Ramazan Öztürk tarafından
09 Mart, 2024 15:06 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

Safranbolu’da Köse ile Özdemir arasında ‘KOLİ’ krizi

blankSafranbolu’dan depremzedelere gönderilmek üzere bir yıl önce satın alındığı söylenen gıda kolilerinin bir bölümünün depoda saklandığı ve şimdi ihtiyaç sahibi seçmenlere dağıtıldığı belirlendi. AK PARTİ ADAYININ İDDİASI Safranbolu AK Parti Belediye Başkan Adayı Avukat Ali Büyüközdemir, belediyenin kampanyalar açarak deprem bölgesindeki vatandaşlara yiyecek, gıda, içecek başta olmak üzere yardım kolilere topladığını, bunların depremzedelere dağıtılmadığını öne sürdü. Büyüközdemir, 10 Mart 2023 tarihli fatura ile Belediye tarafından alınan bin adet yardım kolisindeki ürünlerin tarihinin geçmesine rağmen vatandaşlara dağıtıldığını öne sürdü. Büyüközdemir “Bu yardım kolilerinin depremzedeler yerine seçimde oy devşirmek için kullanılmasını halkımızın takdirine bırakıyorum. Yardım kolilerinin üzerinde başkan hanımın fotoğrafının yanında, ‘Hayırlı Ramazanlar’ yazıyor” dedi. blankKolilerin içinde makarna, bulgur, zeytinyağı, sıvı yağ gibi çeşitli gıda maddeleri bulunuyor . Safranbolu Belediye Başkanı ve CHP adayı Mimar Elif Köse ise Büyüközdemir’in iddiası üzerine, Birlik Medya’ya konuştu. “TAMAMEN İFTİRA, ÖYLE BİR ŞEY YOK” Köse “Bu, AKP’li başkan adayının tamamen bir iftirasıdır. Depremzedelere için yardım kolileri hazırlamıştık. Bir bölümünü gönderdik. Yardımların yeterli olduğu söylenince kolileri Safranbolu’ya gelen depremzede ailelere verdik. Yine de arttı. Kalanlar ziyan olmasın diye ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza Ramazan öncesi dağıtmaya başladık. Bunu bile istismar konusu yaptılar” dedi. blank“TARİHİNİ GÖSTERMİYORLAR” İddia edildiği gibi kolilerde tarihi geçmiş gıdaların bulunmadığını vurgulayan Başkan Köse şunları söyledi; “Öyle bir şey olabilir mi. Bu büyük bir iftira ve yalan. Provokatif bir eylem. Konuşturdukları kişiler de zaten herkesçe malum. Kolideki gıdaların son kullanma tarihini göstermiyorlar. Gösteremezler. Çünkü iddiaları tamamen asılsız. AKP’nin adayı siyasete alet ederek algı yaratmaya çalışıyor. Durum bundan ibaret.”  
blank
Atilla Çilingir tarafından
13 Nisan, 2025 12:55 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NEDEN TANINMAZ?

Türkiye’nin ata yadigârı Kıbrıs adasındaki soydaşlarımızı Rumların zulmünden, topyekûn katletmesinden kurtaralı 51 yıl, adalı Türklerin özgürlüklerine kavuşarak KKTC adıyla kendi devletlerini kurmasından bugüne 42 yıl geçti.

   Ama ne adadaki bu değişimi, ne de Türklerin kurmuş olduğu KKTC’yi bugüne değin hiçbir ülke kabullenmedi. Türkiye dışında hiçbir ülke de bu devleti tanımadı!

   Neden?

   O kadar çok nedeni var ki!  

   Bu nedenlerin en başında geleni; Haçlı seferlerinden bu güne böylesine stratejik önemi olan bir coğrafyada tam da Akdeniz’in orta yerinde bulunan, Ortadoğu’yu yakından kontrol eden uçak gemisi konumundaki bu adada Türk’ün varlığı, Türk askerinin olması hiçbir zaman istenmedi de ondan…

  Tarihin hiçbir döneminde Türklerin varlığının Orta Asya’nın dışına çıkması da istenmedi. Çünkü batılılara göre Türklerin batıya yayılması demek İslamiyet’in de genişlemesi, Hıristiyanlığın önüne geçmesi, insanları kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiren kilisenin de önünü kesmekti de ondan…

   Aslında Kıbrıs’ta yaşanan da budur!

