blank
Atilla Çilingir tarafından
07 Mart, 2016 11:11 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:13
A+ A-

Kıbrıs Adasında Gözden Kaçırılan En Önemli Husus..!

Adada yıllardan beri devam eden anlaşmazlığın çözümüne yönelik görüşmelerin yanı sıra; adanın çevresinde varlığı bilinen zengin enerji yataklarıyla ilgili Rum tarafının araştırma/anlaşma faaliyetleri nedense yeteri kadar kamuoyunun bilgisine sunulmamaktadır! Neredeyse dünyanın ama en çok da Amerikan, AB'nin dev petrol şirketlerinin ilgi alanında olan böylesine önemli bir konunun, 'malum medyamızda' çok nadir de olsa sadece birkaç satırlık haberle yer aldığını zaman, zaman okusak da! Böylesine önemli bir konuda ne yapıldığını, nelerin planlandığını Rum tarafından öğreniyoruz… Rum yönetimi enerji bakanı konuyla ilgili olarak, 03 Mart 2016 tarihinde Rum basınında yer alan şu açıklamaları yaptı: ''Politis gazetesi haberi: "Kıbrıs MEB'inde Yeni Perspektifler… Eratosthenis Önemli Yataklar Konusunda Yeni Umutlar Doğuruyor… Zohr Nil'den Kaynaklanmıyor" başlıklarıyla manşetten verirken, iç sayfasında "Bizim Zohr'umuz Çocuk… Kıbrıs MEB'indeki Yataklarla İlgili Yeni Büyük Perspektifler" başlıklarını kullandı. Rum Enerji Bakanlığı ve birlikte çalıştığı Fransız danışmanların, Güney Kıbrıs'ın sözde "MEB"i içerisinde, Mısır MEB'indeki dev Zohr yatağının (Akdeniz'de Mısır'ın MEB'de tespit edilen en zengin doğal gaz yatağının adı. Tahminen 850 trilyon metreküplük bir rezerv.) keşfine götüren benzer yapıda birçok jeolojik hedef saptadığını yazdı. Lefkoşa Rum kesimindeki Akdeniz Hidrokarbon Forumu'nda konuşan Rum Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis'in de söylediği üzere; bunun yeni doğalgaz yataklarının keşfi anlamına gelmediğini belirten gazete; ancak bunun, yapılacak sondajlarda önemli hidrokarbon keşiflerine ilişkin iyimser perspektifler oluştuğu anlamına geldiğini kaydetti. Gazete, enerji devleri ve diğer önemli şirketlerin, Rum Hükümeti üçüncü tür ruhsat ihalesini ilan etmeden çok önce sözde "MEB" içerisinde araştırma yapma yönünde yoğun ilgiler gösterirken, bu verileri göz önünde bulundurduğunun görüldüğünü de belirtti. Bakan Lakkotripis'in açıklamaları çerçevesinde; Rum Hükümeti'nin üçüncü tur ruhsat ihalesine önemli şirketlerin (MEB içerisinde hali hazırda faaliyet göster şirketler de dâhil) yanıt vermesi, bu yönündeki umutları desteklediğini aktaran gazete, Enerji Bakanlığı'nın mevcut aşamada üçüncü tur ruhsat ihalesiyle ilgili resmi duyuruyu hazırlamakta olduğunu ve hazır olur olmaz; AB Resmi Gazetesi'nde yayımlanmak üzere Avrupa Komisyonu'na gönderileceği bilgisini verdi… Gazete ayrıca; "Kıbrıs Cumhuriyeti Resmi Gazetesi'nde" ihale şartları ve üretim gelirinin ortak paylaşımıyla ilgili sözleşmenin yayımlanacağını da aktardı…'' Habere göre forumdaki açıklamasının ardından konuşan Rum Enerji Bakanı Lakkotripis, "Bugün, gerek bizim jeologlarımız, gerekse yabancı danışmanlarımızın (Beicip-Franlab) analizlerinin ardından sunduğumuz en önemli unsur, Zohr'un keşfinin