Ihlas Haber Ajansı tarafından
16 Kasım, 2023 04:24 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0

15 Kasım Dünya KOAH Günü

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’nın (KOAH) erken tanı ve erken müdahale ile önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğu belirtildi.
15 Kasım Dünya KOAH Günü ile ilgili bir açıklama yapan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Gögüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, KOAH’ın nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarma yakınmalarıyla karakterize kronik, ilerleyici bir hastalık olduğunu söyledi. Aslında KOAH’a neden olan faktörlerin doğum öncesinden itibaren başlamakla birlikte; hastalığın belirtileri genellikle 40-50 yaşlarından sonra ortaya çıktığına dikkat çeken Özlü “KOAH oluşumunda en önemli belirleyici tütün kullanımı, kent havasında veya bazı işyeri ortamlarında maruz kalınan zararlı gaz ve partiküllerin solunmasıdır. Anne-babanın tütün dumanına maruz kalmak, erken doğum, çocuklukta geçirilen solunumsal enfeksiyonlar, beslenme sorunları, alerjik bünye, genetik bazı özellikler de katkıda bulunmaktadır. KOAH hastalarının çoğu sigara kullanmış veya kullanmakta olduklarından öksürük ve balgamı önemsemezler ve ‘Sigara içtiğim için öksürüyorum, balgam atıyorum’ diyerek kabullenirler. Nefes darlığı ise başlangıçta merdiven veya yokuş çıkarken olur, zamanla düz yolda yürürken de hissedilmeye başlar. Bunu da ‘Yaşlanıyorum’ diye algılayabilirler. Bu nedenle KOAH tanısı gecikir. Geciken tanı akciğer kapasitesinde geri dönüşü olmayan kayıplar anlamına gelmektedir” dedi.
Bu nedenlerle bu yıl Dünya KOAH Gününün ana temasının “Nefes Hayattır- Erken Harekete Geç” olarak belirlendiğini ifade eden Özlü “Erken tanı için risk grubunda yer alanların (tütün ürünü kullanan, kirli hava soluyan, riskli mesleklerde çalışan, vb) ve semptomu olanların (öksürük, balgam, nefes darlığı) göğüs hastalıkları uzmanlarına başvurmaları gerekmektedir. Erken tanı, erken müdahale ile KOAH önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır” diye konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Haber Merkezi tarafından
05 Mayıs, 2025 10:48 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KBÜ’de Gerçekleştirilen Din ve Maneviyat Psikolojisi Sempozyumu Büyük İlgi Gördü

Karabük Üniversitesinde düzenlenen "Din ve Maneviyat Psikolojisi" başlıklı sempozyumda, alanın güncel meseleleri ele alındı, gençlerin dinî gelişimi ve inanç dünyası üzerine çarpıcı tartışmalar yapıldı.

Karabük Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü ile İlahiyat Fakültesi iş birliğinde bu yıl ikincisi düzenlenen Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu, “Din ve Maneviyat Psikolojisi” başlığı altında gerçekleştirildi. 15 Temmuz Şehitler Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinlik, farklı üniversitelerden lisansüstü öğrencileri ve akademisyenleri bir araya getirerek, din psikolojisi alanındaki güncel meseleleri bilimsel zeminde ele alma imkânı sundu.

Sempozyuma; Karabük Cumhuriyet Başsavcısı Selçuk Akman ve eşi Betül Akman, Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık’ın eşi Ebru Kırışık, Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Solmaz, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulcebbar Kavak, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürü ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zeynep Özcan, Karabük İl Müftüsü Ali Erhun, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, akademik ve idari personel, öğrenciler ve çok sayıda davetli katıldı.

