MUSTAFA AKAY
Bir ülkede, huzurun bozulması toplumsal barışır yitirilmesine yol açabilir.
Bir ülkede toplumsal barış nasıl bozulur?
Elbette, evrensel hak, hukuk, adalet kavramlarının zedelenmesi ve tam olarak uygulanmamasıyla.
Toplumda huzuru bozacak unsurların ortaya çıkması, geleceğe güveni de azaltır.
Peki, Türkiye’mizde toplumsal barışın bozulduğuna ilişkin emareler var mıdır?
Biz, buna üzülerek “evet” diyeceğiz.
Ne yazık ki, ülkemizde toplumsal barış giderek yerine çatışmaya, kavgaya, gürültüye bırakıyor.
Toplumun bireyleri arasında henüz en altlara inmese bile barışın bozulduğuna ilişkin izler ortaya çıkıyor.
Bu durum toplumun bazı değerlerinin zayıflaması ve aşınmasına da yol açıyor.
Konuyu kabaca irdelersek, sorunların tümünün siyasilerden kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Ülkemizde demokrasi tam anlamıyla içselleştirilemediği için, güçlü olanın sesi fazla çıkıyor ve söylemlerin üslubu kaba, nobran, gerginlik üzerine oluyor.
Ayrıca, yönetimlerin insanların üzerinde dayatma ve baskı yöntemlerini seçmeleri de bir başka neden olarak ortaya çıkıyor. Bu tür davranışlar, toplumdaki birlik duygularını köreltiyor ve ayrılıklara yol veriyor.
Toplumun huzurunu bozucu unsurların yok edilmesi yolunda çalışmalar yapmaları gereken siyasiler aksine üstünlük sağlamak için kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, ötekileştirici davranışları yeğliyorlar.
Elbette, toplumdaki çıkar çatışmaları, torpil, adam kayırma, liyakatsiz atamalar, iltimas ve imtiyazlar da toplumdaki umutsuzluğu artırarak, barışın önünde bir engel olabiliyor.
İşçi işveren arasındaki çatışmalar, hak arama mücadelelerinde zayıfların ezilmesi, basın ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayıcı uygulamalar toplumsal barıştan uzaklaşılmasında pay sahibi haline geliyor.
Siyasilerin birbirlerine karşı söylem ve davranışları aşağılara başka türlü yansıyor ve birlikte yaşama durumunda olan insanların da etkilenmeleriyle son buluyor.
Kısacası Türkiye huzurlu, geleceğe güvenle bakan bir ülke olmayı ancak iç ve toplumsal barışını sağlayarak gerçekleştirebilir.
Toplumsal barışın bozulmasının çok tehlikeli sonuçları da olacaktır. Toplum bir kaosa düşerse, yönetememe tehlikesi de ortaya çıkar ve kargaşa başlar.
Türkiye’miz, ne yazık ki, emperyalizmin oyunlarıyla bu karmaşık dönemleri yaşamıştır ve hep gerilemiştir.
Oysa Türkiye’nin üretmeye, kalkınmaya, gelişmeye gereksinimi; insanların mutlu, çocuklarının geleceklerinden emin olmaları gereken bir ülke konumuna erişmelidir.
Gelecek huzur ve barışla kurulabilir ancak.