ardından gelişen yeni jeolojik modeldir…" dedi. "Zohr keşfedilene kadar MEB içerisindeki sondajlarda (da) uygulanan tüm jeolojik modeller özellikle Nil'den (delta) gelen ve Leviathan, Tamar ve Afrodit gibi kumluk tabaka şekli yaratan kaynaklara dayanıyordu" diyen Lakkotripis, ancak Zohr'un keşfinin yeni bir perspektif ve boyut kazandırdığını belirterek, (bunun) sözde "MEB"deki 7, 8, 11 ve 12'inci parsellere uzanan Eratosthenis denizaltı dağından dolayı yaratılan karbonatlı kayalara (carbonated rocks) dayandığını anlattı. "Eratosthenis'in Zohr'un kaynağını mı teşkil ediyor?" sorusuna karşılık ise Lakkotripis, denizaltı dağının bu karbonatlı yapıların oluşmasına yardım ettiğini belirterek, "Zohr'un morfolojisini ve hidrokarbonları oluşturan kaynaklar Eratosthenis'ten kaynaklanıyor" dedi. Eratosthenis etrafında Zohr ile aynı morfolojiye sahip bir miktar hedef saptadıklarından da söz eden Lakkotripis, bunun yabancı şirketlerin sözde "MEB"e yönelik ilgilerine de yansıdığını belirtti. Lakkotripis, bir başka soruya karşılık verdiği yanıtta ise; üçüncü tur ruhsat ihalesiyle ilgili kararlar almak için ellerinde jeolojik bilgilerin olduğunu belirtti… Alithia gazetesi ise: "Eratosthenis Büyük Sırlar Saklıyor… Hükümet Neden Üçüncü Tur İhaleye Gitti?" başlıklarıyla manşetten verdiği haberinde, bilgilere göre enerji şirketlerinin özellikle Eratosthenis denizaltı dağının bulunduğu ve etrafındaki parsellere ilgi gösterdiğini yazdı. Ruhsatlandırılmamış olan ve şirketlerin ilgilendiği parsellerin 1, 6, 7, 8 ve 10'uncu parseller olduğunu kaydeden gazete, verilere göre birkaç gün önce duyurulan ihalede odak noktasında bu parsellerin olacağını savundu… Gazete Rum Hükümetinin şu sebeplerden ötürü üçüncü tur ruhsat ihalesine çıkma kararı aldığını da yazdı. "1. Hükümetin Fransız danışmanlarının, Kıbrıs MEB'inin enerji ve enerji dinamiğini değerlendirme yönündeki çalışmasını tamamlaması. 2. Başkanın (Rum yönetimi lideri Anastasiadis'in) Davos'ta enerji devleriyle temasları ve diğer şirketlerle basına duyurulmayan görüşmeleri. 3. ENI şirketinin Mısır'da Zohr yatağını keşfinin ardından Doğu Akdeniz bölgesine olan ilginin yeniden canlanması. Öte yandan Fileleftheros gazetesi haberine göre de: Rum Bakanlar Kurulu'nun dün, Lakkotripis'e Bakanlığı'nın 10'uncu parsel, 11'inci parselin yüzde 25'i ve 12'inci parselin yüzde 50'siyle ilgili ikiboyutlu ve üçboyutlu sismografik verilerin satışıyla ilgilenmesine yeşil ışık yaktığını yazdı. Fransız Petrol Şirketi Total'in geçen yıl, 10'uncu parselin ruhsatını iade ettiğini hatırlatan gazete; ayrıca Total'in sözleşmedeki maddelerinden dolayı 11'inci parselin yüzde 25'ini, Noble'ın da 12'inci parselin yüzde 50'sini iade ettiğini de belirtti…'' Yukarıda haberlere manşet olan bu önemli konu, ilk kez 1979 yılında Kıbrıs'ta gündeme gelmiş; ancak o dönemin Türkiye hükümeti ve Kıbrıs Türk'ünün lideri rahmetli Sn. Denktaş'ın sert çıkışları sonucunda Rumların bu enerji oyunu bozulmuş, hatta o dönemin açıklamaları Kıbrıs'ta yeni bir savaşı