Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

 TARİHTEN BİR YAPRAK…

Köşe Yazıları Yayın: 02.09.2016 10:48

‘’Girit’te yaşananları bir rüya sanmışlardı… Türk askeri, Şanlı Osmanlı Sancağımız, Anavatanımızla dolu anılar, ya sonrası?’’

Tırnak içine aldığım cümle; 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Savaşlarında tanıdığım, hayatının büyük bir bölümünü Mücahitlik göreviyle vatan savunmasında mevzilerde, mücahit barikatlarında geçiren ‘Mücahit Hasan Hüseyin Dayı’ma’ aittir. O da Kıbrıs’ta, vatanında özlemle beklediği özgürlüğü, vatan topraklarıyla ilgili hayalini;

 Aşağıdaki cümleleriyle anlatmıştı:

‘’…………………………………………….Hatırlar mısın?

Geceleri nöbet tutarken mevzilerde gün ağarıncaya kadar hep aynı şeyi düşler, aynı şeyleri söylerdik…

Hep böyle konuşurdum hayalimde yarattığım arkadaşımla mevzide beklerken, barikatta gözetlerken Rum’u;

Yalnızlığımı yenmek, uykuya yenilmemek için…

Rum bu gece de gelmedi. Ya yarın gece saldırırsa?

Elimizdeki av tüfekleriyle, yetersiz fişekleriyle, ne kadar dayanabilirdik ki?

Ama olsun;

O hep beklenen var ya!

O hep istenen, o hep umutla saklanan var ya!

Yıllardır rüyalarımızı süsleyen Anavatana kavuşacağımız o gün var ya!

İşte bu umudun gücüydü bizi ayakta tutan, imanımıza iman, ruhumuza ruh katan…

Dedelerimizin,  ninelerimizin anlattığı yaşanmış hikâyeleriyle tanıdık önce onu!

O ki, tüm dünyaya nam salmış. O ki, tüm insanlığı kendine hayran bırakmış.

Önce sadece ismiyle tanıdık onu, kendisini hiç görmeden ezberledik çehresini!

Her birimiz bir yüz oluşturdu beyninde, ilk görüşte tanısın diye…

Hep bize söylenen şey aynıydı; bizi Rum’un mezaliminden kurtaracak önce Yüce Yaratan, sonra da beynimizde yaşattığımız o kahramandı.

 Kim diye sorarlardı bize çocukken, senin kahramanın kim?

 Kim kurtaracak seni Rum’un elinden?

 Hep bir ağızdan verirdik aynı cevabı:

  ‘’ Mehmetçik ‘’

Çanakkale’de anlattılar önce onu. Yedi düvele karşı dimdik duruşunu. Vatanına girmek isteyen o güçlü ordulara karşı koyuşunu.

İşte bizde böyle olmalıyız dediler, Türkiye’den aramıza katılan o isimsiz yiğitler: Tüm T.M.T’ciler…

Sonra Sakarya’yı, Anadolu destanını anlattılar bizlere; ezberledik Türk’ün tarihini gururlandık, onur duyduk Türk Milletinin çocuklarıyız diye…

Hele bir de Bayrağımızı tanıdık ki,

Ay’la Yıldızı pırıl, pırıl;

Rengini Şehitlerimizin kanından almıştır; üzerinde dalgalandığı yer, ata toprağındır.

Anavatanının eşi emsali yoktur bunu hiç unutma dediler…

Hep böyle geçti yıllarımız barikatlarda, mevzilerde.

Ben atamdan, babamdan böyle tanıdım kimliğimi.

  Sabahları okulda, ‘’Kraliçemiz sen çok yaşa!’’ diye bağırtırlarken bizleri!

  Benim yüreğimin sesi:

 ‘’ Ben Türk’üm, Türk Çocuğuyum ‘’ diye haykırdı senelerce…

  Ve o gün gelip de yıllarca beklediğimiz mevzilerde;

 Gökyüzünden paraşütlerle inen Mehmetçiklerle kucaklaşırken;

 Özgürlüğümüzü selamlamıştık şükrederken alnımızı koyduğumuz secde de…

O sabah uyandığımızda ezan sesleri duyuluyordu vatan bellediğimiz bu yerlerde.

Artık Ay Yıldızlı Bayrağımız emanetti bu topraklara, bir daha tarihten silinmemecesine.

Unutmak mümkün mü o günleri?

Göz pınarlarımdaki selleri…

İlk kez haykıra, haykıra ağlamıştım bedenim sarsılırcasına sevinçten,

Artık kurtulmuştuk ölümden, Rum’un mezaliminden…

  Bir gün yine hatırlatırsa beynin o günleri sana, sakın unutma!

  O günler son kez yaşandı, bir daha gelmeyecek geri.

  Özgürlüğün bedelini çok pahalı ödedik; sakın ola ki, bundan atmayasın bir adım geri!

  Eğer bir gün terk edersen yıllarca kurduğun bu hayalleri,

  Mevzilerde, barikatlarda bıraktığın bedelleri!

Bil ki, dönüşü olmayan bir yoldasın!

Yolun sonu tutsaklık. Bayrağın yok olmuş, ezan sesleri susmuş, çevren karanlık…

Dost yüzlerin yerini düşmanca bakan çehreler;

  Sana olmadık vaatlerle yol gösteren politikacıların yerini başkaları almış!

