Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1930’lu yıllarda Antalya bölgesinde yapılan bir askeri tatbikat sırasında, “ Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. “ şeklindeki sözlerinin doğruluğu günümüzde Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan gerilim ve gerginlikle daha iyi anlaşılmaktadır. 1571’de onbeşay süren bir kuşatmadan sonra 50 bin şehit verilerek Lala Mustafa Paşa tarafından fethedilen Kıbrıs Adası 1878 yılına kadar 307 sene Türk egemenliğinde kalmıştı. Bu tarihte İngiltere’ye kiralanan adada yaşayan Türkler, önce İngilizlerin sonra Rumların baskı ve zulümlerinemaruz kalmalarına karşın, can, mal ve namuslarını kahramanca korudular. Rumlar Yunanistan’ın desteğiyle megalİ idea denilen hayallerini gerçekleştirmek, enosis’le adayı Yunanistan’a ilhak etmek ve akritas planıyla Türkleri tamamen yok etmek istiyorlardı. Bu amaçla insanlık dışı eylemlere başvurdular ve sayısız cinayetler işlediler. Türkiye’nin bu vahşetin son bulması amacıyla yaptığı uluslararası diplomatik girişimler sonucunda 1959 ve 1960 yıllarında imzalanan Londra ve Zürich anlaşmalarıyla Türk ve Rum tarafının ortaklığında Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu ve Türkiye, İngiltere ve Yunanistan garantör devletler olarak kabul edildi. Buna karşın, adada Türklere yapılan vahşet ve cinayetler durmadı. Özellikle 1963 ve 1974 yılları arasındaki kanlı saldırılarda yüzlerce Türk öldürüldü. 1974 yılında Yunanistan’da iktidarı elinde tutan askeri cuntanın emriyle Rum Milli Muhafız Ordusu ile Yunan-Rum Paramiliter Ordusu EOKA-B tarafından bir darbe yapılarak Kıbrıs Cumhurbaşkanı III. Makarios indirildi ve yerine azılı Türk düşmanı EOKA’cıNikosSampson getirildi. Bu darbenin amacı Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı ve Kıbrıs Helenik Cumhuriyeti’nin kurulmasıydı. Kıbrıs’taki soydaşlarımızın can ve mal güvenliğinden endişe duyan Türkiye, diğer garantör devletlerle duruma müdahale etmek istedi. İngiltere ve Yunanistan bu isteğe olumlu yanıt vermeyince Türk Silahlı Kuvvetleri 20 Temmuz 1974 sabahı havadan indirme, denizden çıkarma yaparak 1. Barış Harekatı’nı başlattı. 22 Temmuz’da ilan edilen ateşkese karşın, Rumların tahrik ve saldırılarının devam etmesi ve Cenevre’de yürütülen barış görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine 14 Ağustosta başlayan 2. Barış Harekatı 18 Ağustos’ta sona erdi. Böylece adanın %38’i ele geçirilmiş, sınırlar çizilmiş ve Kıbrıs Türkleri bir toplu katliamdan kurtarılmış oldu. 498 şehit verdiğimiz bu harekat’tan sonra 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Kıbrıs Adası, dün olduğu gibi bugün de batı dünyası için ne kadar önemli ise, Türk milleti için çok daha önemlidir. KKTC Türkiye’nin uluslararası sulara açılan tek penceresidir. Kıbrıslı soydaşlarımızla aramızda var olan kan bağı ve ada topraklarına emanet ettiğimiz şehitlerimiz ile kahraman Mehmetçiklerimiz bu adada yeni bir vatan, yeni bir Türk Devleti yaratmıştır. Bu nedenlerden dolayı adadaki varlığımızdan asla vaz geçilemez. Hiçbir neden uğruna Kıbrıs Türkü’nün bağımsızlık ve egemenlik hakkı elinden alınamaz. 20 Temmuz 1. Kıbrıs Barış Harekatı’nın 45. Yılı nedeniyle TSK mensubu ve Kıbrıs Mücahidi tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimizi saygıyla selamlıyoruz. Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.