blank
Atilla Çilingir tarafından
09 Eylül, 2016 09:38 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:13
A+ A-

KIBRIS KONUSUNDA DEĞİŞMEYEN GERÇEKLER

1968 yılından günümüze, Kıbrıs konusunun çözümüne yönelik girişimler değerlendirildiğinde; yıllardan beri süregelen Kıbrıs müzakerelerinin yakın zamanında, ortaya çıkan iki önemli sonuç vardır: 1. 8 Eylül 2008 tarihinde Rum tarafının temsilcisi Hristofyas ile K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. M.A. Talat arasında başlayan ilk tur görüşmeleri, ne yazık ki! Annan tuzak planını kabul ettirenlerin çizgisinden başlamıştır! Bu çizgide: 'Ayrı Devlet, Ayrı Millet, Ayrı Egemenlik yoktur!' 2. 2. Anlaşma olacak ise! Bu anlaşmanın temeli: Tek Halk'a, Tek Egemenliğe, Tek Devlete dayanacaktır! Kıbrıs Türk Halkını Cumhurbaşkanı olduğu dönemde müzakere masasında temsil eden Sn. Talat, çözümün temeli olarak görülen bu hususları kabul ederek/destekleyerek; kanaatimce en önemli hatayı burada yapmıştır! Rum tarafı ise; K.K.T.C'deki 'yenilikçi zihniyetin temsilcileriyl'e yapmış olduğu her görüşmeden sonra adada, uluslararası platformlarda kamuoyunun önüne çıkarak; zaman, zaman da bu açıklamalarını M.A.Talat'ın yanında da yaparak, Rum'un kırmızıçizgilerini net bir şekilde ortaya koymuştur! Nedir bunlar? - Kıbrıs Türk'ü Kıbrıslı halkın bir parçasıdır! Maronit'ten, Rus asıllıdan, bu halkın içerisindeki diğer azınlıklardan farklı bir özelliğe sahip olamaz! - Kıbrıs sorunu, Rum göçmenleri ancak eski evlerine, topraklarına dönerler ise çözülebilir! (Bu dayatma, Rum Ulusal Konseyinin kararıdır! Rum tarafında iktidara hangi parti gelirse gelsin bu kararın aksine hareket edilemez…) - Bir AB ülkesi olan sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin Garantöre ihtiyacı yoktur! Zaten böyle bir garantörlük söz konusu ise; AB bu görevi yerine getirebilir. Bu nedenle Türkiye'nin garantörlüğü, adada ki askeri varlığı kabul edilemez! Ayrıca Türkiye'den getirilen göçmenler ( Rum'a göre yerleşikler! ) anlaşmayı takiben adayı terk etmelidirler… GKRY'nin devam eden müzakerelerde çok net bir şekilde ortaya koymuş olduğu, vazgeçmeyeceğini açıkladığı kırmızıçizgileri işte bunlardır! Rum tarafının/müzakerecisinin bu dayatmacı beyanları karşısında ne yazık ki, Kıbrıs Türk tarafını temsil edenler, onların anlayacağı lisanla yanıt vermemeyi tercih etmiş; Rum lideri müzakere sürecinde yapılan görüşmelerin içeriğini açıklarken; Müzakere masasında Türk tarafını temsil edenlerin neleri görüştüğü çoğu kez Rum basınından, yabancı diplomatlardan, bazen de; K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün yapmış olduğu kısıtlı açıklamalardan öğrenilebilmiştir… 2'nci Cumhurbaşkanı Talat'ın, çok nadirde olsa bazen meclis toplantılarına katılarak milletvekillerini bilgilendirme toplantıları düzenlediği de olmuştur. Birkaç kez basın mensuplarıyla bir araya gelinmiştir. Ancak tüm bu bilgilendirmeler yetersiz kalmış, sanki bu hususta bilinçli bir karartma uygulanmıştır! Süregelen müzakerelerde, taraflar arasında esas konularda derin görüş ayrılıkları günümüzde de aynen devam etmektedir. Nedir bu hususlar? - Garantiler konusu - Mülkiyet konusu - Toprak konusu Şimdi bu noktada duralım ve düşünelim: Bu görüş ayrılıkları ortada iken başta ABD, İngiltere, AB'den bazı ülkeler olmak üzere; AB ve BM temsilcilerinin işler iyi gidiyor havasını yaymaları nedendir? Bu tutum ve aldatmacaya yönelik davranışlar Annan planı döneminde de uygulanmamış mıdır? Bu aldatıcı hava bile bir baskı taktiği değil de nedir? Bu kadar derin görüş ayrılıkları olan müzakereler sürecinde her şey iyi gidiyor demek mümkün mü dür? Yukarıda belirtmiş olduğum gerçekler ortadayken, bu sürecin sonunda taraflar arasında bir antlaşma olabilir mi? Gerçek olan şudur ki! Milli davalar oluşurken, bu oluşuma milletler karar verir. Kıbrıs Milli Davası da; Türk Milletinin, onun ayrılmaz parçası olan Kıbrıs Türk Halkının kararıyla oluşmuş, tarih sayfalarımıza böyle yazılmıştır. Bu milli davamızın hiç bir neden uğruna feda edilmesine ''Büyük Türk Milleti ve Kıbrıs Türk Halkı'' asla müsaade etmeyecektir. Özellikle çok kritik bir sürecin yaşandığı bu dönemde; her iki ülke topraklarında unutulmaması gereken en önemli husus: Ne Misak-ı Milli hudutlarının çevrelediği anavatan Türkiye'de, ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, ne de Türk'ün Şanlı Bayrağını dalgalandırmaya karar verdiği topraklarda; tarih sayfaları hiçbir zaman bir başka ülke bayrağının dalgalandığından söz edemeyecektir.İnsanlar yaşamları boyunca mutlaka hata yaparlar. Ancak yapılan hatalardan ders almak ve aynı hatalarda ısrarcı olmadan geleceğini planlamak, o insan için en büyük erdemdir. Siyasiler de hata yaparlar! Yaptıkları hatalar onların siyasi geleceklerini etkiler, başarılı ya da başarısız olurlar… Savundukları siyasal görüşleri, uygulamaları, yön verdikleri, ya da yönettikleri halkın geleceğini etkiliyor ise; bu noktada hatasız olmak durumundadırlar. Zira halkın yaşam hakkına yönelik uygulamalar, siyasi tercihler, uygulanan stratejiler hata kabul etmez. Hele, hele yaşanan tarihi gerçeklere rağmen hatalar yapılıyor ise; bunu halk affetse bile, tarihe yazılı gerçekler affetmez. Atilla Çilingir www.atillacilingir.com www.biyografi.info/kisi-atillacilingir