dahi gündeme getirmiş; Rumlar bu sert tutumuz karşısında geri adım atmış, konu beklemeye alınmıştı… Ama ne zamanki 2000'li yıllarda adada değişim/dönüşüm rüzgârları esmeye başladı! Rum tarafı 2003 yılında Mısırla başlattığı Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğal gaz araştırmaları çalışmalarını, 2007'de Lübnan ve İsrail ile yapmış olduğu yeni anlaşmalarla sürdürdü… 24 Nisan 2004 tarihinde adada gerçekleşen 'Annan Tuzak Planı Referandumunda' da esas amaç; Rum egemenliği altında oluşacak/dönüşecek/yenilenen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yapısının AB'ye üye alınmasının altında yatan gerçekte enerji yataklarının kullanımına odaklıydı. Adanın çevresindeki MEB'inden çıkarılacak petrolün Avrupa'ya taşınması, AB ülkelerine ait tankerlerle yapılacaktı… Ama asıl bomba haber 2009 yılında Güney Kıbrıs'ın ABD Büyükelçisinden gelmişti! Amerika bölgede petrol araştırmalarına başlayacaktı… Rum yönetimi, Amerikan - İsrail ortaklığı olan Noble-Delek şirketiyle anlaşmış, öncelikle rezervin en yoğun olduğu 12 no'lu parselde petrol çalışmaları yapılacağı anlaşmasını yapmıştı… Bu gelişmeler üzerine, Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz rezervlerinin bulunmuş olduğu MEB'lerinde uluslararası kıta sağanlığı uygulamalarından doğan hakkını savunmak adına; tabii ki, Türkiye'nin bu gelişmeler karşısında yapması gerekenler ne ise hükümetimiz de onu yapmış. Rumların yapmış olduğu bu arama faaliyetleri karşısında; AB ülkeleri nezdinde bu durum protesto edildiği gibi, Rum tarafı da uyarılarak, K.K.T.C hükümeti ile bölgede petrol ve doğal gaz aramaları anlaşmaları yapıldı. Türkiye; T.P.A.O'ya vermiş olduğu ruhsat çerçevesinde araştırma gemilerimizle başlatmış olduğu petrol ve doğal gaz araştırmalarının yanı sıra, Deniz Kuvvetlerimize ait gemilerimizle de bölgenin takip ve kontrol altına alınması talimatını vermişti. Kıbrıs Rum yönetimi Enerji Bakanının yukarıdaki açıklamalarına bakıldığında; önümüzdeki yaz aylarında Akdeniz'in Doğusunda Rumların neden olacağı enerji odaklı yeni bir krizin gündeme gelmesi olasılığı oldukça yüksektir! Kıbrıs'ta devam eden müzakerelerin en önemli başlıklarından birisi olan ada çevresindeki enerji yataklarının araştırma, kullanımını her dönemde kendilerine hak gören Rum yönetimi; bugüne değin bu zenginliklerin sadece kendi ekonomik çıkarları için geçerli olabileceğini savunmuşlardır! Geçen yıl, Türkiye'den adaya gelen suyu, hâlihazır şartlarda dahi paylaşmaya hazır olduğunu açıklayan Türkiye'nin, K.K.T.C yöneticilerinin yapmış oldukları bu jeste; yanıt dahi vermeyen Rumlar, Kıbrıs'ın gelecek 100 yılına yetecek kadar zengin bu enerji kaynaklarının pazarlığını AB üzerinden yapmaya, bu zenginlikleri müzakere masasında bir koz olarak kullanmaya devam etmektedirler… Anlaşılan odur ki! Önümüzdeki dönemde, adada bir anlaşma olsa dahi; böylesine büyük enerji lokmasından gelecek geliri, Rum tarafının Kıbrıs Türk Halkıyla paylaşmaya hiç mi hiç niyeti yoktur! Atilla Çilingir www.atillacilingir.com