Birkaç gün önce yapılan Genel Kurul’da Kardemir yönetimi seçilen yeni 9 isimle Yolbulan ve Güleç aileleri ile birlikte 11 kişiye çıktı. Bu 9 yeni üye içinde iki makina ve bir elektrik mühendisi dışında maliye ve işletme eğitimi almış kişiler bulunuyor. Genel Kurul’dan sonra yapılan ilk yönetim kurulu toplantısı sonrası Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan BAYRAKTAR yönetim kurulu başkanlığına seçildi. Bu arada yönetimde yer alan isimlerden Prof. Mehmet Faruk AKŞİT, yürüttüğü havacılık çalışmaları nedeniyle zaman ayıramayacağını belirterek bu görevden ayrıldı. Şimdi bu göreve kimin getirileceği Karabük kamuoyu tarafından merakla bekleniyor. Çünkü; 25 yıllık bir geçmişi olan, 1 trilyon sermaye ile kurulan, AKP iktidar olduktan sonra SPDK bünyesine alınan Kardemir’de, mevcut 7 kişilik yönetimde ikişer yıllık periyodlarla önce 1, sonra 2, 3, 4 kişi bağımsız yönetici olarak, bir çoğu siyasi, Karabük ve DÇ’yi tanımayan, sektörden gelmeyen kişiler görevlendirilmişti. Bu kez de, yönetime yeni katılan bu kişilerin arasında aynı durum ortaya çıkınca bu beklenti hak kazanıyor. İçinde bulunduğumuz süreçte büyük bir zararla karşı karşıya olduğu söylenen Kardemir’in Yeni Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Alparslan BAYRAKTAR’ın başarılı olmasını dilerken bu beklentiyi de dikkate alacağını umuyorum. 25 yıl önce 1 trilyon lira sermaye ile kurulan Kardemir’in Ana Statüsünde hisseler; % 35 çalışanlara, % 30 sanayicilere, % 10 esnafa ve % 25 halka dağıtılacak şekilde dağıtılmıştı. Ayrıca yönetimde yer alacak kişilerle ilgili temsil hakkı da, A hissesine sahip olan çalışanlara 4, B hissesine sahip sanayicilere 2, ve C hissesine sahip olan halk için de 1 yönetici olmak üzere paylaşılmıştı. Ancak zaman içinde bu tablo değişti ve %10’luk hisse ayrılan esnaf % 1 hisse alırken % 25’lik hisse ayrılan halk hiç almadı. Çalışanların sahip olduğu hisse ise; % 2 ve 3’lere kadar düştü. Bugün, 8 Kasım, Tansu ÇİLLER Hükümeti’nin 24 Nisan 1994’te “ Karabük Demir Çelik Fabrikaları yıl sonuna kadar kapatılacaktır” şeklindeki kararına karşı DÇ çalışanlarının, sanayici ve esnafı ile tüm Karabük halkının gerçekleştirdiği “Hayatı Durdurma” eylem ve direnişinin yıldönümüdür. Eğer bu direniş yaşanmasaydı; etkilediği bütün çevre ile, onbinlerce emekçi, esnaf ve yöre halkı açlık ve yoksullukla baş başa kalacak, bugün 3 milyon ton/yıl üretimi yakalayan Kardemir ve 55 bin öğrenciye sahip üniversitemiz olmayacaktı. 78. il de olamayacaktık. Milli Mücadele’yi başarmış, Cumhuriyetimizi kurmuş, savaşın yıkımını silmeye, bağımsız ve özgür olma yolunda devrimleri gerçekleştirmeye çalışan genç devlet, ikinci paylaşım savaşı yaklaşırken hayal bile edilemeyecek bir ağır sanayi projesinin, Demir Çelik Fabrikalarının temelini 3 Nisan 1937’de Karabük’te atmıştı. 1995 yılına kadar benim de 33 yıl çalıştığım, 1990’lı yıllarda 600 bin ton/yıl üretime ulaşan tesisin kapatılmasını önleyerek Kardemir olarak yaşamasını sağlayanları saygıyla selamlıyorum. Ancak, yapılan modernizasyon sonucu sahip olduğu teknoloji, katma değeri yüksek ürün çeşitliliği,ve üretimiyle ülkemizin en önemli kuruluşlarından biri olan Kardemir’in bu eylem ve direnişleri yapanlara, geçmişin sosyal ve kültürel zenginliğini unutmayanlara bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum. Karabük’ten Ankara’ya her dönüşümde sinemamızın, sosyal kulüplerimizin, havuzlu