Ramazan Öztürk tarafından
01 Mart, 2024 15:19 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 4dk
Yorum Sayısı: 0

Vergili: “Milletvekilleri Legal Değil”

Karabük Belediye Başkanı ve MHP Belediye Başkan Adayı Rafet Vergili, Birlik Medya "Seçim Özel" yayınında seçim çalışmalarını değerlendirdi.  Başkan Vergili; "Tayyip Beyin 92 bin oy aldığı yerde 58 bin oy almışlar bu kadar trendleri düşmüş, bu legal mi, bana göre değil. Bir başarı değil, bir başarı hikayesi yok ortada" dedi.

Karabük Belediye Başkanı ve MHP Belediye Başkan Adayı Rafet Vergili, "Bizim şu ana kadar yaptıklarımızın çoğunu Karabüklüler kabullenmiş ve takdir ediyor. Beklediğimizden fazla oy alacağız. Birileri takdir etme yerine inkar etme yoluna gittiği zaman onların da gardı düşmüş oluyor" dedi. Birlik Medya "Seçim Özel" Programının konu olan Karabük Belediye Başkanı ve MHP Belediye Başkan Adayı Rafet Vergili, bir taraftan seçim çalışmalarını değerlendirdi, diğer taraftan da AK Parti İl Başkanı Ferhat Salt, Başkan Adayı Özkan Çetinkaya ve Milletvekillerine eleştiride bulundu. Karabük'te uygulamaya geçireceklerini 1000 konut projesine şimdiye kadar 9 bine yakın başvuru gerçekleştiğini belirten Başkan Vergili, "Bu müracaat edenlerin bir kısmı elenecek, eğer elenmeyen 2-3 bin kişiye de bir çözüm bulunur" diye konuştu. AK Parti Belediye Başkan Adayı Özkan Çetinkaya'nın yapacakları konut projesini eleştirmesine de değinen Başkan Vergili;   "Utanmaz o, bütün Karabüklüye  hakaret  ediyor  öyle bir şey olur mu? Millet o kadar saf mı? Millet  A-4 kağıdını eline alacak da bize bir güvenci, inancı olmasa Karabük'te her dönemde bizden beklentisi olan kesimler oluyor biz bunlara cevap vermemiş olsak, milleti aldatmış olsak bugüne kadar yaptığımız söylemlerle, söylemlerimiz yerine gelmemiş olsa  böyle bir şey söyle. Onların derdi vatandaşı aşağılamak, zaten hep böyle yukarıdan bakıyorlar, onlar her şeyi idare eden, her şeyi bilen, onların söyledikleri doğru gibi böyle bir tavırları var.  Elle tutulur, gözle görülür ne bir projeleri var, ne de söylemleri var" dedi. "SİYASETE TEPEDEN İNME GİRMİŞ BİRİSİ DEĞİLİM" Siyasete tepeden inme girmiş birisi olmadığını ifade eden Vergili; "Ben siyasete uzun dönem hazırlanmış birisiyim Karabük Belediye Başkan Adayı olabilmem için çok uzun süre hazırlanmış birisiyim. Siyasetin çerisinde, siyasi kişilerle beraberliğim sürekli olarak devam etti.  Biz Karabük Belediye Başkanı olduğumuz zaman ticari deneyimimiz var, siyasi deneyimimiz var bunların hepsini birleştirdik, yalnızca vefa borcunu ödemek için Karabük'e Belediye Başkan Adayı olduk vatandaşlarımız dürüstlüğümüze, söylemlerimize inandı, güvendi bizi Belediye Başkanı yaptı. En önemli göstergelerimizden bir tanesi  bir meydan dedik,  iki alt Balıkpazarında geçit dedik ve bu iki sözümüzü de aynı anda yerine getirdik diğerleri zaten bizim için basit işti hepsini yaptık.  Şimdi bu arkadaşlar hiç bir deneyimi olmadan, insanlara bakış açılarıyla, insanlara söylemleriyle, hakaretleriyle ben onun babası yaşındayım bize hayvan ifadeleriyle benzetmeler yapıyor sen onların hepsini geç, sen ne yaptıysan biz onları dinleyelim, aynı şekilde İl Başkanlarından da İl Başkanları işte bir saat konuşmuş  bir kelime anlaşılmıyor, hep bizi aşağılamaya çalışıyor Rafet Vergili onu dedi, bunu dedi söylemleriyle siyasetini yapmaya çalışıyor. Ben ne dedim tabi siyaset yapıyorum, ben Milletvekillerini eleştireceğim, seni de eleştireceğim , mevcut adayı da eleştireceğim. Sen de kuralları dahilinde eleştir. Yapamadı de. Ama yalan söyleme. Yapamaz de. Mühendislik  olarak ispat et.  