  Mehmetçik gitmiş,

  Anavatanın çok uzaklarda, Toros’ların gölgesinde kalmış.

  Şimdi ağlayabilirsin artık!

  Gözlerinde yaş kaldıysa eğer?

  İster rüya dersin,

  İstersen olur mu böyle bir şey?

  Bütün bunlar bu adada yaşanmadı mı?

  Tarih sayfaları;

  Kıbrıs Türk’ünün yaşadığı bu gerçekleri acıyla, kanla, gözyaşlarıyla yazmadı mı?

  Çevrende olup biteni iyi tanı…

  Unutma ki,

  Girit’te rüya sanmışlardı o yaşananları…

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

www.biyografi.info/kisi-atillacilingir

 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

‘Obezite, psikolojiyi olumsuz etkiliyor’

Sağlık Yayın: 05.05.2024 00:48
İhlas Haber Ajansı
‘Obezite, psikolojiyi olumsuz etkiliyor’

Obez kişilerin psikolojik ve ruhsal huzur açısından risk altında olduklarını belirten Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Recep Aktimur, “Birçok hastamız bu dönemlerde kilo almakta ve yaşanılan sorunlar nedeniyle kilo verememektedir. Bu kişilerde ilerleyen dönemde obezite ve psikolojik sorunlar iç içe geçmekte ve birçok hastamızda iş ve sosyal yaşamda ciddi bozulmalar görülmektedir” dedi.

Liv Hospital Samsun Genel Cerrahi Kliniği’nden Prof. Dr. Recep Aktimur, obezitenin psikolojiyi olumsuz etkilediğine dikkat çekti. Kendi deneyimlerini aktaran Prof. Dr. Aktimur, “Bizim kendi deneyimlerimizde gördüğümüz, kişilerin psikolojik olarak kendilerini boşlukta hissettikleri zamanlarda kilo almaya eğilimli olduğudur. Birçok hastamız bu dönemlerde kilo almakta ve yaşanılan sorunlar nedeniyle kilo verememektedir. Bu kişilerde ilerleyen dönemde obezite ve psikolojik sorunlar iç içe geçmekte ve birçok hastamızda iş ve sosyal yaşamda ciddi bozulmalar görülmektedir” diye konuştu.

“Obez kişiler psikolojik ve ruhsal huzur açısından risk altında”

Obez kişilerin psikolojik ve ruhsal huzur açısından risk altında olduklarını dile getiren Prof. Dr. Aktimur, “Obez bireylerde sosyal izolasyon oluşur ve bu durum obezitenin geri dönüşümsüz hale gelmesine yol açar. Obez bireyler hem fiziksel olarak hem de çok yüksek oranda görülen depresyon nedeniyle günlük işlerini yapmakta zorlanırlar, çabuk yorulurlar, kişisel bakımlarını yapmak bile onlar için çok zorlaşır. Diğer yandan obeziteye bağlı gelişen kronik hastalıklar, bireyleri bir çıkmaza sürükler ve birçok insan bu kısır döngü içinde kendine güvenini kaybeder” şeklinde konuştu.

“Obezite ameliyatı olduktan sonra psikolojik durum”

Obezite ameliyatlarından sonra kilo verme sürecinin başladığını ve uzun süre devam ettiğini belirten Prof. Dr. Aktimur, şu bilgileri paylaştı:

“Ameliyat edilen hastaların çoğunda obezite nedeniyle gelişen depresyon bulunduğundan ameliyat sonrasında kilo verme sürecinde hızlıca depresyonun gerileyeceği düşünülse de, durum her zaman bu şekilde seyretmeyebilir. Bu dönemde kilo veriyor olmanın oluşturacağı pozitif etki, ameliyat sonrası dönemde aslında önceden bir nevi tedavi yerine geçen yemek yeme alışkanlıklarının değişmesi ile negatif yönde etkilenebilir. Bu yüzden ameliyat için uygulanacak prosedürün yemek yeme konforunu çok bozmayacak şekilde seçilmesi ve hastalara cerrahi tarafından geniş destek verilmesi çok önemlidir. Biz kendi hastalarımızda uyguladığımız ‘Hızlandırılmış iyileşme protokolleri’ ile hasta konforunu artırarak, ‘liberal beslenme önerileri’ ile hastalarımızın bu süreci daha rahat geçirmesini sağlayarak ve onlara her an kendilerini koruyan ve sarmalayan bir aile içinde olduklarını göstererek bu dönemi çok daha rahat atlatmaktayız. Bu yaklaşım ile hastalarımızda ameliyat sonrası dönemde çok daha az depresyon gözlemlemekte ve mutluluk düzeyinin arttığını deneyim etmekteyiz.”

“En iyi psikolojik destek, hastaların uzman hekime rahat ulaşabilmesidir”

Doktora ulaşmanın hasta tarafından önemine değinen Prof. Dr. Aktimur, “Biz kendi protokolümüzde uyguladığımız ve çok başarılı sonuçlar elde ettiğimiz şekilde en iyi psikolojik desteğin, hastaların kendilerini ameliyat eden cerraha çok rahat ulaşabilmeleri olduğunun farkındayız. Doktorları ile olan sıkı ve pozitif bağlantıyı önceden ameliyat ettiğimiz hastalarımızla aralarında kurduğumuz aktif sosyal portallarla desteklemekteyiz” ifadelerini kullandı.