Evinizde, yaptıracağınız basit bir tadilatta bile; karşı taraf ile mutlaka bir şartname hazırlayıp, imza altına almalısınız ki, başınız ağrımasın. Bir kaç yıl önce evin mutfağını yenilemeye karar vermiştik. İş hayatından gelen alışkanlıkla; basit, 2 sayfalık bir şartname hazırladım. Kullanılacak malzemeyi menteşesine, kulpuna, vidasına kadar tanımladım. Ölçülendirilmiş teknik resmini de yanıma alıp, marangozları dolaşıp teklifler aldım. Daha önce yaptıkları işlerin fotoğraflarına baktım. Yani referanslarını elimden geldiğince inceledim. Neticede, birine karar verdim. Oturduk, ustanın da ifade ettiği hususları da ekleyerek, şartnameyi karşılıklı imzaladık. Tabii birde sözleşme yaptık. Sözleşmede; işin süresini, ödeme şeklini belirttik. İşin tesliminden sonra, meydana gelebilecek aksaklıklar ve onarımlar için ücretsiz bakım ve tamirat süresini de tanımladık. Neticede tam arzu ettiğimiz biçimde mutfağımız yapıldı. Ne usta üzüldü ne de biz. Başımdan geçen bu anekdotu anlattıktan sonra, şartnamenin kısaca tanımı yaparak; konuyu yaşadığımız bu deprem felaketi bağlamında biraz açmak istiyorum. Mal yada hizmet alımı, satınalma kiralama ve yaptırma gibi işlemleri gerçekleştirmek için şartnameye ihtiyaç duyarız. Şartname, her iki tarafın da uymayı üstlendikleri şartları içermektedir. Şartname en ince ayrıntıya kadar tanımlanmış maddeler bütünüdür. Bir anlamda yaptırım belgesidir. Ne kadar iyi hazırlanırsa, alınan mal yada hizmetin kalitesine o oranda etki eder.. Teknik şartnamelerde; mal yada hizmetin gerçekleştirilmesi için gerekli tüm detaylar yer alır. Kullanılacak malzemenin, yapılacak işin standatlarına, özelliklerine, cinsine, kalitesine kadar ayrıntıya girilir.. Şartname, birçok alan için kullanılan resmi bir belgedir. Kamu kuruluşları; ihale, satın alma ve satma faaliyetleri için belirledikleri koşulları şartnamede belirtirler. İNŞAATLARDA TEKNİK ŞARTNAMENİN ÖNEMİ Bir inşaat tamamlandığında, binaların hem iç hem de dış kullanım alanlarının nasıl olacağını anlayabilmek için mutlaka önceden teknik şartname isimli belgenin hazırlanması gerekir. Tabii ki, iş bununla da bitmiyor. Şartnameyi hazırladık oldu bitti diyemeyiz. Proses tamamlanana kadar; şartnameye uygunluk titizlikle, sürekli denetlenmelidir. İşte, "Yapı Denetim Firmaları"nın görevi burada başlıyor. Yüklenici firma işi tamamladığında, oturma izni öncesi, birde işin kabul aşaması vardır. Yapım İşlerinde kabul işlemleri, geçici ve kesin kabul olmak üzere 2 aşamalı yapılmaktadır. Geçici kabul; işin sözleşme ve eklerine uygun şekilde fiili olarak bitmesine, kesin kabul ise; geçici kabul sonrası öngörülen süre zarfında yüklenicinin varsa bakım, onarım ve aksaklıkları gidermesine istinaden yapılır. Neticede, tüm şartlar yerine gelmişse; en son oturma izni ve ruhsat alınır. Daireler hak sahiplerine ancak o zaman teslim edilir. Ulaşabildiğim kaynaklara göre; Türkiye genelinde kayıtlı 2476 yapı denetim firması var. Bu iş yerlerinde 28.655 denetçi mimar ve mühendis ile 51.219 kontrol elemanı çalışıyor. Rakamlar sürekli değişkenlik gösteriyor. Mutlaka şu an için çok daha fazladır. Yapı Denetim Firmaları da denetleniyor! Basına yansıyan haberlerden ulaşabildiğime göre; Devletin denetimleriyle ilgili en ilginç rakamlar 2017 yılına ait. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2017 yılında, 5 milyon TL’yi aşan miktarda ceza kestiği yapı denetim firmalarından 467 tanesine “yeni iş almaktan men”, 826 tanesine ise “belge iptali” cezası verilmiş! Yine 2 yıl önce yapılan 6450 denetimde ise; 198 Yapı Denetim Firmasına idari para cezası verilmiş. 141 firmaya 1 yıl boyunca faaliyetlerden men cezası verilirken 144 firmanın belgesi iptal edilmiş. Rakamlar bu konuda ciddi sıkıntılar olduğunun kanıtı. Yapı Denetim Firmaları ile müteahhitler arasındaki bağı kesmek için devletin bir çalışması vardı. Sonucu ne oldu bilmiyorum. Bu firmaların ücretini müteahhitler ödüyordu. Denetim yapacak firmayı da müteahhitler seçiyordu. Yaşadıklarımızın da ışığında, tüm sistemin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Kanunlar, tüzük ve yönetmelikler, standartlar, Yapı denetim firmalarının işlevleri, bağımsızlıkları vs. Fakat, ne yaparsak yapalım; ahlak, liyakat ve dürüstlük gibi kavramlar yoksa hepsi boş! Her iki konuda, örnek alınabilecek en güzel ülke de Japonya. İletişim için: [email protected]