Vatandaş da görüyor, Bakan da söylüyor  şu anda senin Gar Projen diye bir şey olmaz, senin Gar Projen yok, Bakan ispat etti sana bunu, ben ispat etmedim. Bize bir süre hakaret etti dertleri kendilerini mağdur göstermeye çalışmak, Rafet Vergili şöyle söyledi,  böyle söyledi, ben hiç bir şey söylemedim  ben size şunu söylüyorum. Ferhat Bey sen DÇ Kavşağında o düzenleme yapılırken o projeler serildiği zaman ben mühendisim diyorsun  bir tane fikir dahi yürütmedin o zaman da İl Başkan Yardımcısıydın, o toplantıda vardın ben görüşümü belirttim  sizin bütün işiniz Milletvekilleri, Bakan bir şey söylediği zaman  her şeyi kabullenmek. Sizde bir itaat geleneği var bu itaat geleneğinin dışına çıkamıyorsunuz . Bu vatandaşın beklemediği bir proje.  Ben  bu projeyi uygulamakta, kullanmakta  o kadar kolay değil dedim sen niye bir kelime konuşmadın şimdi konuşuyorsun, Rafet Vergili'yi eleştirirken sen neye dayanarak eleştiriyorsun senin bugüne kadar neyin var sen ne yaptın onu söyle onu da bilelim, aynı şekilde aday ne yapmış bugüne kadar. Ben 30 yaşımda iken yaptıklarımı söylüyorum 20 yaşında iken İşverenler Sendikasının sekreteriydim 6-7 bin özel sektör işçisinin sözleşmesini imzaladık, bana güveniyorlardı ki beni orada sekreter yaptılar. 24 yaşında iken bütün şirketleri ben idare ediyordum, ithalat, ihracat, imalat da dahil, 30 yaşında iken Ticaret Odası Başkanıydım Karabük'ü Kalkınmada Öncelikli Yöre  yaptım, şu andaki 4-5 bin kişinin çalıştığı, yeri yanlış yapıldı bizden sonra bir şey söylemiyorum yapıldı artık OSB'nin ilk müracaatını ben yaptım. Siz  ne yaptınız bu memlekette aday olmak için, aday olabilmek için, bu memleketi yönetmek için yalnız  AK Parti İlçe Başkanlığı ya da İl Başkanı olmak nasıl yeterli oluyor ben bunu anlamadım. Benim itirazım şu adam 25 yaşında da olabilir 30 yaşında da olabilir gerçekten bir yetenek vardır yalnız ben İl Başkanı oldum, İlçe Başkanı oldum, işte birilerini işe almak için mücadele verdim, birilerini şunu vermek için mücadele verdim, veya kumanya dağıtım gibi programlarla, işte halkla bir arada oldum gibi falan bir düşünceniz varsa böyle kişileri Karabük Belediye Başkanı falan seçmez,  Milletvekili de seçmez" dedi. "MİLLETVEKİLLERİ BANA GÖRE LEGAL BİLE DEĞİL" Şu anda Milletvekillerinin kendisine göre legal olmadığını ifade eden Vergili; "Tayyip Beyin 92 bin oy aldığı yerde 58 bin oy almışlar bu kadar trendleri düşmüş, bu legal mi, bana göre değil. Bir başarı değil, bir başarı hikayesi yok ortada. Biz bunu söylüyoruz. Bizim kimse ile bir kavgamız eleştirimiz yok.  Ben onlara hakaret edici bir kelime kullanmadık ki. Eğer Alfred Özkan demek hakaretse, suçsa  hemen orda savcılık var git dava aç. Ne dedim Tayip Beyin arkasına utanmadınız mı Alfred Üniversitesi yazdırmaya dedim. Niye Savcılığa gitmiyorsunuz ondan sonra da alelacele sildirdiniz bunu. Bu bile ikili bir oyun. Bizim söylediğimiz hakaret cümlesi yok ama onların her söylediği hakaret cümlesi ile başlıyor.  O kadar yetersizler ki, sahada yetersizler, siyasette yetersizler, şu ana kadar İl Başkanının İlçe Başkanının bir başarım hikayesi yok, Milletvekillerinin bir başarı hikayesi yok.  Bizim laf söyleyemeyeceğimiz  bir sürü aday vardır, bizim laf söyleyeceğimiz adayı siz tercih etiyseniz biz de söyleriz bunda ne sakınca var, ne problem var"  şeklinde konuştu.  (Ramazan Öztürk)
blank
Atilla Çilingir tarafından
13 Nisan, 2025 12:55 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NEDEN TANINMAZ?

