Su uzmanı Prof. Dr. Yusuf Demir, ülkeler arası suya hakim olma mücadelesinin uluslararası güvenliği ve kriterleri tehdit eden boyutlarda artarak devam ettiğini, her gün 6 bin civarında insanın su ve suyun oluşturduğu problemlerden öldüğünü, dünyada su krizinin etkili olduğu nüfus dünya nüfusunun yüzde 40’ına yakın olduğunu söyledi.
1993 yılından beri bütün dünyada 22 Mart, "Dünya Su Günü" olarak kutlanıyor. Her yıl ayrı bir tema ile yapılan etkinlikler 2024 yılında “Barış İçin Sudan Faydalanmak” teması ile gerçekleştiriliyor. Dünya Su Günü’ne özel açıklamalarda bulunan Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir önemli konulara değindi.
"Sorunların çözümüne yönelik çalışmaların yetersiz kalıyor"
Dünyada son yıllarda yaşanan pek çok krizin altında gıda güvenliği, sağlıklı beslenme, sağlıklı ve sürdürülebilir suya ulaşma gibi konuların bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Yusuf Demir, "2024 yılının su günü temasının da bu içerik de olmasına rağmen maalesef sorunların çözümüne yönelik çalışmaların yetersiz kaldığı, her gün krizlerin derinleşerek büyüdüğü açıktır. Önümüzdeki yıllarda su savaşlarının çıkabileceğinin yıllardır tartışıldığı bir dünyada ülkeler arası krizler ve suya hakim olma mücadelesi ve politikaları uluslararası güvenliği ve kriterleri tehdit eden boyutlar da artarak devam etmektedir. Her gün 6 bin civarında insanın su ve suyun oluşturduğu problemlerden öldüğü dünyamızda su krizinin etkili olduğu nüfus dünya nüfusunun yüzde 40’ına yakındır. Ancak bu boyuttaki krize rağmen sınırlı faaliyetlerin dışında etkinlik, çalışma yapılamamakta, ülkelerin iç krizleri ve ülkeler arası krizler derinleşerek büyümektedir" dedi.
"Konu seçimin gölgesinde kaldı"
İklim değişiminin ve etkilerinin arttığı günlerde, Türkiye’de de son yıllarda sınırlı sayıda etkinlik ve farkındalık çalışması yapılmaya başlamasına rağmen bu çalışmalar toplumda yeter farkındalık oluşturacak boyut ve düzeye gelmediğini ifade eden Yusuf Demir, "Ülkesel bazda politikaların anlaşılıp uygulanmasında ciddi eksiklikler yanında yerel bazda çalışmalar yok denecek kadar azdır. Özellikle mahalli idareler seçim sürecinde olan ülkemizde konu seçim gündeminin gölgesinde kalmakta, seçim sürecini yürüten politikacıların büyük çoğunluğu, konunun önem ve hassasiyetine yeter düzeyde sahip olamadıklarından, krizin boyutunun farkında olamamaktalar ve gelecek vizyon ve projeksiyonlarında konu çoğu zaman pas geçilmektedir. Ülkemizi yönetecek yerel yönetim adaylarının, önümüzdeki yıllarda ülkemizin her köşesini derinden etkileme riski olan bir konuya sahip çıkmamaları, konuya yeter düzeyde vâkıf olmamaları gelecek açısından ciddi endişe oluşturmaktadır. Yerel yönetici seçimlerimizde tercihlerimizi belirlemede bu ve benzeri konu ve projeksiyonlar belirleyici rol oynamalıdır. Seçilecek yöneticiler, görev yapacakları birimlerde su tasarrufu, yağmur suyu hasadı, geri su kazanımı, suyun geleceğe taşınımı gibi konularda çalışmalar yapmaya ve belediye hizmet gündemine bu konuları almayı hedeflemeli, çalışmalıdır" diye konuştu.
"85 milyonun tamamı konuya duyarlı hale gelmeli"
Son bir yılın meteorolojik verileri incelendiğinde geçen sürecin çokta istenilen düzeyde geçmediğinin altını çizen Prof. Dr. Demir, "Küresel iklimin etkilerinin artarak devam ettiği, El Nino ile birlikte devam eden bu etkilerin geçen bir yılda tüm dünyayı ve ülkemizi ciddi etkilediği ortadadır. Özellikle kış aylarında ülkemizin pek çok bölgesinin yeter kar yağışı alamaması, yeraltı suyu beslenmesi ve tarımsal üretim açısından önümüzdeki aylarda bazı sıkıntıların yaşanma riskini artırmaktadır. Su kaynaklarının beslenmesi ve barajların kapasitelerinin doldurulması ve korunması açısından bugünden tedbirlerin alınması zorunluluğunu doğurmaktadır. Özellikle ilkbahar yağışları bu süreçte çok daha önemli hale gelmiştir. Kısaca önümüzdeki süreç hepimizin daha dikkatli olması gereken bir döneme evrilmektedir. Ülkesel yönetimden, yerel yönetime, sivil toplumdan, basınımıza, diğer bir ifade ile 85 milyonun tamamı konuya duyarlı hale gelmeli, bir damla suyun kıymetini bilmeliyiz. Gerek bizi yönetenler, gerekse bizler bu konularda sorumlu olduğumuzun bilinciyle davranmalı ve bundan sonraki yaşam şeklimiz ve davranışlarımızı buna göre geliştirmeliyiz. Su stresi yaşayan ve su fakirliği sınırına gelen ülkemizde bundan sonra yaşanabilecek sıkıntı ve felaketleri minimuma indirebilmek için suya sahip çıkmalı, tanımalı ve korumalıyız. Torunlarımızın yaşayacağı geleceğe yeşil ve sürdürülebilir bir dünya bırakabilmek, nefes alabilecekleri temiz hava ve içebilecekleri su taşıyabilmek için bu ülkenin her bir ferdinin elini taşın altına koyma zamanı geldi ve geçmektedir. Mübarek Ramazan ayında suyu tasarruflu kullanmak, koruyabilmek ve geleceğe taşımak hem inancımızın gereği, hem de milli bir sorumluluktur. Susuzluk geleceğimiz olmamalıdır. Dünya Su Günü vesilesiyle, sorumluları duyarlılığa ve herkesi göreve davet ediyorum" şeklinde konuştu.