MUSTAFA AKAY
Yüce Tanrı en değerli varlık olarak insanı yaratmış. Ancak, en değerli varlığına çeşit çeşit de hastalıklar vermiş. Bu hastalıkların bir kısmı amansız, bir kısmı da giderilebilir hastalıklar olarak ortaya çıkmış.
Tanrının insanoğluna verdiği hastalıklardan bir tanesi yalan söyleme hastalığıdır. Bilim insanları bu hastalığa mitomani adını vermişler.
Psikolog Yasemin Aydoğdu, bu tip insanlarla ilgili şu görüşleri ortaya koyuyor.
“Mitomani yani yalan söyleme sorunu, kişinin psikolojik sebeplerle gerçekleri değiştirerek alışkanlık haline getirme davranışıdır. Etrafındaki kişilere söyledikleri yalanlara kendileri de inanırlar. İnsanları da yalanlarına inandırmaya çalışırlar. Kontrolü kaybederek devamlı yalan söylerler. Yalanları ortaya çıkınca öfkelenmeye başlarlar.
Yalan söylemek yaşamlarının bir parçası haline gelmiştir ve bu durum kişinin yaşamını zorlaştırır.
Kişiler kendine değer katmak için, çıkar amaçlı, çevresindekilerin dikkatini çekmek , kendi gerçekliğinden kurtulmak için, yaşam sıkıcı geldiğinden dolayı veya nedensiz olarak yalan söyleyebilirler. Etrafındaki kişiler yalanlarıyla ilgilenmese bile yalan söylemeye devam ederler.”.
Yüce Tanrı’nın insanoğluna verdiği bir başka hastalık ise kişilik bozukluğudur. Bilim buna da histironik kişilik bozukluğu demişler. Kişilik bozukluğu olan insanlar için Elif Açıkgöz şu değerlendirmeyi yapıyor.
”Histrionik hastalığı yaşayan kişiler, ortamda sadece kendisi ile konuşulmasını ve ilgi gösterilmesini ister. Aksi takdirde bundan aşırı derecede rahatsız olurlar ve bunu dile getirmekten çekinmezler. Kimi zaman şiddet eğiliminde bulunabilirler ve dikkat çekmek için tehlikeli yolları bile deneyebilirler.”
Bu tür kişilik bozukluğuna sahip insanlar kendileri hep iltifat beklerlerken, yeni tanıdıkları insanlara bile bol bol yapmacık iltifatlarda bulunurlar .Böylece, insanları etkilediklerini ve bunun kendilerine kazanç getireceğine inanırlar.
Bu tür insanlar genellikle, ezik büzük kişilerdir. Kendilerini itilmiş kakılmış görürler ve buradan aşağılık kompleksine kapılırlar. Şeş kaza yetkili bir konuma geldiklerinde de bu duyguları kabarır. Astlarına karşı acımasız, üstlerine karşı da boynu bükük duruma gelirlr.
Bu eksikliklerini kapatmak için de insanlara hep üstten bakarlar, sürekli övülmeyi beklerler. Eleştiriyi anlamaları olanaklı değildir. Eleştirilmeyi hiç sevmezler ve yararlanma yoluna gitmezler.
Belli bir makamda iken böyle davrananlar, makam, mevki gittikten sonra sudan çıkmışa balığa dönerler.
Makamdayken, yetkiler elindeyken, küçük dağları ben yarattım havasına girenler, film bitince ne halllere düşerler.
Çevrenize bakın, bunlardan onlarcasını göreceksiniz.
Kısacası, bu tür insanlar hastadırlar. Tedaviye muhtaçlardır. Çünkü olmayanı görürler, yaşanmayanı yaşarlar. Allah herkesi bu hastalıklardan korusun.