Bir zamanlar ülkemizin her gün gündeminde bulunan, dünya devletlerinin takip ettiği hemen, hemen her gün haber kanallarına konu olan Kıbrıs konusu en son 2017-2018 Crans-Montana görüşmeleri ile gündem olmuş; bu müzakere süreci de Rum tarafının masadan kaçmasıyla başarısızlıkla son bulmuştu…
Aradan neredeyse 8 yıl geçti. Konuyla ilgili hiçbir hareket yok. Ses seda çıkmıyor! Her şey hallolmuşçasına zaman akıp geçiyor.
Konuya taraf olan ülkelerden, adada kurulu devletlerin yöneticilerinden gündelik mesajların dışında hiçbir haber yok!
Konu öylesine kilitlenmiş durumdaki bu kilidi açabilecek ne bir çaba, ne de lider kalmış sanki! Her iki taraftan da günü kurtaran mesajların dışında duyulan hiçbir şey yok artık…
Anlaşılan o ki, konunun çözümü ne zamana, ne de yapılacak müzakerelere kaldı! Herhalde konunun çözümü Allah’a bırakıldı.
Öyle ya! Kıbrıs’ta yaşanan savaşın ardından 50 yıl, konunun çözümü için başlayan müzakere sürecinden bugüne 57 yıl geçti. Bu uzun süreçten hiçbir sonuç çıkmadı. Taraflar arasında yapılan her görüşme sonuçsuz kaldı.
Neticeten BM ve AB üyelerinin gözünde Türkiye Kıbrıs’ta hala işgalci! Rum tarafı ise adanın mağdur tarafı, yasal tanınan hükümeti. Bu haksız kanaat BM güvenlik konseyinde alınan kararlarda da böyle,
AB raporlarında da böyle yazılı…
Adada her iki devlette yaşayan halkın düşüncelerine, çözüme nasıl baktıklarına gelince:
Her iki halk da mevcut durumu kabullenmiş durumda. Kaldı ki, geçim derdine odaklanmış insanlar öncelikle adadaki çözümü değil, hayatlarını nasıl idame ettireceklerini düşünürler. Ekonomik yönden giderek pahalılaşan yaşam biçimi adalıların ilk düşündükleri şey olmuş.
Ne birleşik Kıbrıs’ı, ne federasyonu, ne de başka bir çözümü düşünüyorlar. Onlar yaşama tutunmanın peşindeler…
Dünya devletlerinin konuya bakışına gelince; onlar da adadan nemalanmanın; çevresindeki doğal gaz, petrol zenginliklerinden pay kapmanın, adada yer almanın peşindeler. Kıbrıs gündem olmuş, çözüm için gerekenler şuymuş, buymuş umurlarında bile değil.
Konunun çözümü gündemlerinde olsa, Türkiye’nin çözüm önerilerine kulak tıkayıp, sadece Rumların adanın tek sahibi biziz dayatmalarını onaylayıp bu haksızlığa kulak kabartırlar mıydı?
Türkiye ve KKTC yönetimi bugüne değin ellerinden gelen her çabayı harcamış, çözüme ulaşabilmek için pek çok taviz vermiştir. Bundan sonrası için konu çözüme odaklanacaksa yan yana yaşayan iki devletli yapı çözümün ana konusu olacaktır. Garantör Türkiye’nin konuya bakışı da, çözümün anahtarı da budur.
Pekiyi, Kıbrıs konusu hiç mi gündem olmayacaktır?
Tabii ki olacaktır.
Mevsimine göre doğal güzellikleriyle, turistik yapısıyla, sanatçılarımızın o pahalı konserleriyle, kumarhaneleriyle, tarafların özel günlerinde anma, kutlama törenleriyle gündeme gelecek.
Az da olsa kimi köşe yazılarıyla hatırlanacak, kimi kitaplarda yazılacaktır.
Adanın geçmişini yaşayan insanlar azaldıkça bu yazılarda, kitaplarda yok olacak, gün gelecek anılarda dahi kalmayacaktır.
Şöylece bir yoklayınız hafızanızı!
Kıbrıs konusu 50’li yıllarda gündeme geldiğinden beri, yaşanan onca gerçekten bugünlere ne kaldı?
Kaç yazan kalem hatırlatıyor o gerçekleri?
Ya yeni nesil?
X, Y, Z, Alfa kuşakları?
Kaçının umurunda Kıbrıs konusu?
Kıbrıs onlar için ne anlama geliyor?
Sadece yaz tatillerinin geçirildiği farklı bir rota değil mi?
Ya o vatan toprağımız uğruna hayatlarını seve, seve feda eden kahramanlarımızı sevdiklerinden başka kaç hatırlayanımız kaldı?
Bu yazı sadece bir durum tespitinden ibaret…
İnşallah Kıbrıs konusu en kısa zamanda bu defa çözümün gerçekleştirilmesi için yeniden gündem olur. Bu tespitlerimde de ben yanılmış olurum.
Atilla Çilingir
10 Şubat 2025