Türkiye’nin ata yadigârı Kıbrıs adasındaki soydaşlarımızı Rumların zulmünden, topyekûn katletmesinden kurtaralı 51 yıl, adalı Türklerin özgürlüklerine kavuşarak KKTC adıyla kendi devletlerini kurmasından bugüne 42 yıl geçti.

   Ama ne adadaki bu değişimi, ne de Türklerin kurmuş olduğu KKTC’yi bugüne değin hiçbir ülke kabullenmedi. Türkiye dışında hiçbir ülke de bu devleti tanımadı!

   Neden?

   O kadar çok nedeni var ki!  

   Bu nedenlerin en başında geleni; Haçlı seferlerinden bu güne böylesine stratejik önemi olan bir coğrafyada tam da Akdeniz’in orta yerinde bulunan, Ortadoğu’yu yakından kontrol eden uçak gemisi konumundaki bu adada Türk’ün varlığı, Türk askerinin olması hiçbir zaman istenmedi de ondan…

  Tarihin hiçbir döneminde Türklerin varlığının Orta Asya’nın dışına çıkması da istenmedi. Çünkü batılılara göre Türklerin batıya yayılması demek İslamiyet’in de genişlemesi, Hıristiyanlığın önüne geçmesi, insanları kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiren kilisenin de önünü kesmekti de ondan…

   Aslında Kıbrıs’ta yaşanan da budur!

  Bugüne değin GKRY’deki Ortodoks Kilisesinin başındaki papazların istekleri dışında yönetimde bulunan hiçbir Rum lideri Türk tarafı ile çözüm adına müzakere edemedi. Kilise ne dediyse müzakere masasında sadece onu dile getirdi.

   Rum Ortodoks Kilisesi bugüne değin gerçekleşen tüm müzakerelerde adanın yönetiminin Rum tarafında olmasını, Türklerin ise sadece azınlık haklarına razı olmasını istedi. Ondan sonra atılacak adımın, adanın Yunanistan’a ilhak olması da idealleriydi…

  Tarihi gerçeğe de bakıldığında 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı da Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu Makarios’tu. Onun da amacı adayı Yunanistan’a bağlamaktı.

     Kısacası adada yaşanan anlaşmazlığın temelinde Hıristiyan âleminin bu bölgede İslamiyet’in temsilcisi bir devletin olmasını istememesi vardır.

    Bu gerçeğin dışında KKTC’nin tanınmamasının diğer önemli nedeni; ABD-AB-BM ve bölgede menfaati olan diğer devletlerin hem adanın çevresinde bulunan enerji yataklarının kullanılması, hem de adanın stratejik önemi nedeniyle Kıbrıs’ta üs bulundurmak istemeleridir. Bunun için de inanç merkezli politika öne çıkmakta. İslamiyet’in temsilcisi olarak gördükleri KKTC’yi tanımak yerine; Hristiyan âleminin temsilcisi olarak gördükleri Rum tarafını yasal hükümet olarak tanımak onların işine gelmektedir.

  Bunun yanı sıra ekonominin, paranın gücü de önemlidir. Bunun en yakın örneği; KKTC’nin de gözlemci ülke olarak tanındığı Türk Devletler Teşkilatına üye ülkeler konumundaki; Türkmenistan-Kazakistan-Özbekistan ülkelerine AB’den yapılacak 15 milyar avroluk yatırımın da etkisiyle geçtiğimiz hafta GKRY’ne büyükelçi atamışlardır

 TDT üye bu üç ülkenin diplomatik hamlesi karşısında Türkiye’den henüz bir açıklama yapılmadı. Ancak KKTC’yi tanımayan bu üç kardeş ülkenin Rum kesimine büyükelçi atamalarını sadece alacakları ekonomik yardım nedeniyle yaptıkları da söylenemez.

  Çünkü yapılan bu hamlenin arka planında; Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerinde giderek artan gücünün AB tarafından fark edilmesi, bu iş birliğinde bir çatlak açılması, Hristiyan âleminin Avrasya platosuna uzanarak bu güç birliğini ayrıştırması yatmaktadır.

  Türkiye’nin bu noktada Azerbaycan’dan alacağı güçlü bir destek ile AB’nin açmak istediği bu çatlağın önünü kesmesi, Türk Devletler Teşkilatına üye olan ülkeler ile ilişkilerini güçlendirmeye devam etmesi en uygun tercih olmalıdır.

  Görülen odur ki!

  KKTC’nin uluslararası camiada tanınması o kadar kolay olmayacaktır. Ama başta Türkiye’nin yöneticileri olmak üzere KKTC’deki yöneticiler de bu devletin tanıtılması faaliyetlerinden asla vazgeçmemeli, uluslararası ilişkilerde KKTC’nin tanınması mutlaka gündeme getirilmelidir.

    Dünya var olduğundan beri devletlerarasında süregelen dinler savaşı, geçmişte silah gücü ile gerçekleşmişti, günümüzde ise ekonomik güçler çatışması ile devam etmektedir.

    Türkiye bulunduğu coğrafyada, son yurdumuz Anadolu’daki güçlü yapısıyla örnek olmaya devam ettiği Avrasya platosundaki devletlerle olan işbirliğini devam ettirirken, uluslararası ilişkilerde de özellikle Hıristiyan âlemine mensup ülkelere sağladığı avantajları bir kez daha gözden geçirmeli, önümüzü kesmeye çalışan kimi ülkelere bu avantajlar hatırlatılarak onları daha dikkatli olmaya davet etmelidir.

    Bir örnek vermek gerekirse Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle özellikle Avrupa’ya yayılması muhtemel milyonlarca göçmenin önüne geçerek onlara kucak açan Türkiye’nin bu fedakârlığını unutanlara hatırlatmak bile yetecektir.

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.