Benim arkadaşlarımın arasında da var. Çocukları ya da torunları ABD’de doğarsa eğer, otomatik olarak Amerikan vatandaşı oluyorlarmış. 1950'lerde başlayan tipik "Sam Amca" hayranlığı...Bir ara başkan Trump’ın değiştirmek istediği “doğum turizmi” denilen bu uygulama sonucu Amerika’da doğarak ABD vatandaşı olan binlerce çocuğumuz eğitim aldıkları okullarda aşağıdaki andı okuyor. “I PLEDGE ALLEGIANCE TO THE FLAG OF THE UNITED STATES OF AMERICA AND TO THE REPUBLIC FOR WHICH IT STANDS,” yani diyorlar ki ; “Amerika Birleşik Devletleri’nin bayrağına ve o bayrağın simgelediği cumhuriyete bağlılık için and içiyorum. Herkes için özgürlük ve adaletle, Allah’ın gözetiminde, bölünmez tek vatan için.,” Böyle bir yemin Meksika’da, Hindistan’da, Singapur’da ve daha bir çok ülkedeki okullarda da tekrarlanıyor. Benzer bir uygulama her nasılsa green card alarak Amerika’ya gidebilen ve vatandaşlık başvurusunda bulunanlar için de yapılıyor ve 72.5 milletten meydana gelmiş ve daha 400 yıllık bir geçmişi bile olmayan bu devlete bağlılık yemini ettiriliyor. Gözünüz aydın, ABD heyetlerinin ve AB komiserlerinin ve parlamenterlerinin yıllardır istedikleri yerine getiriliyor. 1950’den beri dostumuz, müttefikimiz (!) ABD ile 60 yıldır bize AB havucu gösteren Avrupalı dostlarımız, içimizdeki dostları (!) aracılığıyla meramlarına eriyorlar. Müstemleke müfettişi edasıyla zırt pırt her geldiklerinde milletin yüreğine yapışık Atatürk’ün manevi varlığından ve Türklüğümüzden artık rahatsız olmayacaklar. Stadyumlardan, hava alanlarından adının silindiği gibi görüntüsünün de madalya ve nişanlardan silinmesi de yetmeyecek, bazı yerleşim birimleri, cadde ve sokaklardan adını, hatta ellerinden gelse paramızdan bile kaldıracaklar resimlerini… TÜRKÜM DOĞRUYUM diye başlayan andımızı da okuyamayacağız, TÜRK olduğumuzu da söyleyemeyeceğiz artık., Lazıyla, Kürdüyle, Arabı, Ermenisiyle, Çerkezi, Boşnağı ve Arnavutuyla, Alevisi, Sünnisiyle, Çanakkale’de, İstiklal Savaşı’nda, Kore ve Kıbrıs’ta şanlı bayrağımızın altında savaşan, Türkün zaferi için kanını ve canını birlikte veren, bin yıldır birlikte yaşayan bu toprağın çocuklarını, zenginliğimiz olarak gördüğümüz farklılıklarımızla, etnik ve inançsal çeşitliliğimizle TÜRKLÜK çatısında birleştiren bu yüce milleti alt kimlik-üst kimlik diye ayrıştırmakla, bize özgü değerlerimize, kutsallarımıza saldırmakla kime, kimlere hizmet ediyorsunuz İÇİMİZDEKİ DOSTLAR ? Anımsayacaksınız, önceki Genelkurmay Başkanlarından Hilmi ÖZKÖK’te madalya ve amblem tasarımı konusuna çok meraklıydı. Hazırlattığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı arması ve brövesinden Atatürk profilini çıkartmış, yerine aşağıda gördüğünüz çorba tasını andıran bu kasklı değişikliğin 29 Ekim 2005’te yürürlüğe girmesini emretmişti. Bu kez de Danıştay tüm devlet madalya ve nişanlarından Atatürk kabartmasının kaldırılmasına karar verdi ve 1933 yılından beri okullarımızda okunan ANDIMIZ’ı yasakladı. Bu kampanya 23 Aralık 2003 tarihinde AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev KUTLU’nun TBMM kulisindeki “ Atatürk’ün mareşal üniformalı resminden rahatsız oluyorum, sivil meclise hiç yakışmıyor” demesiyle hız kazanmıştı. O dönemde meclis idare amiri olan eski Hak-İş Konfederasyonu Başkanı Salim USLU bu isteği hemen yerine getirdi ve tablo depoya kaldırıldı. Bununla da yetinilmedi, “askerlerin yemek duasından ve söyledikleri marşlardan da rahatsız oluyorum, kendimi kışlada sanıyorum “ diyen KUTLU’nun bu rahatsızlığı da giderildi ve milletin ölüm-kalım mücadelesinin verildiği günlerde Sakarya Savaşı’na da katılan Meclis Muhafız Taburu adeta Gazi Meclis’ten kovuldu. Madalya konusu açılmışken değinmeden geçemeyeceğim; kahraman ordumuzun kahraman komutanlarının Fetö kumpaslarıyla zindanlara tıkıldığı günlerde her cumartesi Kızılay/Sakarya Caddesinde yapılan Sessiz Çığlık eylemlerine ben de katılıyordum. O sırada Kara Kuvvetleri Komutanı olan Milli Savunma Bakanı Hulusi AKAR’ın göğsüne ABD Kara Kuvvetleri Komutanı, Süleymaniye’de askerlerimizin başına çuval geçiren General Raymond ODIERNO, ABD Liyakat Madalyasını takmıştı. Böyle bir madalya 2005 yılında zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar BÜYÜKANIT’a da takılmıştı. BÜYÜKANIT, Dolmabahçe görüşmesi sırlarını yanında götürdü ama bu madalyayı ne yaptı bilmiyorum. Son yıllarda yaşadığımız ABD’nin bunca düşmanca tavrından sonra ben de saf saf Sayın AKAR’ın Çuvalcı’nın madalyasını iade etmesini bekliyorum. 1964 yılında Kıbrıs’ta soydaşlarımız katlediliyorken müdahale kararımızı Başbakan İnönü’ye yazdığı hakaret içerikli bir mektupla durduran ABD Başkanı Johnson’un bu tavrına Kore’de iki kez ABD ordusunu imha olmaktan kurtaran Kore Gazilerimiz tepki göstermiş ve madalyalarını iade etmişlerdi. Bunun üzerine Milli Türk Talebe Birliği’nin başlattığı girişim sonucu, merhum Zeki MÜREN tarafından parası ödenerek darphanede bastırılan madalyalar gazilerimize armağan edilmişti. Anlamakta güçlük çekiyorum, ne oldu bize ? Tarih boyunca sahip olduğumuz bize özgü değerlerimiz, ortak geleneklerimiz, ilkelerimiz, kutsallarımız bir bir yok ediliyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önderimiz Atatürk’e TC ifadesine, “Ne Mutlu Türküm Diyene” haykırışına ve 1933 yılından beri çocuklarımızın okuduğu “Andımız” a bu düşmanlık niye ? Fikret GÖKÇE