bahçemizin, K. Karabüksporumuzun acı veren durumunu gördükçe içim burkuluyor. Hele, 16 Eylül 1981’de Karabüklüler olarak devlete armağan ettiğimiz, müze yapılması düşünülmeden, ülkemizin ilk zihinsel engelliler okulunun neden yıkılıp yok edildiğini anlamakta güçlük çekiyorum. Bu konuda yabancı ortaklar da ikna edilerek bu zenginliğin tekrar kazanılması hususunda Kardemir’e görev düşüyor. Ayrıca, yönetimde yeni oluşumlar sırasında DÇ’de çalışmış, yetişmiş sektörle ilgili birikim ve deneyim sahibi, özel sektörün kapıştığı teknik elemanlardan da yararlanılmasının, önceki yönetimlerce görevden alınanlardan verimli olabileceklerin tekrar kazanılmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Bu konularda Sayın Alparslan BAYRAKTAR ve yönetiminin ilgi ve duyarlılıklarını umuyor ve bekliyorum. Geçen yıl 4 Aralık 2019’da 7 il derneklerinden oluşan Batı Karadeniz Birliği üyeleri olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı olan Sayın Alparslan BAYRAKTAR’ı ziyaret etmiştik. Danışmanının bizden sonra yapılacak toplantının başlayacağını bildirmesine karşın bizlerle görüşmesini sonlandırmamış, ülkemizin enerji politikalarını, mevcut durum ve hedeflerini ayrıntılarıyla anlatmış ve sorularımızı da yanıtlamıştı. Bu görüşme sırasında enerji konusunda dışa bağımlı olmaktan ancak nükleer enerji ile kurtulabileceğimizi vurgulayan Sayın BAYRAKTAR’a ben de nükleer karşıtı olduğumu, diğer enerji kaynaklarına ve özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz gerektiğini ifade etmiştim. Bu diyalog sırasında Akkuyu’da yapılan santralı Çernobil’i de yapan Rus firması Rusatom olduğunu, üretime geçtikten sonra tam 15 yıl bize elektriğin kilovatını 12.35 cent'den satacaklarını, (konutlar için, Kasım 2020, 1kwh = 0.39 TL) yer seçiminin de yanlış olduğunu hatırlattım. Bu sözlerim üzerine Sayın Bakan Yardımcısı görüşlerini yineledi ve ülkemiz için tek seçeneğin nükleer enerji olduğunu ifade etmişti. Birkaç gün sonra bu konuda yaptığım çalışma ve araştırmaları da içeren iki yazımı e-posta olarak kendisine göndermiştim. Bu görüşmeden sonra makina mühendisi olan Bayraktar’ın Karadeniz’de doğal gaz keşfiyle ilgili kendisine gelen bilginin kamuoyuna duyurulmadan önce 4 aylık kızının adıyla “ Zeynep uyandı” parolasıyla gizlendiğini, 21 Ağustos Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmasından sonra bu çalışmayı da, aldığı sorumluluk ve yetkiyle yürüttüğünü biliyorum. Ayrıca 11 Aralık 2000’de Bükreş’te kurulan, merkezi Budapeşte’de bulunan ERRA ( Enerji Düzenleyicileri Bölgesel Birliği) adlı kuruluşun başkanı olduğunu da biliyorum. Orta Avrupa ve Avrasya Bölgesi, Afrika, Asya, Ortadoğu ve ABD’den bağımsız enerji düzenleyici kurumların oluşturduğu gönüllü bir kuruluş olan ERRA; üye ülkelerde enerji mevzuatını geliştirmeyi ve enerji düzenleyiciler arasındaki işbirliğini geliştirmeyi amaçlıyor. Eriştiğim bir bilgiye göre Sayın Bayraktar’ın başkanı olduğu ERRA’nın, 10 gün sonra, 18 Kasım’da YENİLENEBİLİR ENERJİ SANAL KOMİTE TOPLANTISI’nı yapacak olması dışında, Karadeniz doğal gaz çalışmalarının başında bulunması, benim yukarıda anlattığım görüşme sırasındaki nükleer enerji karşıtlığımı ve yenilenebilir enerji ile diğer enerji kaynakları konusundaki savımı haklı çıkarıyor. Kardemir’in yeni yönetiminin başarılı olmasını dileyerek siz okurlarıma saygı ve esenlikler temenni ediyorum. Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.