İNSAN KASABI MİLOSEVİÇ’İN BOSNA’DA TÜRK DÜŞMANLIĞI
blank
Fikret Gökçe tarafından
12 Temmuz, 2024 09:45 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:10
A+ A-

İNSAN KASABI MİLOSEVİÇ’İN BOSNA’DA TÜRK DÜŞMANLIĞI

İNSAN KASABI MİLOSEVİÇ’İN BOSNA’DA TÜRK DÜŞMANLIĞI 11 Temmuz 2024 Sırplar 1389 yılında Kosova Meydan Savaşı’nda hezimete uğradıkları Osmanlı’dan intikam almak için 600 yıl beklediler. Bu altı asırlık süre içinde intikam duyguları hiç azalmadı, çoğaldı aksine daha da kinlendiler. Sırp lider Miloseviç, Kosova’da 1989 yılında 1 milyon Sırp’a hitaben yaptığı, intikam duyguları ve hesaplaşma arzusuyla dolu, halkı galeyana getiren konuşmasında yaşanacak kanlı olayların ilk ateşini yakmıştı. “Tanrı bazı milletleri üstün ve seçkin, bazılarını ise değersiz ve üstün olana itaat edecek biçimde yaratmıştır. Sırpların Müslümanlardan daha üstün oldukları bir gerçektir. Müslümanlar yok olmaktan kurtulmak istiyorlarsa, üstün olan bizlere itaat etmeye mecburdurlar” diyen Miloseviç’ten ayrı olarak, Bosna Sırplarının Lideri olan Radovan Karadziç ise; “Biz tek din ve tek kültürlü bir Avrupa için savaşıyoruz, amacımız Balkanlardaki İslam kalıntılarını yok etmek ve Anadolu’ya kadar sürmektir, bu büyük mücadelemizde Avrupa ve Batı dünyası bizi tam olarak desteklemek zorundadır” diyordu.(*) Bu açıklamalardan sonra hazırlıklar başlamış, fanatik ve aşırı milliyetçi Sırplardan oluşan ÇETNİK grubu intikam duygularını körüklerken, gençlere el altından silah dağıtılmaya ve askeri eğitim verilmeye başlanmıştı. Kiliselerde boş durmuyor ve halkı Boşnaklara karşı kışkırtıyor, Bosna-Hersek’teki Sırp Partisi (SDS) Başkanı Karadziç, yapılacak bağımsızlık referandumundan “evet” çıkarsa ‘Boşnakların tümü yok olacak’ tehditlerini mecliste yapıyordu. 6 Şubat 1992’de bağımsızlığını elde eden ve birçok ülke tarafından tanınan Bosna-Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanan işgal ve saldırılar sırasında 250 bin dolayında insan Sırplar tarafından katledildi. 170 bin insan sakat kaldı, 2 milyon kişi göç etti, 50 bin kadın tecavüze uğradı. 1992 yılının Nisan ayında yoğun bir bombardıman sonrası Srebrenica’yı ele geçiren Sırplar hiç vakit geçirmeden sivil halkı acımasızca öldürmeye başladılar. Aylarca bombardıman edilen ve kuşatma altında kalan halk açlık, susuzluk ve hastalıkla boğuşuyor, şehrin her tarafı yetim çocuklar, tecavüze uğramış kadın cesetleri, işkence ile öldürülmüş ve parçalanmış erkeklerle doluydu. Sistematik bir biçimde devam eden bu soykırıma tüm dünya seyirci kalıyor, bölgedeki Birleşmiş Milletler Barış Gücü, UNPROFOR katliamları sadece seyrediyordu. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in tüm dünyaya seslenişi ve yardım çığlıkları cevapsız kalıyor, BM ve NATO’nun duruma el koyması isteğine başta ABD, Fransa, İngiltere, Rusya ve Almanya gibi ülkeler sırtlarını çeviriyordu. Hatta Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand ve Başbakan Jacques Chirac vahşetin eriştiği boyutları anında öğreniyor, Saray Bosna’daki Fransız birliklerinin komutanı general Bernard Janvier’in ‘müdahale edelim’ talebine izin vermiyorlardı. Buna karşın Sırpların durmayan saldırıları sırasında BM güçleri Sırplarla birlikte oldu. İlaç bulamayan ve açlık içindeki halka gönderilen yardımlar BM depolarında stoklanıyor, buradan erzak ve ilaç talebinde bulunan kadınlara alçakça ve ahlaksız tekliflerde bulunuluyordu. Bu arada Türk Hükümeti’yle görüşme yaptıktan sonra ülkesine dönen Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı Hakkıya Turayliç, Saray Bosna Hava Alanı’nda BM aracından indirilerek Fransız komutanın gözleri önünde öldürüldü. 