Açılış Konuşmalarında Bilim ve Toplum Vurgusu Yapıldı

Sempozyumun açılışında konuşan Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürü ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Zeynep Özcan, “Lisansüstü Eğitim Enstitümüz, Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Fatih Kırışık Hocamızın ufuk açıcı ve yol gösterici rehberliği eşliğinde, akademiye yön veren akademik çalışmalara katkı sağlamakta ve öğrencilerimizin akademik gelişimlerine hizmet etmektedir.” dedi. Özcan konuşmasının devamında din ve maneviyat psikolojisinin yalnızca akademik bir ilgi alanı olmadığını, aynı zamanda bireysel ve toplumsal gelişimi derinden etkileyen bir alan olduğunu vurguladı. Türkiye’nin dört bir yanından 105 bildiri özeti alındığını belirten Özcan, sınırlılıklar ve tekrarlar göz önüne alınarak bu özetlerden 70’inin sunuma hak kazandığını ifade etti.

İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulcebbar Kavak ise konuşmasında, din ve maneviyatın yalnızca bireysel bir yönü olmadığını, aynı zamanda tarihsel ve kültürel derinliği olan toplumsal bir yapı taşı olduğunu belirtti. Kavak, Nurettin Topçu’nun “Camiler toplumun kalbidir, üniversiteler ise aklıdır” sözüne atıf yaparak, lisansüstü düzeydeki akademik çalışmaların üniversitelerin düşünsel üretim gücünü ortaya koyduğunu ifade etti.

Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Solmaz ise sempozyumun dinî inançların insan psikolojisi üzerindeki etkilerinin bilimsel olarak değerlendirilmesi açısından önemine dikkat çekerek, “İnsan davranışlarının daha iyi anlaşılması ve anlatılması için psikolojinin akademik bir bakışla ele alınması son derece kıymetlidir.” dedi. Solmaz, etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek, sempozyumun başarılı sonuçlanmasını diledi.

Din Psikolojisi ve Gençliğin Sorunları Panelde Ele Alındı

Sempozyumun en çok ilgi gören oturumlarından biri “Din Psikolojisi Perspektifinden Gençlik Dönemi Sorunları ve Çözüm Arayışları” başlıklı panel oldu. Panelin moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Hayati Hökelekli, gençliğin insan yaşamının en çalkantılı dönemi olduğunu belirterek, “Gençlik, yetişkin olmak için çabalayan çocuktur.” ifadesiyle bu dönemin kırılgan doğasına dikkat çekti.

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinden Prof. Dr. Asım Yapıcı, gençlerdeki dinî şüphelerin genellikle entelektüel değil, duygusal nedenlere dayandığını belirterek, “Şüphe her zaman olacaktır; önemli olan onun nasıl yönlendirildiğidir.” dedi.

Marmara Üniversitesinden Prof. Dr. Ali Ayten, “Liseli Gençlerde Dinî Kimlik ve Dindarlık” başlıklı sunumunda, gençlik döneminin dinî kimliğin en belirleyici evresi olduğunu ifade etti. Ayten, ebeveyn-çocuk ilişkisinin gençlerin dinî gelişiminde kritik rol oynadığını vurguladı.

Yalova Üniversitesinden Doç. Dr. Fatma Baynal ise gençlerin neden inançsızlığa yöneldiği sorusuna ışık tuttu. “Gizli inançsızlar” olarak tanımlanan bireylerin bu yönelimlerini çoğunlukla sosyal baskılar, dışlanma korkusu ve ötekileştirme gibi sebeplerle gizlediklerini aktardı.

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinden Prof. Dr. Faruk Karaca da aile bağlarının dini gelişimdeki rolüne dikkat çekti. Karaca, özellikle anne ile çocuk arasında kurulan güvenli bağın inanç yapısını doğrudan etkilediğini belirterek, dindar bireyler yetiştirmek isteyen ebeveynlerin önce kendi dinî bilgilerini ve kişisel gelişimlerini tamamlamaları gerektiğini söyledi.

Panel sonunda İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdulcebbar Kavak, tüm konuşmacılara teşekkür belgelerini takdim etti. Karabük Üniversitesinin ev sahipliğinde gerçekleşen sempozyum, alanında uzman akademisyenlerle öğrencileri bir araya getirerek din psikolojisine yönelik bilimsel tartışmaları derinleştirdi. Sempozyum, genç araştırmacılar için hem akademik deneyim hem de fikir alışverişi açısından verimli bir zemin sundu.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.