blank
Fikret Gökçe tarafından
17 Kasım, 2023 16:42 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:10
A+ A-

BELKİ HALI SAHA MAÇI OLABİLİR (!)                                                                                                                                                                                                                                                                                           

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanacak süper kupa maçı için Suudi Arabistan’dan vaz geçilmiyor. Başta bu kulüplerimizin taraftarları olmak üzere, Cumhuriyetimizin 100. yılında bütün Türkiye’nin karşı çıktığı bu kararın kim tarafından niçin ve ne amaçla alındığı tam olarak bilinmiyor.   Federasyon başkanının ille de oynanacak dediği bu maç yerine Soner Yalçın’ın 04 Ağustos 2023’te köşesinde isimlerini verdiği futbolcuların bir halı saha maçı yapması bence daha uygun olur. Soner Yalçın bu yazısında, Erman Toroğlu’nun  ABD’ye yaptığı bir uçak yolculuğunda yolcular arasında  Okan, Arif, Küçük Hakan ve Emre’nin de bulunduğu ve onların Pensilvania’ya gittiğini anlatıyordu. ABD’de yaşayan kaçak büyük Hakan ve Arda’ya Rolex marka saat hediye  eden Orhan Ak’ı da aralarına alırlarsa ve formalarına da FG armasını yazdırırlarsa bana göre halı saha takımı böylece tamamlanmış olur diye düşünüyorum. (!)   Tam dörtyüz yıl boyunca Osmanlı tarafından korunan, kollanan, kavm-i necip denilerek el üstünde tutulan, askerlikten ve vergiden muaf olan Arapların önünde iki büyük spor kulübümüzün üç kuruşluk ödül alacağız diye süper kupa finali oynayacak olması ciğerimi yakıyor.  

  1. yüzyılın ilk yıllarında kurulan, İstanbul işgal altındayken dahi düşman ordularının futbol takımlarıyla Taksim Gezisinde yaptıkları maçlarda onlara kök söktüren, komutanları General Harrington’u deli eden bu takımlarımızdan galip gelene 2 milyon 800 bin, kaybedene 2 milyon Euro verecekmiş Arap Kralı... 120 yıllık Türk futbol tarihinin armadaları olan Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın sadece futbol sahalarında değil; emperyalizme karşı Çanakkale savaş alanlarında verdiğimiz büyük mücadele sırasında çok sayıda sporcusu şehitlik mertebesine erişmişti. Böylesine tarihsel onur ve zenginliğe sahip olan bu kulüplerimizin 100 yılına erişen Cumhuriyet tarihimizin bu anlamlı döneminde üç kuruşluk bir ödül için böyle bir yanlışı kabul edebileceğini düşünemiyorum.
  Her yıl hac mevsimi yaklaşırken “bu yıl şu kadar hacı adayı gönderebilirsiniz, fazlasını geri çeviririm” diye kota koyan Araplar 1916 yılına kadar İstanbul’dan gelecek olan “SURRE ALAYLARININ” dört gözle yolunu beklerdi.   İlk olarak 5. Padişah olan Çelebi Mehmet (1413-1421) zamanında başlayan surre alaylarının hac yolculuğu, kutsal ayların başlangıcı, Recep ayının 12. günü hacca gidecek Müslümanlarla birlikte Mekke ve Medine’nin ileri gelenleri ile halka dağıtılacak hediyeler ve 14 bin altınla Topkapı Sarayı’nda düzenlenen törenlerle padişah tarafından uğurlanarak başlatılmış ve bu gelenek Arap isyanının başladığı 1916 yılına kadar her yıl kesintisiz devam etmişti. Önceleri Mısır’da yapılan Kabe’nin örtüsü, 1798’de Napolyon’un bu ülkeyi ele geçirmesinden sonra her yıl Bursa’da ve İstanbul’da Sultanahmet Camiinde ibrişim ipliği ve ipekle yapılarak altınla bezenmiş, görkemli törenler, altınlar ve hediyelerle gönderilmişti ve ayrıca heyette yer alan ustalar her yıl Kabe ve çevresinin onarım ve imarını yapıyorlardı.   Koskoca imparatorluğun çöküş yıllarında bile İstanbul’un bölgeye olan ilgisi azalmamış, Almanlara borçlanarak dönemin en büyük projesi olan Hicaz demiryolu ve telgraf hatlarıyla ulaşım ve iletişim sağlanmıştı.   1915 sonunda Çanakkale’de ağır bir yenilgiye uğrayan İngilizler çekilirken bütün ağırlıklarıyla birlikte bazı silahlarını da bırakmışlardı. Bunlardan tetiğe damlayan su ve akan kumla ateşlenen yüzlerce tüfekten biri olan ve Short Magazine Lee Enfield adıyla bilinen tüfek, padişah Sultan II. Abdülhamid’e sunulmuştu. Üzerinde “savaş ganimeti” etiketi bulunan bu tüfeği Padişah çok sevdiği Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e hediye etmişti.  Şerif Hüseyin, 6 Haziran 1916’da Mekke’deki Osmanlı Garnizonuna bu tüfekten attığı ilk kurşunla başlattığı ayaklanmayı Filistin ve Suriye’ye kadar genişletmiş ve sonuçta Arap Yarımadası’ndaki Osmanlı egemenliğinin son bulmasına neden olmuştu. Şerif Hüseyin’in İngiliz ajanı Lawrence’e hediye ettiği bu tüfekle şehit ettiği her Osmanlı askeri için çakıyla kabzasına bir çentik açan bu İngiliz casusu Türklere karşı büyük bir kin besliyordu. Öyle ki; İngiliz ve Fransız ordularına yenilen IV. Ordu çekilirken Eylül 1918’de Şam ve Halep civarında esir düşen askerler için yanındaki Arap isyancılara; “ Türkleri esir almayın hepsinin başını kesin” talimatı veriyordu.   Bu milletin öz evlatları cephelerde can verirken tam dörtyüz yıl Osmanlıyı sömürenlerin günümüzün zengin ve şımarık torunları önünde iki güzide takımımızın maç yapmaya zorlanmasının Cumhuriyetimize ve Atatürk’e bir saygısızlık olduğunu düşünüyor ve bu kararın bir an önce iptal edilmesini bekliyorum.   Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi – Mak. Müh.