11 TEMMUZ, SON VURUŞ, SREBRENİCA., Ve nihayet ‘Krivaja 95’ adı verilen ve Boşnakları tamamen yok etmek amacıyla planlanan kanlı operasyon 6 Temmuz günü Srebrenica’nın Sırplar tarafından bombardıman edilmesiyle başladı. 8-9 Temmuz’da bombardıman tüm ağırlığıyla devam etti. İnsanlar ölüyor, sağ kalanlar sağa sola kaçışıyor, ölenler bir tarafa, yaralılarını bile alamıyorlardı. BM’nin bölgedeki özel temsilcisi Yasushi Akashi ve UNPROFOR’un komutanı Bernard Janvier katliamı sadece seyrediyordu. Çaresizlik içinde çırpınan halkı için bizzat İzzetbegoviç’in ve diğer Boşnak liderlerinin ABD Başkanı Bill Clinton ve BM yetkilileriyle yaptıkları görüşmeler sonucunda saldırıları durdurmak amacıyla İtalya’daki üslerinden havalanan NATO uçakları BM Genel Sekreteri Butros Gali tarafından durduruluyordu. 10 Temmuz günü bombardımana devam eden Sırplar birkaç uyarı ve kınama dışında, BM ve NATO ile diğer ülkelerden güçlü bir tepki gelmediğini görünce, Mladiç’in“ Türklerden intikam alma vaktinin geldiği, Srebrenica’yı Sırplara armağan edecekleri” açıklamasıyla 11 Temmuz sabahı kesin saldırıya geçtiler. Bölgeyi korumakla görevli Hollanda askerlerinin gözleri önünde Sırplar önlerine çıkan herkesi öldürüyor, içindeki insanlarla evleri yakıyor, topladıkları Boşnakları otobüslere bindirerek infaz etmeye götürüyorlardı. Kadınlar tecavüz edildikten sonra öldürülüyor, hamile kadınlar bile bebekleriyle katlediliyordu. Çetnikler en vahşi yöntemler ve işkencelerle akıl almaz öldürme metodları kullanıyordu. Bütün dünyanın gözleri önünde cereyan eden bu soykırım, Ağustos ayının son günlerinde NATO’nun düzenlediği hava harekatıyla son buldu. Ülke yakılıp yıkılmış, yüzbinlerce masum Boşnak emperyallerin çıkarları uğruna feda edilmişti. Savaş sonrası Lahey’de kurulan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi suçluları yargılamaya başladı. Uzun bir firardan sonra yakalanan Miloseviç burada yargılanırken 2006 yılında hücresinde ölü bulundu. Sırbistan İçişleri Eski Bakanı Stojiloviç meclis önünde intihar etti, eski başbakan Zoran Djindjiç ile azılı terör örgütlerinin lideri Raznatovic suikast sonucu öldürüldü. Sağlık Bakanı Kovac Madrid’de bir otel odasında, Milan Babic’de hücresinde asılmış olarak bulundu. Soykırımda etkin olan birçok asker ve devlet adamı bu mahkemede yargılandı. Bütün bunlar mazlum Boşnak halkının acılarını azalttı mı, hiç sanmıyorum. Tam üç yıl boyunca mazlum Boşnaklara tüm dünyanın gözleri önünde uygar (!) batılıların destekleriyle uygulanan bu soykırımın yüreklerimizde yarattığı acı hala tazeliğini koruyor. IŞIKLARI SÖNDÜRME EYLEMİYLE ANMA Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Genel Sekreteri iken 1995 yılı sonunda yönetime getirdiğim öneriyle 31 Aralık Yılbaşı gecesi saat tam 21.00’de evlerimizde bir dakika elektrikleri ve TV’ları kapatarak mazlum Boşnak halkının acılarına paydaş olduğumuzu, onları unutmadığımızı amaçlayan bir karar almış, bunu kamuoyuna duyurmuş ve uygulamıştık. 2010 yılında ise; Genel Başkan Yardımcısı olduğum dönemde Türkiye Muharip Gaziler Derneği olarak dostum, İzmir Maltepe Askeri Lisesi mezunu ve Kara Harp Okulu eski öğrencisi Admir Valentic’in liderliğinde 12 Bosna-Hersekli gaziyi ülkemize davet etmiş, konuğumuz oldukları on gün boyunca yaşadıkları vahşeti, acı ve insanlık dışı olayları bizzat kendi ağızlarından dinlemiştik. İnsanlığın bir utanç lekesi olarak tarihe geçen bu zulmün yıldönümünde, yaşamlarını yitiren Boşnakları rahmetle anıyor, Bosna-Hersek’li kardeşlerimize barış, huzur ve sağlıklar diliyorum. (*) Soykırım ve Katliamlar, UHİM Yayınları Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi – Mak. Müh.