Kamunun yararı yerine, sermayenin yararı gözetilerek yapılan ve gerekli hassasiyet gözetilmeyen özelleştirmelerde, faturanın millete çıkması kaçınılmazdır. Bunun nedeni; özelleştirme anlaşmalarında, devletin denetim ve kontrol mekanizmalarını gerektiği gibi işlet(e)memesi, saldım çayıra, mevlam kayıra anlayışı olabilir mi? Bence, devlet, özellikle de denetleme işini özel sektöre bırakmamalı, kendi yapmalıydı. Bıraktığı, alanlarda işi alan firmaları ensesinden takip etmeli, sık sık denetlemeliydi! Gerçi, bu da, çok sayıda müfettiş ve denetim elemanı gerektirdiği için ayrı bir sıkıntı. Devletin her alana yetişmesi tabiiki zor. İşte o zaman yaptırım güçlü yasalarla sağlanmalı. Devlet gücünü her alanda göstermeli. Denetim sopasını elinden hiç bırakmamalı! En azından; kanunlarla, yasa, yönetmelik ve tüzüklerle işi sıkı tutmalı. 80'lerden sonra ülkemizde etkisini göstermeye başlayan Neoliberal politikaların bir sonucu olarak; devletin denetleme işini, bazı alanlarda özel sektöre bıraktığını görüyoruz. Millet olarak derinden sarsıldığımız yüzyılın felaketinde bunun acı sonuçlarını hep birlikte gördük! Devlet aslında denetlemiş. Fakat olumsuz sonuçları görünce, sorunun kökten çözümü adına gereken yapılamamış. Denetçinin denetimi gibi garip bir durum var ortada! Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2017 yılında, 5 milyon TL’yi aşan miktarda ceza kestiği yapı denetim firmalarından 467 tanesine “yeni iş almaktan men”, 826 tanesine ise “belge iptali” cezası verilmiş! Rakamların büyüklüğüne bakar mısınız?! Yine 2 yıl önce yapılan 6450 denetimde ise; 198 Yapı Denetim Firmasına idari para cezası verilmiş. 141 firmaya 1 yıl boyunca faaliyetlerden men cezası verilirken 144 firmanın belgesi iptal edilmiş. Bu da bize gösteriyor ki, özelleştirilen yapı denetim işi fiyasko ile sonuçlanmış! Bunlar, bu işi, bir takım nedenlerle(!!!) yapamıyor! denilerek, yapı denetim işi özelden alınarak devlet tekeline geçiril(e)memiş. İşini düzgün yapan firmalar mutlaka vardır. Onları ayrı tutuyorum. Ulus devletlerin parçalanmasına yönelik adımlardan birisi, belki de, en önemlisi olan özelleştirmelerde; "Gerekli hassasiyet gösterilmediğinde!" devletin elinde bulunan kilit noktaların talan edilmesi ön plandadır. Özellikle haberleşme, ulaştırma, iletişim, enerji ve maden gibi sektörlerdeki özelleştirmeler, bir ülkenin geleceğine vurulan en büyük darbe niteliğindedir. Çünkü bunlar staretejik kurumlardır. Dünyada; 1980 lerde gündeme gelen özelleştirmeler ülkemizde 1985'de Sümerbank Iğdır pamuklu dokuma fabrikasının 6.7 milyon dolara özelleştirilmesiyle başlamıştır. Özelleştirmeler günümüzde halen devam etse de, artık eski hızını kaybetmiştir. Zira, artık satacak savacak pek bir şey kalmamıştır! Yanlış ve şaibeli özelleştirme uygulamaları ülkeyi sadece ekonomik zarara uğratmamaktadır. Aynı zamanda iş gücü piyasasını da olumsuz etkilemektedir. Özelleştirme elbetteki olacak. Fakat körü körüne, her alanda değil! Devletin stratejik kurumları mutlaka korunmalı! Bir vatandaş olarak şu soruları soruyorum! 1.) 1985'den günümüze kadar yapılan özelleştirmelerin kaçında kamu yararı yeterince gözetilmiştir? 2.) Elektrik dağıtım işi özelleştirilirken; yatırım yaptırımları konusu netleştirilmiş midir? Örneğin; enerji nakil hatlarının yer altına alınması için bir yaptırım maddesi konmuş mudur? Malûm Isparta'da geçtiğimiz yıl; yüksek gerilim hattı taşıyıcı metal direklerin yıkılması sonucu arıza meydana gelmişti. Şehir günlerce karanlıkta kalmış, kombiler kışın ortasında çalışmamıştı. 3.) Kışın ortasında; Ispartada yaşanan bu vahim olayın diğer illerimizde yaşanmayacağının garantisi var mı? Bu olaydan ders alınmış mıdır? Özelleştirme işini alan firmalar devlet tarafından önleyici faaliyet çalışmalarına zorlanmış mıdır? Artık konutların neredeyse tamamı doğal gazla ısınıyor. Kombilerde elektrikle çalışıyor. Doğalgaz dışa bağımlı. Elektrik santrallarımızın yüzde 30'u da doğalgaza bağımlı! 4.) Elektiriği bu kadar yüksek fiyatlardan ödememizin nedeni özelleştirmeler midir? 5.) Elektrik dağıtım şirketleri elektriğin kilowatını devletten kaça alıyor? Vatandaşa yüzde kaç karla satıyor? Bu konuda devletin bir sınırlaması var mıdır? 6.) Enerjide neredeyse tamamen dışa bağımlı olan ülkemizde; elektrik santrallarımızın yüzde 30'unun doğalgazla çalışması hangi aklın ve mantığın sonucudur? 7.) Rüzgar ve Güneş enerjisinden elektrik üretimine bugüne kadar yapılan yatırımlar yeterli midir? 8.) Ülkenin elektrikteki kurulu gücü yaklaşık 100 bin Megawatt. Bunun yüzde 10'u, yaklaşık 10 bin Megawatt'ı rüzgar enerjisinden. Yüzde 7.5 yani 7 bin 325 Megawatt'ı güneş enerjisinden karşılanıyor. Bu oranların yükseltilmesi için devletin verdiği teşvik ler yeterli midir? 9.) Halkın zararına olan ve gerekli verim alınamayan, özelleştirilen kurumlarımızın tekrar kamulaştırması düşünülüyor mu? 10.) Milletin kanını emen Araç Muayene istasyonları, Enerji Dağıtım Şirketleri, Telekom Şirketleri ve benzerlerine kim dur diyecek?
İlyas Erbay
Toplum büt0n katmanları ile dejenere olmuş.Bumdan dolayı denetim işlevsiz kalıyor.Denetim elemenanı fa denetleyen bir sivil toplum teşkilatlanmasına ihtiyaç var.Fakatne kadar acı ki o sivik toplum da kokuşmuş durumda .Bu tür felaketler belji bir nebze aydınlanma getirir dite umut etmekten başka bir yol kalmadı gibi.