  Bugüne değin GKRY’deki Ortodoks Kilisesinin başındaki papazların istekleri dışında yönetimde bulunan hiçbir Rum lideri Türk tarafı ile çözüm adına müzakere edemedi. Kilise ne dediyse müzakere masasında sadece onu dile getirdi.

   Rum Ortodoks Kilisesi bugüne değin gerçekleşen tüm müzakerelerde adanın yönetiminin Rum tarafında olmasını, Türklerin ise sadece azınlık haklarına razı olmasını istedi. Ondan sonra atılacak adımın, adanın Yunanistan’a ilhak olması da idealleriydi…

  Tarihi gerçeğe de bakıldığında 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı da Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu Makarios’tu. Onun da amacı adayı Yunanistan’a bağlamaktı.

     Kısacası adada yaşanan anlaşmazlığın temelinde Hıristiyan âleminin bu bölgede İslamiyet’in temsilcisi bir devletin olmasını istememesi vardır.

    Bu gerçeğin dışında KKTC’nin tanınmamasının diğer önemli nedeni; ABD-AB-BM ve bölgede menfaati olan diğer devletlerin hem adanın çevresinde bulunan enerji yataklarının kullanılması, hem de adanın stratejik önemi nedeniyle Kıbrıs’ta üs bulundurmak istemeleridir. Bunun için de inanç merkezli politika öne çıkmakta. İslamiyet’in temsilcisi olarak gördükleri KKTC’yi tanımak yerine; Hristiyan âleminin temsilcisi olarak gördükleri Rum tarafını yasal hükümet olarak tanımak onların işine gelmektedir.

  Bunun yanı sıra ekonominin, paranın gücü de önemlidir. Bunun en yakın örneği; KKTC’nin de gözlemci ülke olarak tanındığı Türk Devletler Teşkilatına üye ülkeler konumundaki; Türkmenistan-Kazakistan-Özbekistan ülkelerine AB’den yapılacak 15 milyar avroluk yatırımın da etkisiyle geçtiğimiz hafta GKRY’ne büyükelçi atamışlardır

 TDT üye bu üç ülkenin diplomatik hamlesi karşısında Türkiye’den henüz bir açıklama yapılmadı. Ancak KKTC’yi tanımayan bu üç kardeş ülkenin Rum kesimine büyükelçi atamalarını sadece alacakları ekonomik yardım nedeniyle yaptıkları da söylenemez.

  Çünkü yapılan bu hamlenin arka planında; Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerinde giderek artan gücünün AB tarafından fark edilmesi, bu iş birliğinde bir çatlak açılması, Hristiyan âleminin Avrasya platosuna uzanarak bu güç birliğini ayrıştırması yatmaktadır.

  Türkiye’nin bu noktada Azerbaycan’dan alacağı güçlü bir destek ile AB’nin açmak istediği bu çatlağın önünü kesmesi, Türk Devletler Teşkilatına üye olan ülkeler ile ilişkilerini güçlendirmeye devam etmesi en uygun tercih olmalıdır.

  Görülen odur ki!

  KKTC’nin uluslararası camiada tanınması o kadar kolay olmayacaktır. Ama başta Türkiye’nin yöneticileri olmak üzere KKTC’deki yöneticiler de bu devletin tanıtılması faaliyetlerinden asla vazgeçmemeli, uluslararası ilişkilerde KKTC’nin tanınması mutlaka gündeme getirilmelidir.

    Dünya var olduğundan beri devletlerarasında süregelen dinler savaşı, geçmişte silah gücü ile gerçekleşmişti, günümüzde ise ekonomik güçler çatışması ile devam etmektedir.

    Türkiye bulunduğu coğrafyada, son yurdumuz Anadolu’daki güçlü yapısıyla örnek olmaya devam ettiği Avrasya platosundaki devletlerle olan işbirliğini devam ettirirken, uluslararası ilişkilerde de özellikle Hıristiyan âlemine mensup ülkelere sağladığı avantajları bir kez daha gözden geçirmeli, önümüzü kesmeye çalışan kimi ülkelere bu avantajlar hatırlatılarak onları daha dikkatli olmaya davet etmelidir.

    Bir örnek vermek gerekirse Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle özellikle Avrupa’ya yayılması muhtemel milyonlarca göçmenin önüne geçerek onlara kucak açan Türkiye’nin bu fedakârlığını unutanlara hatırlatmak bile yetecektir.

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.