HORMONSUZ ANADOLU DELİKANLISININ NESLİNİ KURUTTULAR!
Hiç bir şeyin artık eski tadı yok. Ne sebzenin meyvenin, ne etin, nede ekmeğin. Ağzımızın tadı iyice bozuldu. Dahiliye Uzmanı Prof.Dr.Osman Erk bir hesap yapmış. Kişi başına, 1 yılda 5-10 kg zararlı katkı maddesi tüketiyor muşuz. Bu da obezite, alerji ve kansere davetiye çıkarıyor muş.
Daha önce bir kaç kez yazılarımda bu tehlikeye dikkat çekmeye çalışmıştım.
Osman hocanın uyarısından sonra sağlığımız için son derece önemli olan bu konuyu; not almanız gereken önemli bilgileri de vererek bir kez daha köşeme taşımak istedim.
Öncelikle, paketlerin ve hazır gıdaların etiketlerini mutlaka okumalıyız.
En tehlikelileri katkı maddeleri şunlar;
* MSG Çin tuzu Tam ismi Mono Sodyum Gulutomat E 621
* Yüksek fruktozlu mısır şurubu
* Aspartam E951
* Suklaroz E 955
* Potasyum bromat E 924
* Trans yağ ( hidrojenin yağlar)
* Benzoik asit BHA BHT
* Emilgatör ve gıda boyaları
Hazır gıdaların yanısıra meyve ve sebzelerle de zehir tüketiyoruz.
Dahası, soframıza gelen her şeyde zehir var.
Hastalıklar, özellikle; kanser, neden bu kadar arttı? Obezite keza öyle. Genetiği değiştirilmiş ürünler, hormonlu gıdalar...
Memlekette, "Hormonsuz Anadolu delikanlısı"nın neslini kuruttular!
Tarımda bilinçsizce yapılan zirai mücadele ve daha fazla ürün alma hırsı sonucu, meyve ve sebzelerin kanserojen yapıcı etkileriyle sağlığımızı yitirdik.
Çiftçiler, ilaçlar hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığı gibi, bu konudaki doğru düzgün bir kontrol mekanizması da yok! Bilim insanları yaptıkları açıklamalarda; meyve sebze üretimini teknolojideki gelişmelerin olumlu etkilediğini ancak, zirai mücadelede kimyasal ilaç kullanımının artırmasıyla da önemli bir tehlikenin baş gösterdiğini söylüyorlar.
Ülkemizde, özellikle meyve ve sebze üretiminde zararlılar ve hastalıklarla mücadelede bilinçsizce kimyasal ilaç kullanıldığını bilmeyen yok. Kimyasalların zararlı etkisi, sebzenin yada meyvenin iyi yıkanması ya da soyulması ile bir nebze ortadan kaldırılabiliyor. Ancak, bitkinin özsuyuna karışan doğrudan içine nüfuz eden kimyasal ilaçlar uzun süre kalıcı oluyor ve zararlı etkisini yok etmek mümkün olmuyor. Türkiye'de tarımda ilaç kullanımında yeterli bilincin henüz oluşmadığını konunun uzmanlarından hep duyuyoruz.
Çiftçi, ürününde bir hastalık meydana geldiğinde ilk başvurduğu yer ilaç bayisi. Bayiden kendisine yardımcı olmasını istiyor. İlaç bayileri bol miktarda ilaç satma eğilimi ile hem doktor hem de eczacı gibi davranarak çiftçiye istediği kadar ilaç veriyor. Çiftçi ilacın etkileri hakkında bilgi sahibi olmadığından sorunu hemen çözmek için ilacın dozuna ve yöntemine hiç dikkat etmiyor. Ne kadar fazla kullanırsa, etkisinin o oranda çok olacağını zannediyor.
Dünyanın gelişmiş ülkeleri çiftçilerini ilaç kullanımı konusunda çok sıkı kontrole tabi tutuluyorlar ve eğitiliyorlar.
Bizde ise, gıda güvenliği, ihmal edilen, üzerinde yeterince durulmayan bir konudur.
Acil bir yasal düzenleme sıkı bir kontrol mekanizması olmazsa zehirlenmeye devam edeceğiz.
İhraç ettiğimiz ürünler; aşırı kimyasal nedeniyle gümrük kapılarından geri dönüyor. İmha edilmesi gerekirken iç piyasaya sürüldüğü söyleniyor. Tabii bu bir iddia. Umarım doğru değildir.
Amerikan Çevre Koruma Ajansına göre; pestisit zehirli bir madde olarak tanımlanmakta. Çünkü her yıl 5 milyondan fazla insan tarım ilacı yani pestisit sebebiyle yaşamını yitirmekte.
Pestisit türleri;
Bakterisid: Bakteri öldürücüler
Ahicide: Kuş öldürücüler
İnsaktisid: Böcek ve haşerelere karşı kullanılan maddeler
Fungusid: Mantarlara karşı kullanılan maddele
Herbisid: Yabancı otlara karşı kullanılan maddeler
Mollusid: Yumuşakçalara karşı kullanılan maddeler
Rodensid: Kemirgenlere karşı kullanılan maddeler
Nematisid: Nematotlara karşı kullanılan maddeler
Akarisid (Miticid) : Akarlara karşı kullanılan maddeler
Defoliantlar: Yaprak dökücüler
Pestisitlerin etkileri ve zararları
Günümüzde yaygın olarak sprey şeklinde kullanılan Pestisitler, adsorpsiyon sonucu sebze ve meyvelerin yüzeylerine yapışır. Bazı zamanlarda çiğ olarak tüketilen bu gıdalarda yeterli arındırma sağlanamaz. Böyle durumlarda sindirim sistemi aracılığı ile maruziyet meydana gelir.
Konunun uzmanlarına göre;
Pestisitler, bazı durumlarda böcek ilaçları gibi maddelerin yanlışlıkla solunmasıyla ya da temas sonucu deri yoluyla emilmesiyle kan dolaşımımıza katılır, hayati organ ve sistemlerimize ulaşırlar. Bu durum sonrası kısa dönem ya da uzun dönemde birtakım etkiler görülebilmektedir.
Pestisitlere maruz kalma sonucunda görülen kısa dönem etkileri deyince aklımıza ilk gelecek olanlar akut zehirlenmeler ve alerjik reaksiyonlardır. Tarım işleriyle uğraşanlar kendileri de büyük risk altında. Dikkatsiz ve özensiz yapılan ilaçlamalar sonucu pek çok pestisit zehirlenmesi vakası meydana gelmektedir.
Sadece sebze ve meyve de mi zehir var?
Boğazımızdan geçen hemen hemen her şey zehir içeriyor.
Ekmeğimiz bile zehirli.
Undaki katkı maddeleri saymakla bitmiyor. Sahte ballar, sahte peynirler, zeytindeki gıda boyaları, içtiğimiz sütler....hangi birini sayalım.
Hızla ata tohumuna ve organik tarıma yönelmeliyiz. Hibrit tohum kullanımını yasaklamalıyız. Gıda Laboratuvarlarının sayısını artırmalıyız.
Sebzeyi ve meyveyi mevsiminde tüketmeye özen göstermeliyiz.
Bu konuda, "Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı"na çok iş düşüyor.
Aksi halde, birileri ömrümüzden çalmaya Birileri de seyretmeye devam edecek!
Buna seyirci kalamayız.
Not: Pestisitlerle ilgili yazıma katkı veren ziraat mühendisi Sn.Taki Cantürk’e teşekkürler.