…
Türkiye’de ağır sanayinin odak noktası Karabük Demir Çelik İşletmelerinin ve şehrin kuruluşunun yıldönümünü belleğine yerleştiremeyen Karabük, Karabüklüler gününü nasıl kutlayacak anlamış değilim.
Ticaret ve Sanayi Odasındaki toplantıda Vali Mustafa Yavuz’un önerisi ile 7 Ağustos günü Karabüklüler günü olarak kabul edilmiş, çok tuhaf!
Bana kalsa özentiden başka bir şey değil…
Ağustos ayı nereden çıktı ayrı mesele, o tarihte bu şehirde kimi bulacaksında bu günü Karabüklüler günü olarak kutlayacaksın ayrı mesele.
Şunu diyorsanız belki anlarım, Karabüklüler Günü şehirde değil de sosyal medyada kutlansın, sanal kutlansın, halk katılmasa da olur, o da başka bir garabet.
3 Nisan her platformda Karabük ve Kardemir’in kuruluş günü olarak kabul edildiğine göre, ayrıca bir başka tarihte Karabüklüler gününe ne gerek var? Şayet illa Karabüklüler Günü diye bir gün kutlamak istiyorsanız buyurun 3 Nisan’da kutlayalım.
Bu plaka merakı nereden geliyor. Tuhaf..!
Bakın bizim bir Üniversitemiz var.
Bu şehrin üniversitesi ve bünyesinde binlerce öğrenci ve öğretmeni barındıran Karabük’ün bacasız fabrikası.
Bu sözüm, bu şehri ve üniversiteyi şekilden şekle sokan bir zihniyete dur demek yerine alkış tutan ve susanlaradır, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenleredir.
Bu şehre, bu şehrin halkına, değerlerine dil uzatanlara sessiz kalanlar, bu şehrin dilsiz şeytanlarıdır.
Karabük Üniversitesi şehir merkezine bir fakülte açma kararı aldı.
Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya ile Rektör Fatih Kırışık inisiyatif alarak şehir merkezine fakülte ya da fakülteler kurma kararı aldı. Tartışılabilir lakin bizce güzel karar, günden güne ölüp giden şehri canlandırabilir.
Eften-püften işlerle uğraşacağınıza şehrin ağır abilerini bir araya getirip şehir merkezini canlandırın. Öğrenciyi şehir merkezine çekecek projeler üretin, şehir bambaşka bir havaya bürünsün, cıvıl cıvıl, rengarenk görüntüler ortaya çıksın.
Safranbolu önümüzde en güzel örnektir.
Bir Sağlık Meslek Yüksekokulu Üniversite kampüs alanına geri gidiyor diye ilçe ayağa kalktı, şehrine sahip çıkıyor.
Neden..?
Esnafın en önemli gelir kapısından biri kapanmasın diye.
Peki biz ne yapıyoruz..?
İpe sapa gelmez işlerle uğraşmaktan şehre faydası olacak asıl konulara değinmiyoruz, değinemiyoruz..!
Ne 3 Nisan’da, ne 23 Nisan’da, ne 19 Mayıs’ta, ne 30 Ağustos’ta, ne de 29 Ekim’de yapılan törenlerde zoraki katılan protokol ve öğrencilerin haricinde kimseler olmuyor, halkı bu tür etkinliklere çekemiyoruz.
Lütfen kendimizi kandırmayalım.
Allah aşkına boş işlerle uğraşmayalım,
Bu şehir ve bu şehrin insanı için neler yapabiliriz bunu konuşalım, buna kafa yoralım.
Yaygın basında “3 Nisan Sanayi Günü” değerlendirmesi yapılıyor,
Çok güzel, ama
Bu şehrin üniversitesini düşürdüğümüz hale bir bakmamız gerekmiyor mu?